İşte Tûsî böyle bir ortamda kelâm ilmini zirveye taşımış ve ona felsefî bir hüviyet kazandırmıştır. Tûsî’nin yaptığı, işte buydu. Fahrüddîn Râzî ise tam tersine felsefeyi çökertmeye ve kelâm ilmini Eş‘arî bir renge büründürmeye çalışmıştır. Râzî de felsefe okumuştu, hatta Gazâlî de bir dönem felsefe üzerinde yoğunlaşmıştı. Ancak onlar bu okumalarını, çalışmalarını felsefeyi Eş‘arî bir kelâma döndürmek için yapmışlardı
İyi haber alan kaynaklara göre Ortadoğu’da şu sıralar yeni askeri eylemi tartışıp planlamak, İran ve müttefikleri karşısındaki savaş senaryolarını incelemek için politik ve askeri seviyelerde düzenli görüşmeler yürütülüyor. Bu senaryolar birkaç düzine füzenin çok ötesinde bir seviyede tartışılıyor.
Ortadoğu’daki bütün ABD üslerine ve ABD müttefiki Arap ülkelerine karşı hedefler belirlendi. İran, Suriye ve Hizbullah, saldırıyla aynı akşam gerçekleşmesi planlanan, seçilmiş hedefleri yüzlerce füzeyle vuracak ani bir karşı saldırının hazırlıklarını yaptılar. Savaş planı hazırlanmış, güncellenmiş ve Hasan Nasrallah’a sunulmuştu.
“Hizbullah’ı tam olarak anlayamıyorsun” diyor. Yüzündeki ciddiyet samimiyetini gösteriyor. “Sen Hizbullah’ı göremezsin… Onlar seni görür!” Onun uyarısı ve yorumu, bugünün Hizbullah’ını tanımlamak için oldukça isabetli veriler sunuyor.
İkinci büyük grup, Suriye El Kaidesi’nin, yani yeni adıyla Heyet Tahrir el-Şam’ın (HTŞ) müttefiki olan Feylek el-Rahman. Doğu Guta’da HTŞ’nin de küçük bir varlığı bulunuyor; tıpkı geçmişte ABD’den silah alan ve savaşçılarının bir çocuğun kafasını kesmelerini videoya çektiği Nureddin el-Zenki ve Ahrarüşşam gibi.
Elinizdeki makalede, akılcı ve tarihe felsefî yaklaşımlarıyla tanınan İbn Haldun’un Hz. Peygamber’den (s.a.a) sonraki hilafet meselesi hakkındaki görüşlerini genel hatlarıyla ele alıp, özelde Hz. Ali’nin (a.s) hilafetine dair düşüncelerine odaklanacak ve güvenilir tarih kaynaklarıyla belgelere dayanarak onun bu konudaki görüşlerinin kritiğini yapacağız. Neticede, İbn Haldun’un Hz. Ali’nin imameti ve hilafeti konusunda kendine özgü yaklaşımından kaynaklanan tarafgirliğinin tutarsızlığa dönüşen yönlerini açıklığa kavuşturacağız.
Elinizdeki makalede, söz konusu eleştirel yaklaşım ele alınmış ve bu yaklaşımın temellerini oluşturan istidlal unsurları şeffaflaştırılmaya çalışılarak delillerinin, İmamî-Şiî literatür göz önüne alınmadan, Ehlisünnet’in yazılı mirası çerçevesinde ilmî itibardan yoksun olduğu gösterilmiştir.