"Tel Aviv Üniversitesi İran Araştırmaları Merkezi tarafından yıllar önce yapılan ve sonuçları Haaretz tarafından yayınlanan bir ankete göre İsraillilerin yaklaşık dörtte biri, İran nükleer silah elde ettiğini açıklar açıklamaz Filistin’den kalıcı olarak göç etmeyi düşünüyor."
Benim de eğilimim Fâtımetü’l-Betûl’ün (a.s.) ezelden ebede kadar bütün kadınların en faziletlisi olduğu yönündedir. Çünkü O, Resûlullah’ın (s.a.a.) bir parçasıdır. Çünkü O’nun parçası olma, varlığın ruhunun parçası olma demektir. Varlığın ruhu ise Hz. Muhammed (s.a.a.) olup O aynı zamanda varlığın efendisidir.
Bu suçun en alt seviyede, bu mübarek evin ‘‘yakılması tehdidiyle” kaldığını kabul etsek dahi yapılan korkunç bir cürümdür. Bu öyle bir evdi ki Hz. Resûlullah (s.a.a.) eşiğine uğrar, kapısının iki kolunu tutar ve bu hanenin halkına “Ey Ehl-i Beyt! Allah sizden, sadece günahı gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor.” (Ahzâb, 33) ilahî buyruğunu okurdu.
Son 20 yıla ait milyonlarla ifade edilen ( tahminler 5 milyondan 20 milyona kadar uzanıyor) korkunç katliam kaydının yanı sıra ABD, dünyada atom bombası kullanmış yegâne devlet olma uğursuz ayrıcalığına sahip. (Ağustos 1945’te Japonya’ya karşı). Kore savaşında Çin ve Kuzey Kore’ye karşı biyolojik silah ve Vietnam’da ormanları yok etmek için Ajan Portakal kimyasalını kullandı.
Gadir-i Hum, İslam tarihinin en kilit önemdeki ve kader belirleyici noktalarından biridir ve en azından Şiî itikadına göre Resûlullah (s.a.a.) bununla İslam tarihinin geleceğini tayin etmiş ve içinde gündeme getirilen konuda İslam ümmetinden biat ve bağlılık sözü almıştır. Gadir-i Hum’u, Hz. Peygamber’in risalet döneminin Şia’ya kaynaklık eden en bariz hadisesi saymak mümkündür.
18. yüzyıl ve 19. yüzyılın başları boyunca yankı bulan bu İslami Cumhuriyetçi yeraltı hareketi, Fransız Devrimi ile sonuçlanan diğer pek çok Aydınlanmacı akımla da işbirliği içinde olmuştur. İki öncü İngiliz Romantik Percy ve Mary Shelley de radikal ütopik fikirlerini İslami Cumhuriyetçilikle eşit tuttukları bir evreden geçmişlerdir – onların düşünsel durumunu Garcia “Gnostik Şii İslam” olarak...
1990'larda Fransız ve Cezayir gizli servisleri tarafından Cezayir'de Silahlı İslami Grup'un (Groupe Islamique Armé / GIA) yaratılışına şahitlik ettik. GIA, IŞİD Suriye'de ne yaptıysa Cezayir'de kesinlikle onu yaptı. Geniş çaplı katliamlar, tecavüzler ve benzeri şeyler İslam adına işlendi. IŞİD'in Ebu Bekir el-Bağdadisi gibi Şerif Gousmi, namı diğer Ebu Abdullah Ahmed adında sahte bir halifeleri vardı.