Ukrayna’da topyekün savaş: NATO’nun “nihai saldırısı”

Ukrayna’da topyekün savaş: NATO’nun “nihai saldırısı”
James Petras yazdı...

 

 

 

Prof. James Petras

 

 

Global Research

 

 

Ukrayna'da büyük bir savaşın patlak vermek üzere olduğunun açık işaretleri var: Bu, NATO rejimleri tarafından aktif bir şekilde savunulan ve Asya'daki (Japonya) ve Ortadoğu'daki (Suudi Arabistan) müttefikleri ve müşterileri tarafından desteklenen bir savaş olacaktır. Ukrayna üzerindeki savaş temel olarak, güneydoğudaki Donbas bölgesine karşı tam kapsamlı bir saldırı şeklinde tezahür edecek, Lugansk ve Donetsk halk cumhuriyetlerindeki etnik Rus ve Ukraynalılar arasında bir parçalanmayı hedefleyecek, niyeti ise demokratik yoldan seçilen hükümeti devirmek, halk milislerini silahsızlandırmak, gerilla direniş savaşçılarını ve onların kitle tabanından insanları öldürmek, halk temsili örgütlerini dağıtmak ve iki dilli Ukrayna-Rus vatandaşlarına yönelik etnik temizliğe girişmek olacaktır. NATO'nun Donbas bölgesine askeri yoldan el koyması, Şubat 2014'te seçilmiş Ukrayna hükümetini deviren, Kiev'deki kanlı darbenin bir devamı ve genişlemesi olacaktır.  

 

Kiev cuntası ve onun yeni ‘seçilmiş' müşteri yöneticileri ve NATO'daki destekçileri, kukla Poroşenko'nun diktatörlük yönetimini konsolide etme amaçlı büyük bir tasfiye niyetindeler. Kısa süre önce gerçekleşen NATO destekli seçimler, geleneksel olarak ülkenin büyük etnik azınlık nüfuslarını destekleyen pek çok büyük siyasi partiyi dışarıda bıraktı ve Donbas bölgesinde boykot edildi. Kiev'deki bu düzmece seçim, NATO'nun Ukrayna'yı, Rusya'nın kalbine yönelen dev bir çok amaçlı ABD askeri üssüne ve Alman başkenti için, bir yandan Berlin'e tahıl ve hammadde sağlarken diğer yandan Almanya'da imal edilen ürünler için bir tutsak piyasa işlevi görecek olan bir yeni sömürgeye çevirmeye yönelik yeni girişimi için zemin hazırlamıştır.

 

Yoğunlaşan bir savaş ateşi, Batı'yı silip süpürüyor. Bu deliliğin sonuçları, an itibariyle giderek daha ağır görünüyor.

 

 

Savaşın işaretleri: Propaganda ve yaptırım kampanyası, G20 Zirvesi ve askeri takviye

 

Ukrayna'da, Kiev cuntası ve onun faşist milisleri tarafından öncülük edilen genişlemiş bir çatışma için çalınan resmi savaş tamtamlarının sesi, Batı'daki bütün kitle medyası kuruluşlarında, her gün duyuluyor. Önde gelen kitle medyası propaganda çarkları ve hükümet sözcüleri, Rusya'nın komşularına yönelik artan tehditleri ve Ukrayna'ya yönelik sınır ötesi işgal tehlikesi hakkında yeni uydurma haberler yayınlıyor veya duyuruyor. Rusya'nın yeni “istilaları”, Nordik sınırlarından Baltık devletlerine ve Kafkaslara kadar her yerde “aktarılıyor”. İsveç rejimi, gizemli bir “Rus” denizaltısının Stockholm kıyısına çıktığı haberleriyle yeni bir histeri düzeyi yaratıyor – oysa bu denizaltı ne tanımlandı, ne yeri belirtildi, hatta ne de “görüldüğü” teyit edildi. Estonya ve Letonya, teyit olmaksızın, Rus savaş uçaklarının havasahalarını işgal ettiğini iddia ediyor. Polonya, hiçbir kanıt yahut tanıklık olmaksızın, Rus “ajanlarını” sınırdışı etti. Rusya'nın sınırları boyunca, Baltık devletlerinde, Polonya'da, Romanya'da ve Ukrayna'da, NATO ve müşteri devletlerin provokatif tam kapsamlı ortak askeri tatbikatları gerçekleşiyor.

 

NATO, Kiev cuntasına devasa silah sevkiyatları gönderiyor ve buna, Donbas'ta isyancılara karşı tam kapsamlı bir saldırı öngörüsüyle, “Özel Kuvvetler” danışmanları ve isyan bastırma uzmanları da eşlik ediyor.

 

Kiev rejimi, Minsk ateşkesine hiçbir zaman bağlı kalmadı. BM İnsan Hakları Ofisi'ne göre Eylül'deki ateşkesten bu yana her gün, çoğu sivil olmak üzere, ortalama 13 kişi öldürüldü. BM, sekiz hafta içinde 957 kişinin öldürüldüğünü ve bunların çoğunun Kiev'in silahlı güçleri tarafından öldürüldüğünü aktarıyor.  

