İmam'ı görmeye giderken minibüste mendil dağıttıklarını hatırlıyorum. “Bu ne için?” dedim. Bana, bazı insanların İmam'ı gördüklerinde ağladıklarını söylediler. “Neden ağlayayım ki?” dedim. “Ağlamayacağım, ben onu görmek istiyorum sadece. Onu görmem ağlamamı gerektirmez!” Ama İmam içeri girdiğinde, biliyorsunuz Cemaran'daydı, alnında bir ışık parlıyordu sanki! Ne olduğunu anlamadım, elimde olmaksızın ben de ağlamaya başladım!
Merhum Ahmed Cibril başlangıçta komünist eğilimliydi ve Filistinliler arasında komünizm eğitmeniydi, ancak İran Devrimi ile onun içinde de bir devrim baş gösterdi ve İslam'a döndü. Ben onun bir Şii olduğuna inanıyorum. Arafat'a yakın olduğu anlaşılan bir grup âlime, "Ben Müslüman oldum ama sizin İslam’ınızla değil, İmam Humeyni'nin İslam'ı ile" demişti.
O eşsiz bir kadın. Kocası İmad, kardeşi Zülfikar ve oğlu Cihad’ın hepsi şehid oldu. Gururla şunu diyor: "Oğlum Cihad’ı yıkayamadık!" O bize bunun nedenini söyleme cesaretine sahipti, ancak bizim bunu yazma cesaretimiz yok.
İkisi de suda şehid olmuştular ve su bedenlerini aynı noktaya getirmişti. Çok şaşırtıcı bir durumdu. Hüseyin'e “Bunu nasıl bildin?” diye sordum. Bana, “Önceki gece rüyamda Ekber Musayipur’u gördüm, bana esir alınmadıklarını ve şehid edildiklerini söyledi” dedi. “Yarın bu saatte döneceğim ve Sadıki de ertesi gün dönecek ” dedi diye de devam etti.
Cevşen-i Kebir çok popüler oldu, çünkü bu yakarış derin manevi, ibadî ve irfani anlamlara sahiptir. Bu dua yaygınlık kazandı ve Al-Manar TV kanalında güzel ve hüzünlü bir sesle sürekli okundu. O kadar ki, dua ilahi ve irfani manaları barındırdığı ve tek bir taifeye has kılınamayacak derinliği nedeniyle Hıristiyanlar tarafından da okunmaya başlandı.
Rehber daha sonra çok önemli başka iki noktadan bahsetti. Hazret ilk olarak “Bana öyle geliyor ki, İsrail bunun planını önceden hazırlamıştı ve sürpriz bir saldırı düzenleyerek Hizbullah'ı yok etmek istiyordu. Hizbullah'ın iki Siyonist askeri esir alan eylemi onların sürpriz planını bozdu” dedi. Ben bu bilgiye sahip değildim. Seyyid Nasrallah ve İmad bu bilgiye sahip değildi. Hiçbirimizde bu istihbarat yoktu.
Sandalyeye oturduğunda 20 yıldır basına röportaj vermediğini söyledi. Kabaca bir hesaplamayla kendisine Kudüs Ordusu komutanlığının tevdi edilmesinden bu yana… Fakat söyleşinin konusu bu kez Hacı Kasım’ın bize olumlu yanıt vermesine neden oluyor: 33 Gün Savaşı. Konu Hacı Rıdvan’a gelince yavaş yavaş sesinin rengi değişiyor...