Washington’dan Suriye’de “şaibeli gruplara" destek itirafı

Washington’dan Suriye’de “şaibeli gruplara" destek itirafı
Pulitzer ödüllü gazetecinin Suriye çatışması ve Batı’nın El-Kaide teröristlerini desteklemesi hakkındaki kelimesi kelimesine tutan tahminleri ve ABD’li karar vericilerin açıkça El-Kaide ile çalışmaya hazır olduklarını söylemeleri de yeterince ikna edici gelmiyorsa, ABD Savunma Bakanlığı’nda yazılıp imzalanmış bir belgeye ne dersiniz?

 

 

Journal-Neo.Org

 

 

NATO üyesi Türkiye'de ve Birleşik Devletler müttefiki Ürdün ve Suudi Arabistan'da konuşlanmış El-Kaide militanları, Suriye Ordusu'nun gücünün sınırlarını hesap ederek, birden fazla cephede yüksek yoğunluklu ve oldukça iyi planlanmış saldırılarda bulundular. Batı'nın, Suriye'ye karşı başlattığı bu vekalet savaşının ilk evrelerindeki kazanımlarıyla kıyaslayacak olursak, bu sefer oldukça mütevazi taktiksel ve stratejik kazanımlar elde ettiğini söyleyebiliriz. Yine de Batı medyası, gerek dünya kamuoyundaki Suriye'ye yönelik desteği kırmak, gerekse Suriye halkının direnişini geriletmek için, bu mütevazi kazanımları histerik bir şekilde övmeye devam ediyor.

 

Suriye halkını, hükümetini ve ordusunu boğmaya yönelik bu son girişimler, savaşın mahiyeti hakkındaki ifşaatları da beraberinde getirdi. Önceden, ödüllü ve kıdemli gazetecilerin Suriye'deki çatışmaları öngördükleri; Birleşik Devletler, Suudi Arabistan ve İsrail'in açıkça El-Kaide'yi maşa olarak kullanarak evvela Suriye'yi, akabinde İran'ı düşüreceklerini ve tüm bunların bölgede cehennemi mezhep savaşlarını tetikleyeceği yönündeki uyarılarda bulundukları biliniyor. Yine, Suriye ve Hizbullah yeterince zayıf düşürüldükten sonra İran'a yönelik terör faaliyetleri ve savaş kışkırtıcılığını savunan siyasi önerilere de şahit olduk.

 

Halbuki şimdi, bizatihi ABD Savunma Bakanlığı belgeleri şüpheye yer bırakmayacak şekilde, “Suriye muhalefeti” denilen şeyin, sözde İslam Devleti (IŞİD) de dahil, El-Kaide olduğunu, ve bu muhalefeti destekleyenlerin –Batı, Türkiye, Ürdün, Suudi Arabistan, ve Katar- özellikle Irak ve Doğu Suriye'de yani tam olarak bugün IŞİD'in yuvalandığı yerlerde, muhalefet için güvenli bölge arayışına giriştiklerini gösteriyor.

 

 

Amerika, IŞİD'in arkasında

 

Batı medyası ve düşünce kuruluşlarınca son dönemlerde üretilen haritalara bakacak olursak, El-Kaide/IŞİD'in, NATO üyesi ve ABD müttefiği olan ülkeler topraklarında yuvalandığı, ve bu güvenli bölgelerinden Suriye Hükümeti ve İran'ı hedef aldığı açıkça görülüyor.

 

Batı'nın “ılımlı muhalefet” söylemi, yine Batı'dan gelen ve sayısı her geçen gün artan, hiç bir zaman öyle bir “muhalefetin” varolmadığı yönündeki itiraflarca çürütülüyor. Bununla da kalmıyor ve “istikrarın tesisi” için, “şaibeli aktörlerle” çalışmanın gerekliliğini de açıkça kabul ediyorlar.

 

Brooking Enstitüsü'nün, İran hükümetini devirmek için uluslararası ses getiren provakasyonlar ve terörizmin kullanılmasını tavsiye eden “İran'a Hangi Yoldan Gitmeli?” raporunun yazarlarından Michael O'Hanlon, USA Today'ın açık görüş sayfasında yazdığı “Suriye'nin İhtiyacı: Amerikan Postalları” adlı yazısında:

 

Kısa vadede, Suriye muhalefetinin savaşçılarına yönelik sürdürdüğümüz eğit-donat programlarını hızlandırmalıyız, ve hatta çalışmak istediğimiz gruplar konusunda da biraz daha az seçici olmalıyız. Ilımlı Suriyelilerin çoğu bizi beklemekten bıktı, bir kısmı ise yardımlarımızın gecikmesi sebebiyle çoktan öldü. Dolayısıyla sonuç alabilmek için, belki bazı şaibeli aktörlerle çalışmak zorunda olduğumuzu içimize sindirmeliyiz.

