“Önümüzdeki günler ve haftalar Batı Asya bölgesinin kaderi açısından çok önemli ve belirleyicidir. Savaşın bölgeye yayılma ihtimali var. İslam ülkelerinin, sınırlarını İslam dünyasının gönüllülerine açması ve Siyonistler karşısında savaşarak şehadete ulaşmayı arzulayan İslam dünyasının devrimci gençlerinin Filistin'deki çaresiz kardeşlerinin yardımına koşması mümkün.”
Yani akıl nereye giderse hayâ ve din de onunla gider ve onunla hareket eder. Bundan dolayıdır ki bizim rivayetlerde akıl “kendisiyle Rahman’a ibadet edilen ve cennetlerin kazanıldığı şey” olarak geçmektedir.
Kardeşlerden biri bütün Müslümanların İbn Teymiyye’yi sevdiğini söylemişti. Bu söz doğru değil. Pek çok âlim onu eleştirmiş, hatta İmam Ali’ye düşmanlık gösteren bir Nâsıbî olduğunu ortaya koymuştur. İkinci olarak Allah aşkına bütün bu yalanlara rağmen İbn Teymiyye’yi sevebiliyor musun? Onun Nâsıbî ve Ehl-i Beyt düşmanı olduğunu anladığında da hâlâ bu sevgin devam edecek mi?
Attâr işte burada diyor ki Hz. Hâtemü’l-Enbiyâ’nın zâtı, Hak Tebârek ve Teâlâ’nın Esmâü’l-Hüsnâ’sıdır. Yani Allah’ın en güzel isimlerinin, kemâl, cemâl ve celâl sıfatının, kısaca Allah’taki tüm güzelliklerin tam mazharı Hz. Peygamber’in kendisidir. Allah’ın tüm Esmâü’l-Hüsnâ’sı Hz. Peygamber’in mübarek varlığında yer almıştır.
Rivayetlere göre İmam-ı Zaman (a.s.) insanlık toplumundaki sınıf farklılıklarını ortadan kaldıracak. Elimizdeki rivayetlere göre Mehdi’nin döneminde yeryüzünde hiçbir aç insan kalmayacaktır. Bizim inandığımız, tüm dinlerin inandığı Mehdeviyet budur. Fakat hiç kimse ahir zaman toplumu ve Büyük Dünya Devrimi konusunda Şiiler kadar açık konuşmamıştır.
Sizlere Mehdi’yi müjdeliyorum. Halkın ihtilaf ve çekişme zamanında ümmetime gönderilecek ve yeryüzü zulüm ve haksızlıkla dolduğu gibi, onu adalet ve eşitlikle dolduracaktır. O, malları sahih olarak (doğru) taksim edecektir. Adamın birisi “Sahih olarak nasıl taksim edecek?” diye sordu. Buyurdu ki “Halkın arasında eşit olarak (dağıtacak).”
Bu yaptıkları duvarın Kur’an-ı Kerim 1400 yıl önce haberini vermiştir: ‘Onlar müstahkem kaleler içinde veya duvarlar arkasında olmadan sizinle toplu hâlde savaşmazlar.’ (Haşr, 14) Onlar korkaktır ve duvarlar arasına saklanmışlardır ve biz inşallah bu duvarlar için de bir çare bulmuş durumdayız. (Sunucu: Bu nasıl olacak? Askeri planları vermeyin ama bu nasıl olacak?)