 

Kiev rejimi ise elektrik, yakıt, sivil hizmet maaşları, emekli maaşları, tıbbi tedarikler, öğretmenlerin ve sağlık çalışanlarının maaşları, belediye işçilerinin ücretleri de dahil olmak üzere, halk cumhuriyeterine giden tüm sosyal ve kamusal hizmetleri kesti ve bankacılık ve taşımacılık faaliyetleri bloke edildi.

 

Strtateji ayrıca ekonominin gelişimini engellemeyi, altyapıyı yok etmeyi, sınır üzerindeki yoğun nüfuslu şehirlerden, daha da büyük sayıda sefil haldeki mültecinin Rusya'ya doğru kaçışını sağlamayı ve ardından şehir merkezlerine ve isyancı üslerine karşı büyük ölçekli hava, kara, füze ve topçu saldırısı başlatmayı hedefliyor. 

 

Kiev cuntası, Batı bölgelerinde geniş çaplı bir askeri seferberlik başlattı ve buna, en şiddet yanlısı aşırı sağcı şovenist haydutları çekmek ve Nazi tarzı askeri tugayları cephe hattı şok birlikleriyle bütünleştirmek amacıyla tasarlanmış olan bağnaz bir Rus karşıtı, Doğu Ortodoksları karşıtı endoktrinasyon kampanyası da eşlik etti. Gayrinizami faşist milislerin kinik bir şekilde kullanılması, NATO ve Almanya'yı, kampanyalarındaki kaçınılmaz terör ve vahşetlerden “özgürleştirecek”tir.  Bu “makul reddedilebilirlik” sistemi, Alman Nazilerinin taktiklerinin bir kopyasıdır ki, faşist Ukraynalılar ve Ustaşi Hırvatlarından oluşan bu faşist güruhlar, etnik temizlik dönemlerinde kötü bir şöhrete sahipti.

 

 

G20 artı NATO: Kiev yıldırım savaşının desteği

 

AB ve ABD, Donbas'taki direnişi tecrit edip zayıflatmak ve yaklaşın Kiev yıldırım savaşının zaferini garanti altına almak için Rusya'ya karşı ekonomik, askeri ve diplomatik baskıyı yoğunlaştırıyor ve bu şekilde Rusya'yı, temel müttefikleri olan, Ukrayna'nın güneydoğu bölgesindeki yeni doğan halk demokrasisini terk etmeye zorlamaya çalışıyor.

 

Rusya'ya yönelik ekonomik yaptırımlardaki her tırmanış, Donbas direniş savaşçılarının evlerini, kasabalarını ve şehirlerini savunma kapasitesini zayıflatmayı hedefliyor. Kuşatma altındaki halka Rusya'nın yaptığı her temel tıbbi malzeme ve gıda yardımı, yeni ve daha büyük bir histerik infilaka yol açıyor – çünkü bunlar, Kiev ve NATO'nun, partizanları ve onların kitle tabanını aç bırakarak teslim olmaya veya güvenlik için Rusya sınırının diğer tarafına gitmeye zorlama yönündeki stratejilerinin önünde engel teşkil ediyor.

 

Kiev rejimi ve onun NATO'daki stratejistleri, bir dizi yenilgi aldıktan sonra, Donbas direnişinin güney bölgelere doğru ilerlemesini durdurmak ve Doğu'daki tecrit edilmiş noktalara sıkışmış haldeki Kiev askerlerini ve milislerini korumak için bir “barış protokolü”, yani sözde Minsk anlaşmasını imzalamaya karar verdi. Minsk anlaşması, bir “nihai saldırıya” hazırlık olarak Kiev cuntasının askeri varlığını takviye etmesi, komuta yapısını yeniden organize etmesi ve dağınık Nazi milislerini genel askeri kuvvetlerle bütünleştirmesi için tasarlanmıştı. İçeride Kiev'in askeri takviyesi, dışarıda da Rusya'ya yönelik yaptırımların arttırılması, aynı stratejinin iki yüzü olacaktı: Donbas havzasının demokratik direnişine karşı gerçekleşecek bir cephe saldırısının başarısı, uluslararası yaptırımlar yoluyla Rusya'nın askeri desteğinin minimize edilmesine bağlıydı.

 

NATO'nun Rusya Devlet Başkanı Putin'e karşı kuvvetli düşmanlığı, G20 toplantısında açıkça görülüyordu: NATO ile bağlantılı devlet başkanları ve başbakanlar, özellikle de  Merkel, Obama, Cameron, Abbott, ve Harper'ın siyasi tehditleri ve açık şahsi tacizleri, Kiev'in güneydoğudaki kuşatma altındaki isyancılara ve nüfus merkezlerine yönelik büyüyen açlık ablukasıyla paraleldi. Hem G20'nin Rusya'ya karşı ekonomik tehditleri ve Putin'e yönelik diplomatik tecrit, hem de Kiev'in ekonomik ablukası, NATO'nun nihai çözümüne giriş niteliği taşımaktadır: Bu çözüm, Donbas direnişinin, halk demokrasisinin ve Rusya'yla olan kültürel ve ekonomik bağların tüm kalıntılarının fiziksel olarak yok edilmesidir.

