Bugüne kadar, Şiîliğin Mu‘tezile’den etkilendiğini ya da Şiîlerin teşbih inancına sahip olduklarını ileri süren ve Mu‘tezile dışı bir kaynaktan gelen bağımsız bir rivayet tespit edilememiştir. Asıl şaşırtıcı olan ise Mu‘tezile’yi müşrikler, kâfirler ve büyük günah işleyenlerle bir tutan Hadis Ehli ve Eş‘arîlerin, onların Şiîlere yönelik suçlamalarını kabul edip aynen tekrar etmiş olmalarıdır.
6.11.2023
15.07.2023
2.06.2023
21.02.2023
1.02.2023
15.07.2022
Cisim ruhtan, ruh da cisimden ayrı değildir. Cisim, ruhun iniş yaptığı bir mertebedir. Bugünkü bilimsel ifadeyle “psikosomatik”; yani ruhla bedenin ilişkisi vardır. Ruh ve beden birbirine o kadar bağlıdır ki adeta tek bir şeydirler. Aslında aynı hakikatin iki mertebesidirler. Ruh, insanın bedeninden daha üstte olan bir mertebedir, beden de ruhun iniş mertebesidir.
Gerçekten de akıl, Ehlibeyt’ten gelen rivayetlerde övüldüğü kadar başka hiçbir yerde övülmemiştir. Mesela Kütüb-i Sitte’ye baktığınızda aklın çok az söz konusu edildiğini görürsünüz. Ancak bir de Usûl-i Kâfî’ye bakın. Usûlu Kâfî Ehlibeyt rivayetleridir. Bakın İmamlar (a.s.) aklı ne kadar övmüşler!
Siz neyi görüyorsunuz, ışığın kendini mi yoksa ışığı yansıtan şeyleri mi? Bu masa ışığı yansıtan şeydir, ona ışık vurduğu için biz onu görüyoruz. Ancak ışığın kendisi bir yere düşmüyorsa yani bir yerden yansımıyorsa görülebilir mi? Işık boşlukta görülemez. “Mutlak ben” de böyledir. Siz kendi “ben”inizi göremezsniz, daima “inzimamî ben”inizi görürsünüz. Yani kendinizi daima bir hâl üzere görürsünüz.
Bu âyet-i kerimenin ışığında şunu söyleyebiliriz: Toplumu yönetme hakkı olanlar; peygamber, ondan sonra vasi (Rabbanî) ve ondan sonra da yeterli donanıma sahip adil bir fakihtir (ahbâr).
O eşsiz bir kadın. Kocası İmad, kardeşi Zülfikar ve oğlu Cihad’ın hepsi şehid oldu. Gururla şunu diyor: "Oğlum Cihad’ı yıkayamadık!" O bize bunun nedenini söyleme cesaretine sahipti, ancak bizim bunu yazma cesaretimiz yok.
Eğer bu perdeler kaldırılırsa o zaman hakikatler sizde zâhir olur. Yani “meâd” (son-dönüş yeri) aslında “mebde”ye (başlangıç) dönüşten başka bir şey değildir. ‘‘Son ne olacak’’ diye soruyorlar. Azizim son, başa dönmekten başka bir şey değildir. “İnna lillah ve inna ileyhi râciun.” (Allah’tanız ve yine O’na dönüyoruz.) Kıyamet, başlangıca dönüştür. Nereden geldiysen oraya geri döneceksin.