elbette “hakiki hayat nurdur” konusu hakkında imam cafer sadık (a.s.) da şöyle buyuruyor: “talebtu nurel hayat fi’t-tefekkürü ve’l-buka.” (hayat nurunu tefekkür ve ağlayışla istedim.) imamlarımız akla çok büyük değer veriyorlar. “ben hayatın nurunu tefekkür ve gözyaşı ile elde ettim” diyor. “buka” (ağlamak), akıl ile birlikte olduğunda ne kadar da güzel oluyor.
pekâlâ, yaratılışın amacı neydi? allah’ın yaratmadaki amacı neydi? ne istiyordu ki yarattı? buna kendisi cevap veriyor: ben gizli bir hazineydim, bilinmek istedim. peki kendisi bilmeden bilinebilmesi mümkün müdür? şimdi size bir soru sorayım: siz tanımayı mı daha çok istersiniz yoksa tanınmayı mı?
insanın bizatihi kendisi harekettir. daha önceki programda da dediğim gibi “cevherî hareket”te “hareket” ile “müteharrik” yani hareket eden aynı şeydir. hareketli olan şey, hareketin kendisidir. siz hem hareketsiniz hem de hareket edensiniz. o halde sürekli olarak yeni olmalıyız.
hayır, allah’a ulaştığında sonsuz seyir yeni başlar. allah’a ulaştığında duruyor mu? allah’a ulaştıktan sonra sonsuz bir seyir başlar. bu konuda bir örnek vereyim. mesela bir yağmur damlası, gelip akan bir suya düşer, akan su daha büyük bir ırmağa dökülür, bu damla yıllarca dereden ırmağa, ırmaktan büyük nehirlere gider en sonunda nereye ulaşır? denize ulaşır.
rusya, ülkede savaş devam ederken çin'i suriye’ye getirdi. çin donanması akdeniz'e ulaşıp tarsus ve lazkiye limanlarına demir atarak aslında amerika'ya ve müttefiklerine dünyada tek kutuplu bir hâkimiyetin ve monolitik bir tahakküm döneminin sona erdiği mesajı vermiş oldu.
dengeyi bozmak için amerika'nın insan gücü kaynaklarına ve savaş makinelerine ihtiyaç vardı. fakat abd’nin ıı. dünya savaşı’na müdahale tarzında olacağı gibi, amerikalılar, kurucu babalarının uzunca bir süre yerine getirilen tavsiyeleri nedeniyle “yabancıların çapraşık işlerine” bulaşmak konusunda son derece temkinli idiler. dünya siyonizminin liderlerinin konuya girdiği yer de burasıydı!
tabi ki hepsi marifettir, biraz önce okuduğunuz şu beyitte ‘men be hiş numudem sad ihtimam veli ne şod’ (ben kendime yüz ihtimam gösterdim ama olmadı) derken bununla üzüm şarabının sarhoşunu mu kastediyor? tabi ki hayır. üzüm şarabı yüz ihtimam istemez, ayrıca üzüm şarabının sarhoşu için ‘ama olmadı’ diye bir şey olmaz ki.
dünyadaki afyonun %93’e varan kısmı afganistan’dan geliyor. batı’daki hakim algının aksine, bu bir afgan talibanı operasyonu değil. atlantikçi çevrelerin asla sormadığı kilit önemdeki sorular, kimlerin afyon mahsullerini satın aldığı, rafine edip eroine çevirdiği, ihracat yollarını kontrol ettiği ve taliban’ın yerel düzeyde empoze ettiği vergilere kıyasla muazzam kârlarla sattığıdır
belki de bu ilk önermelerin arkasında yatan şey, gerçekte rusya, iran ve çin arasındaki işbirliğini kırma isteği olabilir. bunun gerekçeleri, pekin, moskova ve tahran arasında tam bir askeri, kültürel ve ekonomik ittifak kurulursa bunun abd için getireceği sonuçlardır. böyle bir ittifak, abd’yi uluslararası ilişkilerin büyük satranç tahtasında neredeyse etkisiz hale getirecektir.
avrasya yüzyılı bugün kaçınılmaz ve durdurulamaz niteliktedir. tahakküm değil işbirliği ilkeleri üzerine inşa edilen bu girişim, iflas etmiş amerika birleşik devletleri’ne ve yakında iflas edecek avrupa birliği’ne, yağma ve borç köleliğine dayanmayan gerçek refahı inşa etmek için bir model sunabilir.
tahran’daki kayhan enstitüsü’nden amin abadi, meşhur iktisatçı ve jeopolitik analisti peter koenig ile bir röportaj yaptı.“ röportaj farsça olarak, iran’ın en önde gelen gazetelerinden kayhan (evren) gazetesinde yayınlandı. aşağıda röportajın orijinal ingilizce versiyonu[nun tercümesi] sunulmaktadır.
kemerlerinizi bağlayın: 2015, çin, rusya ve iran’ı, benim kaos imparatorluğu olarak adlandırdığım şeyle karşı karşıya getirecek bir fırtına olacak.
pepe escobar yazdı...
bu arka planı bilmeyen biri, iranlılar ve amerikalıların kamuoyu önünde düşman olduklarını iddia ederken perde arkasında oynadıkları “oyun” hakkındaki basitleştirici anlatılara ve komplo teorilerine kolayca inanabilmektedir. bunların amacı ise elbette biz arapları kandırmaktır.
iran'da yayın yapan mashreghnews.ir adlı web sitesinde yayınlanan bu makale suriye'deki asimetrik savaş senaryolarına değinerek saldırının coğrafi alanını incelemektedir.
lübnanlı siyasi mütefekkir enis nakkaş, suriye'nin el-akhbariya kanalına konuk oldu. suriye'deki son durum, hamas'ın geldiği nokta, hizbullah ve golan cephesi gibi önemli konular ele alındı...
"pentagon, avrasya’yı kuşatmak ve çin, rusya ve iran’dan oluşan üçlü ittifak’ın etrafını sarmak için çalışıyor. ancak her hamlesi, bir karşı hamleyle cevaplanıyor. bu üç avrasya gücünün hiç birisi de, amerika’nın arzulayacağı gibi pasif birer hedef olmayacaklar."
"abd ve israil senelerce iran’a saldırmayı planladılar ve her şeyin hesaba katıldığını düşündüler… ancak hesaba katmadıkları şu on şey, yıkılışlarına sebep olabilir."