 

“Bazı şaibeli aktörlerle çalışmak,” O'Hanlon ve ABD'li karar vericilerin El-Kaide'nin de içinde bulunduğu teröristlere açıkça materyal desteği verilmesi gerektiğini söyleme biçimleri. Tıpkı bugüne dek gizliden gizliye yapılan ve Pulitzer ödüllü gazeteci Seymour Hersh'in 2007 gibi erken bir tarihte kaleme aldığı “Yeni Yönelim: Terörle Savaşta Düşmanlarımızdan Faydalanmak Yönetimin Yeni Politikası Mı?” [Ç.N.: Türkçe Çevirisi için bakınız] isimli makalesinde bizi açıkça uyardığı gibi (vurgular eklendi):

 

Bush yönetimi, çoğunluğu Şiilerden oluşan İran'ın altını oymak için  Ortadoğu'daki önceliklerini yeniden şekillendirdi. Yönetim, Lübnan'da, İran'ın desteklediği Şii bir örgüt olan Hizbullah'ı zayıflatmak için, Sünni Suudi Arabistan hükümetinin desteğiyle gizli operasyonlar yürütmeye başladı. ABD, yine İran ve müttefiki Suriye'yi hedef alan gizli operasyonlarda da yer alıyor. Bu faaliyetlerin yan ürünlerinden biri ise İslam'ın bir çeşit savaşçı türünü benimsemiş olan, ABD düşmanı, El-Kaide sempatizanı aşırıcı Sünni grupları desteklemek.

 

Eğer, Pulitzer ödüllü gazetecinin Suriye çatışması ve Batı'nın El-Kaide teröristlerini desteklemesi hakkındaki kelimesi kelimesine tutan tahminleri ve ABD'li karar vericilerin açıkça El-Kaide ile çalışmaya hazır olduklarını söylemeleri de yeterince ikna edici gelmiyorsa, ABD Savunma Bakanlığı'nda yazılıp imzalanmış bir belgeye ne dersiniz?

 

 

ABD Savunma Bakanlığı belgesi: IŞİD için güvenli bölge yaratma planı

 

Judicial Watch isimli, hükümetlerin “şeffaf ve hesapverebilir” olmasını hedefleyen ABD'li bir sivil toplum örgütü, Suriye'deki çatışmaların durumunu ve arka planını detaylıca anlatan 2012 tarihli 7 sayfalık bir belge yayınladı. Belge, “muhalefetin,” El-Kaide ve Müslüman Kardeşler temelinde olduğunu kabul edip, devam ediyor (vurgular eklendi):

 

Vekalet savaşında güncel gelişmeler: Rusya, Çin ve İran'ın desteğiyle rejim kıyı şeridinde (Tartus ve Lazkiye) hakimiyetini sürdürüyor ve Suriye'nin asli nakil yollarının geçtiği Humus'u hararetli bir şekilde savunuyor. Diğer yandan muhalefet güçleri doğu bölgelerini (Haseke ve Deyr Zor), Batı Irak'a komşu olan bölgeleri (Musul ve Anbar), ve Türkiye sınırını kontrol altına almaya çalışıyor. Batılı ülkeler, Körfez ülkeleri ve Türkiye bu çabaları destekliyorlar.

 

Belgede, teröristlerin Suriye'ye Irak'tan girdiği kabul ediliyor, hal böyleyken bunun işgal yerine “iç savaş” olarak adlandırılması zor olsa gerek.

 

Belgede ifşa edilen bir başka gerçek ise (vurgular eklendi):

 

Irak sınırındaki halkın kendilerine yönelik sempatisinden de faydalanarak, bu topraklarda yuvalanan muhalefet güçleri, aynı zamanda hem bölgeden savaşçı devşirme ve eğitmeye, hem de mültecilere barınak vermeye çalışıyor.

 

Muhalefeti destekleyen dış güçler, Şii Hilali'nin (Irak ve İran) bir parçası olan Suriye'nin tecrit edilmesi için, eğer imkanlar elverirse Doğu Suriye'de (Haseke ve Der Zor) ilan edilmiş ya da edilmemiş bir Selefi Emirliği'nin kurulmasını arzu ediyorlar.

