Immanuel Kant ve Georg Wilhelm Friedrich Hegel ile başlayıp Emmanuel Levinas ve Slavoj Zizek ile devam eden süreçte bizler, Oryantalistlerin deşifre etmekle görevlendirildiği tuhaflıklar, eşyalar ve bilgi nesneleriyiz sadece. Bu nedenle, on binlercemizin İsrail ya da ABD ve Avrupalı müttefikleri tarafından öldürülmesi, Avrupalı filozofların zihninde en ufak bir duraksamaya bile yol açmıyor.
Çin'in ekonomik ve teknolojik başarısı, çökmekte olan Batılı neoliberal hiper-bireyciliğin körü körüne taklit edilmesinden çok, Komünist Parti ve onun hükmedip yönlendirdiği devlet aygıtı tarafından yukarıdan dayatılan kolektivizm ve ahlaktan kaynaklanmaktadır. Bu kolektivist ahlakın dikkate değer bir örneği, Çin'in hararetli ve bitmez tükenmez yolsuzlukla mücadele kampanyasıdır.
Beden ve ruh ilişkisi de buna benzer. Yani ruhun bedene ihatası vardır. Tırnağın ucundan, bir saç teline kadar insanın bedeninin her noktasına ihatası vardır. Bunlar inzimami olarak birbirine daha sonradan yapıştırılmış şeyler değildir. Aynı şekilde şu taraf ruh, şu taraf da bedendir diye sınır çizemezsiniz. O halde iki şey olmalarına rağmen aralarında ittihat söz konusudur.
Tasavvurla, tahayyülle, hisle hatta taakkul ile onu bulamazsınız. Çünkü taakkul da tümel bir kavram oluyor. Yani hisle, hayalle, vehimle ve taakkul ile varlığı idrak etmenin yolu yoktur. Çünkü bunların hepsi suretle gelir; taakkul ise tümel bir kavramla gelir. Varlık ise tümel bir kavram değil, nesnel (aynî) bir gerçekliktir.
Yer, gök, felek, melek akıldan üstün değildir. Bunların hepsi aklın egemenliği altında idare edilirler. Akıl âlemden meydana gelmez, akıl âlemi idare eder. İdare eden, idare edilenin üstündedir. Kimileri önce âlemin var olduğunu daha sonra tekâmül ederek aklın ortaya çıktığını düşünüyor. Bu, ilgisiz bir sözdür; tam tersine âlem akıl esasına göre meydana gelmiştir. Bu âlemin idaresi akıl, ilim ve bilinç esasına göredir.
O her şeyin burhanıdır, hiçbir şey O’nun burhanı değildir. Burhan aydınlatma demektir, Hakk’ı ne aydınlatabilir ki? Her şeyi aydınlatan Hak Teâlâ’dır. Işığı ne aydınlatabilir? Her şeyi aydınlatan ışıktır. Her şeyi aydınlatan ışığı ne aydınlatır? Hiçbir şey. Çünkü ışığın kendisi aydınlıktır.
Evet, vahdet (birlik) olmasa vahit (bir) de olamazdı; o halde vahit, vahdetle vahittir. Peki, vahdetin kendisi neyle vahdettir? Tabii ki kendisiyle. O halde her şey salt hakikatiyle haktır. Nasıl ki her şey vahdetle vahit ise her hak da Hak ile hakikattir. Peki, salt-mutlak Hak neyle Hak’tır? Tabii ki kendisiyle. O halde tüm hakikatler hakikatlerin hakikatine ulaşmaktadır.