Keza İmam Ali de (a.s.), ‘Ben hiçbir şey görmedim ki kendisinden önce, kendisinden sonra ve kendisiyle birlikte Allah’ı görmemiş olayım!’ buyurmuştur.
Cisim ruhtan, ruh da cisimden ayrı değildir. Cisim, ruhun iniş yaptığı bir mertebedir. Bugünkü bilimsel ifadeyle “psikosomatik”; yani ruhla bedenin ilişkisi vardır. Ruh ve beden birbirine o kadar bağlıdır ki adeta tek bir şeydirler. Aslında aynı hakikatin iki mertebesidirler. Ruh, insanın bedeninden daha üstte olan bir mertebedir, beden de ruhun iniş mertebesidir.
Bunların tümü kalbin mertebeleridir. İnsan paramparça değildir. İnsan bir attar dükkânı gibi değildir ki her bir kutuyu açtığında farklı bir şey bulasın. Bunların hepsi aynı şeydir. Kalp, akıl, müşterek his, bunların tümü “nefs-i nâtıka” ile ilgili şeylerdir. İnsanın “nefs-i nâtıka”sı tek bir şeydir; onlar birer mertebedir.
Siz neyi görüyorsunuz, ışığın kendini mi yoksa ışığı yansıtan şeyleri mi? Bu masa ışığı yansıtan şeydir, ona ışık vurduğu için biz onu görüyoruz. Ancak ışığın kendisi bir yere düşmüyorsa yani bir yerden yansımıyorsa görülebilir mi? Işık boşlukta görülemez. “Mutlak ben” de böyledir. Siz kendi “ben”inizi göremezsniz, daima “inzimamî ben”inizi görürsünüz. Yani kendinizi daima bir hâl üzere görürsünüz.
İmam Mûsâ Kâzım’dan (a.s.) nakledilen bir hadis bu şiirdeki ifadeye uygundur. İmam Mûsâ Kâzım (a.s) her şeyin bir delili olduğunu ve aklın delilinin tefekkür, tefekkürün delilinin sükût, sükûtun delilinin de “Velâyet”leri olduğunu söylüyor. Yani siz bizim “emrimize” (Velâyetimize) sükût makamında ulaşabilirsiniz.
Önceki programlarda İbn Teymiyye’den ve öğrencisi ve mukallidi Muhammed b. Abdulvehhab’dan, Allah Resûlünün lanetlediği Mervan ve soyunu ululayan, onları İslam’ın izzeti ve gücü, 12 halifenin birer ferdi olarak niteleyen pasajlar okumuştuk. Bunlara göre Mervan ve soyu, İsmail’in (a.s.) müjdelediği kimselerdir.
Velâyet, bâtına, sırr-ı süveydaya, sonsuz âleme gitmektir. Nübüvvet ise tersine bir seyirdir. O sonsuz âlemden bu âleme seyirdir. Nebi, velâyeti tamamlanmış olandır, velâyetsiz hiçbir peygamber yoktur. Her peygamber, velâyeti ölçüsünde nebidir.