Dünya Savaşı'nda Alman Blitzkrieg'inin (Yıldırım Savaşı) stratejik bir silah olarak etkinliğini ilk kıranlar Sovyetler olmuştur. Azim ve sebat, Blitzkrieg'lere karşı etkili ve somut bir stratejik savunma olarak İŞE YARADI. Elbette Sovyetler Birliği ayrıca RPG'yi, yani tek bir piyadenin omzunda taşınıp fırlatılabilen hafif tanksavar roketatarını geliştirmişti.
Bu ifadeyle o, “Kuluna vahyedeceğini vahyetti” âyetine işaret ediyor. Ancak âyet, Peygamber’e (s.a.a) neyin vahyedildiğini bildirmiyor. Bu vahyedilenler, bize söylenmek istenmeyen şeyler… Bunlar, âşık ile maşûk arasındaki mahrem sırlar... Burada sizin ve benim bilmediğimiz şeyler var.
Bu yaklaşım, her bir aktörün özerkliğini korumasına izin verirken, merkezi bir otorite ile koordinasyon düzeyini de güvence altına alıyor. Bu sayede potansiyel riskler en aza indiriliyor ve bu gruplar jeopolitik ortamda daha aktif ve etkili bir şekilde hareket edebiliyor.
Bu proje aynı zamanda Amerika'nın Çin'e meydan okuma ve dünya çapındaki planlarını engelleme çabalarının da zirvesini oluşturuyor. Washington bu koridorun inşasıyla, özellikle de Çin'e karşı nüfuz alanlarını korumayı amaçlayan hedeflerine ulaşmayı amaçlıyor. Ayrıca Washington bu plan aracılığıyla İsrail rejimini Arap bölgesine entegre etmeyi ve Hindistan'ın Çin karşısındaki konumunu güçlendirmeyi hedefliyor.
Omuzdan ateşlenen El-Yasin 105 (Al- Yassin 105), Kassam Tugayları tarafından Gazze'deki gizli atölyelerde geliştirilen, el yapımı tanksavar roketleridir. Bu yüksek etkili silah ilk kez bu yıl tanıtıldı ve İsrail işgaline karşı 7 Ekim'de düzenlenen Aksa Tufanı Operasyonu’nda kullanıldı. Bu roketin Rus Tandem roketlerinin geliştirilmiş bir versiyonu olduğu biliniyor.
Eğer siyaset biliminin ilerlediğini ve gelişme kat ettiğini iddia ediyorsak, bunun somut karşılığını önce insanlığın huzur ve refah seviyesinde aramamız gerekmez mi? Artık zulümler son buldu mu mesela? Günümüzde halen emperyalist siyasetçiler ve sistemler tarafından zulme uğramaya devam eden şahıslar, toplumlar ve ülkeler yok mu gerçekten? Süper güçler, emperyalist devletler daha zayıf gördükleri ülkeler üzerinde baskı kurmuyorlar mı?
Dünyadaki tüm bilimleri bir ağaca benzetecek olsak, bunların kökünün metafizik ve ilâhiyatta olduğunu söylememiz gerekecekti. Bu görüş, “ilâhiyâtın köklerinin nerede yer aldığı” gibi bir soru sorularak eleştirilmeye çalışılıyor. Bizim buna cevabımız şudur: İlâhiyâtın kökeni, Varlık’tadır. Vücûd ile mevcut [Varlık ile var olanlar] arasında bir fark vardır.