 

Kiev, Rusya'ya karşı yeni bir sert yaptırımlar dalgasını empoze etmek için, özellike de planladığı işgalin, Rus desteğiyle güçlendirilmiş, iyi silahlanmış ve güçlü bir halk direnişiyle karşılaşması halinde, NATO danışmanlarına bağımlı haldedir.  NATO, güneydoğudaki direniş merkezlerini etkin bir şekilde imha etmek için, Kiev'in restore edilmiş ve yeni besleme yapılmış askeri kapasitesine güvenmektedir.

 

NATO, bir ‘ya hep ya hiç kampanyasına' karar vermiştir:  ya Ukrayna'nın tamamı ele geçirilecek, ya da, bunun başarılamaması halinde ayak direyen güneydoğu yok edilecek, nüfusu ve üretim kapasitesi imha edilecek ve Rusya'yla topyekün bir ekonomik (belki de silahların kullanıldığı) savaşa girişilecektir. Şansölye, Alman sanayicilerin Rusya'ya yapılan ihracat satışlarındaki dev kayıplardan kaynaklı şikayetlerine rağmen, bu planla hemfikirdir. Fransa Cumhurbaşkanı Hollande, tersanelerde binlerce Fransız'ın işsiz kalmasından kaynaklı olarak sendikaların dile getirdiği şikayetleri görmezden gelmektedir. İngiltere Başbakanı David Cameron ise, Moskova'ya karşı bir ekonomik savaş için can atmaktadır ve Londra bankerlerinin Rus oligarkların gayrimeşru kazançlarını aklamak için yeni kanallar bulduğunu ileri sürmektedir.  

 

 

Rusya'nın yanıtı

 

Rus diplomatlar umutsuzca, Ukrayna'nın güneydoğudaki Ukraynalı-Rus nüfusunun bir federasyon planı altında belli bir özerkliği ellerinde bulundurmasını ve ‘yeni' darbe sonrası Ukrayna'da yeniden nüfuz kazanmayı sağlayacak bir uzlaşı bulmaya çalışıyorlar.  Rus askeri stratejistleri, Ukraynalı faşistlerin etnik Ruslara karşı gerçekleştirdiği geniş çaplı Odessa katliamının tekrarlanmasını engellemek için, direnişe lojistik ve askeri yardım sağladılar. Her şeyden önce Rusya, Kırım'ı abluka altına alacak ve Donbas'taki etnik Rusları kitlesek göçe zorlayacak şekilde, güneydeki “zayıf karnı” üzerinde NATO-Nazi-Kiev askeri üslerinin oluşmasını tolere edemez. Putin yönetimindeki Rus hükümeti, Batı'nın Ukrayna üzerinde ekonomik üstünlüğüne izin veren, fakat NATO'nun askeri yayılmasını ve Kiev'i içine katmasını içermeyen uzlaşılar önermeye çalıştı.

 

Fakat bu uzlaşı politikası her defasında başarısız oldu.

 

Kiev'de bulunan, demokratik yoldan seçilmiş olan ‘uzlaşı rejimi', Şubat 2014'te kanlı bir darbeyle devrildi ve yerine NATO yanlısı bir cunta geçirildi.

 

Kiev, NATO güçlerinin ve Almanya'nın teşvikiyle Minsk anlaşmasını ihlal etti ve cezasız kaldı.

 

Avustralya'daki son G20 toplantısı, Başkan Putin'e karşı kışkırıtıcı bir koroya sahne oldu. Putin ve Merkel arasında gerçekleşen, hayati önemdeki dört saatlik özel görüşme, Almanya'nın NATO korosunu papağan gibi tekrarlaması nedeniyle bir fiyaskoya dönüştü.

 

Putin en sonunda, Rusya'nın sınırlardaki hava ve kara birliklerinin askeri hazırlığını genişleterek ve Moskova'nın Asya'ya dönük ekonomik yönelimini hızlandırarak yanıt verdi.

 

En önemlisi, Başkan Putin, Rusya'nın Donbas bölgesindeki bütün bir halkın katledilmesine seyirci kalamayacağını ve buna izin veremeyeceğini açıkladı.

 

Poroşenko'nun güneydoğu Ukrayna halkına yönelik yaklaşan yıldırım savaşı, insani krize yönelik bir Rus yanıtını provoke etmeyi mi amaçlıyor? Rusya, NATO'nun yönlendirdiği Kiev saldırısıyla yüzleşecek ve Batı'yla topyekün kopuş riskine girecek mi?

 

 

Çev: Selim Sezer

 

www.medyasafak.net