"Allah, Ali b. Ebî Tâlib’i belirttiği şeylerden dolayı sizden üstün kılmıştır. Ancak O, hiç kimseyi başkasından üstün tutmaz. Sizleri kölelerinizle eşit görür. Eğer yönetim makamına O'nu getirecek olursanız siyahınızı beyazınızla eşit kılar. Öyleyse Osman’ı başa geçirin. Sizi sevindirecek şeylere uymanız daha yerinde bir davranıştır.”
Azizlerim, bir peygamber, vasi veya veli bir makama, ilme, dereceye ancak Hz. Hâtem’in (s.a.a) vasıtasıyla ulaşabilir. Örneğin İbrahim (a.s.) bir makama ulaşmışsa ancak Hz. Hâtem vasıtasıyla ulaşmıştır. Her ne kadar Hz. Hâtem (s.a.a.) zaman olarak onlardan sonra gelmişse de ilk yaratılan varlıktır. Bu hakikat, marifet ehli nezdinde temel hakikatlerdendir.
İbn Hazm: Bundan dolayı Ömer konuşmaya başladı. Bu da yazının yazılması halinde ümmetin asla sapmayacağı şeklindeki hayrın önüne geçmesine neden oldu. Bu hadisin bizim açımızdan önemi hala devam etmektedir ve kalbimizde bir yaraya dönüşmüştür.
Eğer durum böyle olmuş olsaydı kuşkusuz Resûlullah (s.a.a.) da “Allah mükâfatınızı versin”, “Allah sizleri bolluğa kavuştursun”, “Peygamberinizi ne de çok sevindirdiniz” derdi. Ancak hadise böyle değildir. Allah Resûlü bu sözler karşısında mahzun oluyor, kedere gark oluyor. Dahası “Bir peygamberin yanında münazaaya girişmek olur şey değildir!” diyor. Sonra da “Kalkın gidin!” diyor.
Her âşığın aşkı marifeti ölçüsüncedir. Siz eğer âşığın aşkını yani ne kadar âşık olduğunu ölçmek istiyorsanız onun marifetinin ne kadar olduğuna bakın. Aşk, marifetle iç içedir; güzellikle iç içedir. Yani güzellik, aşk ve marifet, bir üçgendir; bir hakikatin üç yönüdür.
Birinci ve ikinci karine kabul edilmese dahi Ömer b. Hattab’ın sözlerinden “mevlâ” kelimesinin işlerin yönetimini ele alan kimse anlamına geldiği anlaşılmaktadır. Aksi takdirde "Benim ve bütün mümin ve müminelerin mevlâsı oldun!" sözünün hiçbir anlamı kalmaz.
Soruna sahip olan sadece insandır ve karar almak sadece insana aittir. Başka hiçbir varlık karar almaz. Ve yalnız olan tek varlıktır. Başka hiçbir varlık yalnızlık hissetmez. Her varlık olduğu gibidir, bulunduğu ortamladır. Ama insan bir topluluk içinde bulunsa dahi eğer kendindeyse yalnızdır. Eğer kendine gelirse tabii ki. Peki insan ne zaman yalnızlık hisseder? Ciddi bir karar aldığı zaman.