Peki, Allah’ın bir yüzü var mıdır? O’nun veçhi, âleme olan teveccühü/yönelişidir. Eğer, Hakk’ın, örneğin denize bir teveccühü (yönelim) olmasaydı, deniz, deniz olabilir miydi? Dolayısıyla tüm âlem, O’nun teveccühü olmaksızın, bir hiçtir. Eğer Hakk’ın inâyeti bir ân dahi âlemden yüz çevirecek olsa, bu âlem, âlem olamaz ve yokluğun karanlığında mahvolur. Hakk’ın inâyeti, O’nun veçhidir. Vech de teveccühten gelir. Bir şeye teveccüh etmek (yönelmek), kişinin yüzünü belli bir yere dönmesi demektir.
Washington’un politik sistemi askeri sert güce dayalıdır ve bu güç bugün Çin-Rus-İran saldırı kapasitesinin gerisine düşmüştür. Bu durum Avrasya ve partnerlerinin (Türkiye, Hindistan, Katar, Pakistan, Lübnan, Suriye, Libya, Mısır, Filipinler vs.) stratejik bağımsızlığının garantisidir. Renkli devrimlere gelince, buradaki üçkâğıtçılık gün ışığına çıkmıştır ve ülkeler bu türden saldırıları sonlandırırken onları kolayca tanımakta ve hızlıca harekete geçmektedirler, tıpkı 2014’te Hong Kong’da olduğu gibi.
Hayır, Allah’a ulaştığında sonsuz seyir yeni başlar. Allah’a ulaştığında duruyor mu? Allah’a ulaştıktan sonra sonsuz bir seyir başlar. Bu konuda bir örnek vereyim. Mesela bir yağmur damlası, gelip akan bir suya düşer, akan su daha büyük bir ırmağa dökülür, bu damla yıllarca dereden ırmağa, ırmaktan büyük nehirlere gider en sonunda nereye ulaşır? Denize ulaşır.
Üstat Ali Rabbani Golpayegani makalesinde İmam Mehdi’nin Ehl-i Sünnet rivayetlerinde geçen şeceresinin incelemesini ve buna ilişkin bazı rivayetlerin eleştirisini yaptı.
Suriye olaylarının başlangıcında İran’a gittim ve İslam Cumhuriyeti Önderi Ayetullah Seyyid Ali Hamenei ile görüştüm. O günlerde herkes Suriye yönetiminin 2 ya da 3 ay içerisinde düşeceğinden emindi. Biz kendi görüşümüzü dillendirdik ve eğer Şam’da savaşmaz isek Hermel, Balbek, Zahiye, el-Ğaziye ve Batı Bekaa ile Güney Lübnan’da savaşmak zorunda kalacağımızı söyledik.
Hasan Sivri, Lübnanlı analist Dr. Enis Nakkaş ile ABD’nin Suriye’ye yönelik saldırısından iki hafta önce Medya Şafak için röportaj yaptı. İşte o röportaj:
Birinci Filistin intifadası (ayaklanması yahut silkinmesi), İsrail’in gaddar askeri işgaliyle geçen yirmi uzun yılın ardından 9 Aralık 1987 tarihinde çarpıcı bir şekilde patlak verdi.