Eski Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’a ait sızdırılmış e-postalar ayrıca İsrail’in örtülü bir şekilde çatışmayı yaratmadaki rolünü ve Esad’ın devrilmesi planının uygulanmasına ABD ve diğer ülkelerin dâhil olmasının sağlanmasındaki açık rolünü ortaya çıkarıyor. Clinton tarafından danışmanı Jacob Sullivan’a iletilen bir e-posta, İsrail’in, Esad hükümetinin devrilmesi halinde İran’ın bölgedeki “tek müttefikini” kaybedeceği kanaatinde olduğunu söylüyor.
Cumhuriyetçi Senatör Rand Paul, 2014’de CNN’e verdiği röportajda kendi partisiyle zıt düşerek, “Biz [Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti], Suriye’de IŞİD ile müttefikiz,” dedi.
2013’de yapılan bir röportajda o zamanki İsrail’in Amerika Birleşik Devletleri Büyükelçisi Michael Oren, İsrail’in “her zaman Beşar Esad’ın gitmesini istediğini” bildirirken, “Tahran’dan Şam’a ve oradan Beyrut’a uzanan stratejinin İsrail için en büyük tehlike” olduğunu da ekledi.
“AB’nin kanlı bir savaştan sonra, tarihin en başarılı barış ve kalkınma projesi olarak ortaya çıktığını hepimiz biliyoruz. Bugün, Ortadoğu için aynı beklentilere sahibiz.” Bir “Ortadoğu Birliği”nin kurulup kurulamayacağını tarihin şu anında belirlemek zordur, ancak Ortadoğu haritasını yeniden çizme sürecinin seyir halinde olduğu kesindir.
Fakat emperyalizmin araçları olarak İslamcılara veya devlete işaret eden Mısırlılar ve Suriyeliler yanılıyor: İmparatorluk oportünisttir. Her ikisinden de fayda sağlamanın yollarını bilir.
Filistin Yahudi Komisyonu’ndan Rabbi Fischmann’ın, 9 Temmuz 1947’de Birleşmiş Milletler Filistin Özel Komitesi’ne hitaben: “Vaddedilmiş topraklar Nil Nehri’nden Suriye ve Lübnan’ın bir kısmını da içine alarak yukarıya Fırat’a kadar uzanır.” dediğini yazar Michel Chossudovsky.
Pazar günü İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu, farkında olmadan hakikati açığa çıkardı: Irak’taki trajedi (tıpkı Suriye, Libya, Sudan’daki benzer trajediler gibi) İsrail yapımıydı. Bu ülkelerin hepsi, İsrail’in Ortadoğu’yu Balkanlaştırmayı amaçlayan Oded Yinon planının parçası olarak istikrarsızlaştırıldı.