Hamas'ın Lübnan temsilcisi Ahmed Abdülhadi şu önemli bilgiyi vermişti: "Tünel fikri iki kişiden geldi. Birincisi şehit komutan İmad Muğniye, ikincisi ise Hacı Kasım Süleymani. General Süleymani Gazze'ye birden fazla kez gitti ve en başından beri Gazze'nin savunma stratejisinin geliştirilmesinde yer aldı."
Bu yaklaşım, her bir aktörün özerkliğini korumasına izin verirken, merkezi bir otorite ile koordinasyon düzeyini de güvence altına alıyor. Bu sayede potansiyel riskler en aza indiriliyor ve bu gruplar jeopolitik ortamda daha aktif ve etkili bir şekilde hareket edebiliyor.
Tahran, Hamas'ın İsrail'e yönelik saldırılarını İsrail ile daha uzun süreli bir çatışmanın başlangıcı olarak görüyor. Esasen Devrim Muhafızları Ordusu’nun bu uzun savaş etrafında inşa ettiği doktrin İsrail'e uzun bir süre boyunca yavaş yavaş kan kaybettirmeyi amaçlıyor. Devrim Muhafızları’nın üst düzey komutanlarının da belirttiği gibi, ‘Filistin operasyonu Direniş Ekseni'nin İsrail'i yok etme hareketinin başlangıcıdır.'
Ben de Gazzâlî'nin Şiî olduğuna inananlardanım, elbette ki ömrünün sonlarına doğru. Kendisi hakkında otuz yıl önce kaleme almış olduğum Gazzâlî’nin Bakışında Mantık ve Marifet adlı kitabımda birtakım delillere dayanarak onun Şiî olduğunu ispatlamıştım. Bunun en büyük delillerinden biri, kendisinin kaleme almış olduğu Sırru’l-Âlemeyn adlı kitabıdır. Zira Feyz-i Kâşânî de aynı kitaba dayanarak onun Şiî olduğunu söylüyor.
Tahran'da ikamet eden Lübnanlı araştırmacı Hakem Amhaz, 15 Ekim 2023'te Al-Ahd TV'de (Irak) katıldığı bir programda, Gazze direnişini koruyan tünellerin Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani'nin buluşu olduğunu söyledi:
Yeni bir rapor, ABD'nin 11 Eylül saldırılarının ardından Ortadoğu ve Kuzey Afrika'da başlattığı savaşların doğrudan ya da dolaylı olarak en az 4,5 milyon insanın ölümüne ve milyonlarca insanın da yerinden edilmesine neden olduğunu ortaya koydu.
Bu rivayetlerde İmam Mehdî’nin biri çok uzun iki gaybetinin olacağı ve sonrasında da kıyam edeceği belirtilmektedir. Dolayısıyla bu rivayetler henüz gerçekleşmemiş bir durumun haberini vermektedir. İmam Mehdî’nin doğumundan yarım asır önce Şia’nın elinde -Hasan b. Mahbûb es-Serrâd’ın (h. 149-224) Müşeyhe’si ile diğer kitaplarında ve başka müelliflerin eserlerinde- bu rivayetler mevcuttu ve biz bunları ileride ele alacağız.