İmam’ın, oğlunun dünyaya geldiğini açık bir şekilde ilan etmesi onu açık bir tehlikeye maruz bırakması demekti. Böylesi koşullar altında oğlunun dünyaya gelişini avam halktan gizlemesinden daha doğal ne olabilir? Öte yandan İmam Hasan Askerî’nin ashabının tamamı bu çocuğun varlığından şüphe duymuyordu, hatta pek çoğu da onu görmüştü. Geriye kalanları ise doğal olarak masum imamlarının çocuğun varlığına dair haberiyle yetinmiştir.
İbn Hazm ‘‘Sahâbenin tümü kesinlikle cennet ehlidir. Onların tümünün cennete gireceği ve hiçbirinin cehennem ateşine girmeyeceği sabittir’’ der. Hz.Ali'yi, Ammâr’ı, Osmân b. Affân’ı öldürse de cennetliktir! Kerbelâ’da İmam Hüseyin’i (a.s.) öldürseler de yine cennetliktirler! Yani “Hasan ve Hüseyin (a.s.) cennet ehli gençlerin iki efendisidir” hadisine rağmen...
Muğîre b. Şu’be’nin Emevî ailesine en üst düzeyde bağlı olduğunu ve onları başkalarına karşı candan desteklediğini biliyoruz. Ebû Lülü’nün Muğîre b. Şu’be’nin hizmetkârı olduğunu ve Muğîre’nin adına çalıştığı bir Emevî teşkilatın bulunduğunu da biliyoruz... Yazar, Mekke’nin fethinden sonra “tulekâ”nın oluşturduğu gizli bir teşkilatın varlığına dair kanıtlar zikretmektedir.
Benim de eğilimim Fâtımetü’l-Betûl’ün (a.s.) ezelden ebede kadar bütün kadınların en faziletlisi olduğu yönündedir. Çünkü O, Resûlullah’ın (s.a.a.) bir parçasıdır. Çünkü O’nun parçası olma, varlığın ruhunun parçası olma demektir. Varlığın ruhu ise Hz. Muhammed (s.a.a.) olup O aynı zamanda varlığın efendisidir.
Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin ve diğer İmamların bağlılarından olmakla iftihar etmekten önce Hz. Fâtıma’nın bağlısı olduğumuz için iftihar etmeliyiz! Zira onlar “Biz sizin üzerinizde hüccetiz. Hz. Fâtıma da bizim üzerimizde Allah’ın hüccetidir” demişlerdir.
Âlûsî, Muhammed Sûresi’nin 27-31. âyetlerinin tefsirinde şöyle der: Bana göre Yezid'in buğzu münafıklık alametlerinden daha kuvvetlidir. Ah keşke ilahi rahmetten kovulmuş Yezid hakkında ne söylüyorsunuz, bir bilebilseydim! O, Hz. Ali’ye sevgi mi besliyordu yoksa buğz mu ediyordu? Allah’ın lâneti ona olsun!
Ben Ömer b. Abdülaziz’in huzurunda idim. Bir şahıs Yezid b. Muaviye’yi anmak için ‘‘Emirü’l-Müminin Yezid’’ deyince Ömer ‘‘Emirü’l-Müminin Yezid ha!’’ dedi ve ona yirmi kırbaç vurulmasını emretti.