Bu esnada, tam şu anda, milyonlarca ruh – Iraklılar, İranlılar, Afganlar, Pakistanlılar, Kuzey Afrikalılar, Orta Asyalılar, Fars Körfezi ülkeleri vatandaşları – Necef’ten Kerbela’ya yapılan dev ve ruhların içini temizleyen bir yürüyüşle sükûnet buluyor. Manevi kurtuluşla siyasi beyanı kaynaştıracak şekilde en doğru sözü söyleyen bir ziyaretçinin bana hafif bir tebessümle söylediği gibi, bu yürüyüş aynı zamanda “terörizme karşı bir protesto”.
25.07.2025
22.07.2025
19.07.2025
5.07.2025
2.07.2025
25.06.2025
"İran’ın dünyanın önde gelen insansız hava aracı güçlerinden biri olduğu yaygın olarak kabul ediliyor ve çeşitli raporlar bu ülkeyi ABD ve Çin ile birlikte ilk beş, hatta ilk üç arasına koyuyor. Hatta bazı analistler, onlarca yıllık yasadışı yaptırımlara ve ekonomik kuşatmaya rağmen kaydettiği kayda değer ilerlemeye atıfta bulunarak, İslam Cumhuriyeti'ni sıralamada ABD ve Çin'in önüne yerleştiriyor."
Hakîm Feyyâz Lâhicî’ye (ö. 661) göre, İmamiyye’nin inanç esaslarının büyük ölçüde Mu‘tezile ile benzerlik göstermesinin sebebi ne Mu‘tezile’den etkilenmesidir ne de onların kelam usullerini iktibas etmesidir; aksine bu benzerlik, bir yandan Mu‘tezile’nin felsefeden faydalanmasından, diğer yandan İmamiyye’nin -İmamlarından (a.s.) aldıkları- kelam usullerinin felsefî ilkelerle uyumlu olmasından kaynaklanmaktadır:
[Mısırlı gazateci ve yazar] Muhammed Hasaneyn Heykel, İmam Humeynî’ye "Bu devrimin zaferini kime borçlusunuz?" diye sorduğunda İmam’ın cevabı “Sadrâî felsefeye” olur.
“The Jerusalem Center for Security and Foreign Affairs” (Kudüs Güvenlik ve Dış İlişkiler Merkezi) adlı Siyonist araştırma enstitüsünün sitesinde yayımlanan bir analizde, İran’ın İsrail rejimi için birincil problem olduğu belirtiliyor. Kurum, İran İslam Cumhuriyeti karşısında izlenmesini önerdiği politikasını ise şu satır başlarıyla özetliyor:
"Bu nedenle, ciddi tehdit zamanlarında İran, İslami sistemin hayatta kalmasını sağlamak için birincil ilkelerden bazılarını geçici olarak askıya alabilir. Laricani'nin ifadeleri, fıkhî açıdan inkâr edilemez kanıtlara sahiptir ve stratejik açıdan da tamamen anlaşılabilirdir."
Pek çok araştırmacı Şîa’nın ana eğilimlerinin ve kelâmî çizgisinin Mu‘tezile etkisinde şekillendiğine inanmaktadır. Bu metnin yazarı bu görüşün yanlışlığını, dahası Mu‘tezile’nin, hatta Basra Mu‘tezilesi’nin, Şîa’nın düşüncesinden çokça etkilendiğini kanıtlamanın peşindedir. Mu‘tezile’nin önde gelen şahsiyetlerinden olan Nazzâm’ın önemli Şiî düşüncelerine yönelimi bu iddiayı doğrulamaktadır.