Hamas'ın Lübnan temsilcisi Ahmed Abdülhadi şu önemli bilgiyi vermişti: "Tünel fikri iki kişiden geldi. Birincisi şehit komutan İmad Muğniye, ikincisi ise Hacı Kasım Süleymani. General Süleymani Gazze'ye birden fazla kez gitti ve en başından beri Gazze'nin savunma stratejisinin geliştirilmesinde yer aldı."
Bu bölümde Ahmed el-Kâtib’in İmam Mehdî’nin (a.s.) varlığı hakkında oluşturmak istediği şüpheleri cevaplandırmaya çalışacağız. Onun bu bağlamdaki iddialarından biri de şudur: 'Hicrî üçüncü ve dördüncü asırlarda Şia -azınlık bir grup hariç- Muhammed b. Hasan el-Askerî’nin varlığına inanmıyordu. Nitekim bu durumu Nevbahtî, Eşarî, Kuleynî, Numânî, Sadûk, el-Müfîd ve Tûsî gibi Şiî müelliflerin tamamına yakını kaydetmiş ve bu döneme Asrü’l-Hayret (Şaşkınlık Çağı) adını vermişlerdir.'
Çağdaş Faslı Arap düşünür Muhammed Âbid el-Câbirî, kendi düşünsel projesinde Şiî tefekkürünü Hermetik görüşlerin ve Gnostik – rasyonel olmayan – düşüncelerin bir ürünü olarak görür. O bu ilişkiyi, yapısalcılık ve söylem analizi gibi yöntemlerden faydalanmak ve tarihsel kanıtlar sunmak suretiyle keşfetmeye çalışmaktadır. Elinizdeki çalışma bu ilişkinin varlığını ve bu [varsayımsal] ilişkiden hâsıl olan sonuçları kritik etmeyi amaçlamaktadır.
"Kudüs Gücü Komutanı Şehid Süleymani ile merhum Dr. Şallah, Fecr-5 füzelerinin Tel Aviv’i ilk kez vurduğu 2012 yılındaki Gazze saldırısı misillemesinden bu yana ortak komuta odasında Direnişi birlikte yönetiyorlardı. Dr. Şallah Tel Aviv’i füzelerle vurma kararını Hac Kasım ile istişare ederek almıştı."
2012'nin sonunda Arap ülkelerinden büyük bir heyet bizi ziyarete gelerek Tel Aviv'i vurduğumuz için bizi tebrik ettiler. Onlara ‘Tel Aviv'i bize verdiğiniz kuponlarınızla vurmadık. Bize okul çantaları, kalem, silgi, defter ve kutularca geometri aletleri gönderiyorsunuz. Bize pilav ve etli yemek sepetleri de gönderiyorsunuz tamam ama bizim meselemiz bu değil!’ dedik.”
Dolayısıyla, bu son Gazze Savaşı'nın arkasındaki büyük resim, İsrail'in sadece iki Filistinli örgütle savaşmadığıdır. Buradaki asıl savaş, Yahudi devletini yıkma sözü veren ve bunu farklı şekillerde başarmaya çalışan İran'a karşıydı.
Böylelikle Şehid General Süleymani, müttefik güçler ve hatta ülkeler eliyle düşmanın boynunu sıkıp onu boğabilecek bir füze kordonu inşa etmeyi başarabilmiştir. Şehadetinden önce ise, İşgal Altındaki Toprakların hayati ve stratejik tesislerine ve yerleşim yerlerine aynı anda dört taraftan füzelerin yağacağı an için hazırlanan planı tamamlamıştı.