Yedioth Ahronoth: Kasım Süleymani’nin 10 yıl önce çizdiği plan tuttu / İran karşısında varoluş mücadelesi veriyoruz

Yedioth Ahronoth: Kasım Süleymani’nin 10 yıl önce çizdiği plan tuttu / İran karşısında varoluş mücadelesi veriyoruz
Önceki savaştan farklı olarak, bir terör örgütüne karşı değil, etrafımızda bir “ateş çemberi” yaratmayı kısmen başarmış olan İran İmparatorluğuna karşı varoluşsal bir zorlu mücadele verdiğimizi anlamalıyız.

 

 

Koruyucu Hat Operasyonu’ndan 10 yıl sonra: Bu çok farklı bir savaş!

 

Yedioth Ahronoth

 

 

Bundan tam 10 yıl önce yaklaşık iki ay süren, 68 İsrailli asker ve 6 sivilin öldürüldüğü Gazze savaşı yaşanmıştı. O dönemin anlayışına göre operasyonun çok uzun sürdüğü ve kayıplarla ödediğimiz bedelin çok yüksek olduğu düşünülüyordu. Bugün Gazze'deki savaş ise çok daha zor ve acı verici. Geçtiğimiz on yılda meydana gelen ve gelecek on yılı da etkileyecek dramatik değişiklikleri anlamakta fayda var.

 

Kötüye doğru stratejik değişimin başlangıç ​​noktası, İran Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani'nin yaklaşık on yıl önce tasarladığı plandır. Bu planı İsrail çevresindeki bir "ateş çemberi" olarak nitelendirdi ve bunun beş boyutu vardı: Suriye, Irak ve Yemen'deki direniş güçleri tarafından İsrail'e tehdit oluşturmak; bu kuvvetlere, uzun menzilli hassas füzeler, insansız hava araçları, gelişmiş tanksavar ve uçaksavar füzeleri de dahil olmak üzere en gelişmiş İran silahlarını sağlamak; İsrail sınırına, Gazze'ye ve ideal olarak Golan'a konuşlanmış binlerce eğitimli savaşçıdan oluşan bir komando gücü yerleştirilmesi; İsrail'e karşı mücadeleye doğrudan katılma arzusu ve İran'ın tüm güçleri koordine etme ve planlama kabiliyetinin yaratılması. Bunlar, İsrail'in yok edilmesi vizyonunun gerçekleştirilmesini mümkün kılan unsurlardır.

 

İsrail istihbaratının İran'ın vizyonunun unsurlarını doğru bir şekilde tespit ettiğini ve hatta Mart 2023'te bu konuda genel bir uyarıda bulunduğunu, ancak gerekli hazırlığı yapmadığını bilmek hayal kırıklığı yaratıyor. Bu kişiler 2023'ün başlarında İsrail'in “sınırlı çatışmaya girme kabiliyetindeki altın çağın” sona erdiğini de tespit etmişlerdi.

 

Bizim 7 Ekim saldırısının arifesinde anlamadığımız ve bugün farkına varıp yüzleşmemiz gereken şey, İsrail'in stratejik konumunun kötüleştiği ve İran’ın, Rusya ve Çin ile oluşturduğu eksen nedeniyle konumunun güçlendiğidir. İranlı düşman, kendisine karşı sahip olduğumuz teknolojik üstünlüğün büyük bir kısmını ortadan kaldırmayı başardı ve İsrail'i pek çok cephede daimi bir yıpratma savaşına sürüklemeye de hazır durumda.

 

Bugün, savaşın başlamasından dokuz ay sonra bile İsrail önderliği Gazze'deki savaşı “tam zafere” kadar sürdürmekle kuzeydeki yıpratma savaşına (Gazze'deki savaş devam ettiği sürece durmayacak olan) devam etmenin yaratacağı kombinasyonun tehlikesinin farkında değil.

 

Bu durumda Gazze'deki savaşı sona erdirmeye çalışma hakkına sahibiz - bu diğer tüm boyutların iyileştirilmesi için gerekli bir koşuldur. Bu öncelikle bir esir değişimi anlaşmasına duyulan acil ihtiyaç nedeniyle doğru, ancak sadece bundan dolayı değil. Zira Hamas askeri olarak yeterince darbe aldı ve eğer onu siyasi ve mali olarak nasıl izole edeceğimizi bilirsek, bir daha maceraya kalkışamaz. Kendi tehdit edici gücümüzü yaratmalıyız. Zaten esirlerin dönüşünden sonra istediğimiz zaman geri dönüp onları daha özgürce dövebiliriz.

 

Önceki savaştan farklı olarak, bir terör örgütüne karşı değil, etrafımızda bir “ateş çemberi” yaratmayı kısmen başarmış olan İran İmparatorluğuna karşı varoluşsal bir zorlu mücadele verdiğimizi anlamalıyız.

 

Güneyde ve kuzeyde yıpratma savaşına devam eder, ekonomik kaynaklarımızı tüketirsek ve İsrail'i ve uluslararası statümüzü nasıl restore edeceğimizi bilemezsek, önümüzdeki on yıl içinde bu tehdit ve iç krizle baş etmemiz mümkün olmayacak.

 

Kaynak: https://www.ynet.co.il/yedioth/article/yokra14002344

 

 

Çeviri: Medya Şafak