 

ABD Savunma Bakanlığı belgesinde 2012'de geçen o “Selefi Emirliği,” elbetteki bugün bildiğimiz ismiyle Irak ve Şam İslam Devleti (IŞİD). Savunma Bakanlığı, daha o zamandan muhalefeti destekleyen yabancı güçlerin böylesi bir emirlik kurulmasını arzu ettiklerini söylüyor, ve şuna şüphe yok ki, o kadar geniş bir bölgeyi kontrolü altına almak ve aynı zamanda da Irak, İran, Suriye ve Lübnan savaşçılarına karşı savaşı sürdürmek için IŞİD'in bahsi geçen böyle büyük bir desteğe de ihtiyacı var. Gerçekten de belgede, IŞİD'in tam olarak nasıl böylesi bir durumu sürdürebilir kıldığı da ifşa ediliyor: “Batılı ülkeler, Körfez ülkeleri ve Türkiye'nin destekleriyle.”

 

ABD'nin “IŞİD'e karşı savaş” söylemlerinin, bu belgelenmiş ve kabul edilmiş komplonun karartılması yönünde çabalardan başka bir şey olmadığı açık ve böylesi bir söylem, ABD güçlerinin Suriye ordusu ve hükümetini bizzat gelip yerinden edeceği güne değin, Suriye havasahasının ABD Ordusu tarafından giderek artan şekilde ihlal edilip, gerektiğinde müdahale edebilmesi için bir araç olarak kullanılıyor.

 

 

Seçenekler arasında ödünler ve zaman kazanmalar yok

 

Suriye savaşı, sınırlı hedefleri olan sadece Suriye'ye ait yerel bir savaş değil. Sırada İran'ın ve akabinde Rusya ve Çin'in yokedilmesi olan büyük bir planın ilk ayağı. Suriye müdahalesiyle birlikte, Batı, Doğu Avrupa'da, Orta Asya'da bir istikrarsızlık mihveri kurmaya ve yine Güneydoğu Asya'da Çin'in etrafını sarmaya çalışıyor.

 

Tüm bunlar, dördüncü nesil savaş[1] yöntemlerinin kullanıldığı bir dünya savaşı demek. Bu arada, Batı, savaş planlarını daha az çabayla uygulayabilmek için bir yandan da geçici ödünler vermeye ve kendisine alan açmaya gayret ediyor. Bir yandan, İran'la “müzakerelere hazır” bir Batı imajı çizerken, diğer yandan bu ülkenin kapısının önüne bir vekalet savaşı taşıması bunun güzel bir örneği.

 

ABD'de ve Avrupa'da yönetimi elegeçirmiş olan büyük sermaye sahipleri, kendilerinin eğemenlik isteklerine muhalefet eden her kimse ve neredeyse, onlara karşı savaş açmış durumda.

 

İşte bu aşağılık komplo kendisini Suriye'de yaptıklarıyla iyiden iyiye ifşa etti. ABD'nin, yıllarca savaştığını iddia ettiği teröristleri açıktan destekleyerek Suriye'nin yıkımı için kullanması, kendi kendine yeteceğini düşünen ve direnmek konusunda gevşeklik gösteren diğer ulusların da Suriye ile aynı muameleye maruz kalacağına işaret ediyor.

 

Bu komplonun henüz kendilerini kaos cehennemine itmediği uluslar zamanlarını akıllıca kullanmalı ve direnmek için uygun araçlar geliştirmeliler. Suriye'de ne olduğunu iyice incelemeliler ve Suriye Ordusu ile Hükümeti'nin yaptıkları hatalardan ve doğrulardan kendilerine ders çıkarmalılar.

 

Batı'nın bu küresel saldırganlığına karşı denge unsuru olacak güçleri desteklemekten daha da önemlisi, bu saldırganlığın tüketimci temellerini (consumerist foundation) ve bu temellerine olan daimi bağımlılığını teşhis etmektir. Ulusal ve yerel alternatifler yaratarak, bu küresel vebaya neden olan bataklık, yavaşca ancak sonsuza dek kurutulabilir.

 

Tony Cartalucci, Bangkok'da yerleşik ve özellikle New Eastern Outlook dergisinde yazan jeo-politika araştırmacısı ve yazar.

 

 

www.medyasafak.net



[1] Ç.N. Askeri olan ile sivil olan arasında net çizgilerin olmadığı bulanık bir barış ve savaş hattı