İhvancı Olmayanlar Kâfir ve Haydut mu

İhvancı Olmayanlar Kâfir ve Haydut mu
Eski rejimden; gece gündüz ‘Camp David’ anlaşmasını lağvetmesini isteyenler kendisi ve cemaatiydi. Ama şimdi -utanç anlaşmasını- halen korumaya çalışıyorlar. Eski rejimden İsrail’in elçisini kovmasını isterlerken şimdi bu anlaşma ve elçi ile iş görüyorlar. Mursi ‘aziz dostu’ İsrail devlet başkanına ‘sevgi mektupları’ da gönderdi.

İhvan'ın; özgürlüklere, sivil toplum güçlerine, çoğulculuğa ve rejimi değiştirmeye inanmadığını bu yüzden anlaşmalarda verdiği sözlerin umurunda olmayacağını söylemiştik. Yönetimi ve iktidarı ‘şeytanlarla' paylaşmaya hazır olduklarını ve bu paylaşım; Libya'da olduğu gibi, şu anda da Suriye'de gerçekleştiği gibi Arap bölgelerini tamamen yakıp yıkma yoluyla gerçekleşecek olsaydı bile buna baştan razı olduklarını söylemiştik. Bunun yanı sıra aşkıyla yanıp tutuştukları ‘iktidar' hedefleri için din istismarı yapacaklar, bunu yaparken insanların saflığını ve sadeliğini kullanıp mücadelelerinin ‘din düşmanlarına karşı' olduğunu söyleyecekler; fetva merkezlerini ve gerici kurumları hedefleri için kullanacak ve gerçekleri tahrif edip çarpıtarak büyük aldatmalarla hedeflerine varmaya çalışacaklar dedik.
 

Bütün bunları söyleyip hedeflerini ve politikalarını ifşa edip onları rezil ettikten sonra bazı sivri kalemler; kılıçlarını kuşanıp saldırıya geçtiler ve bizi ‘rejiimin değişmesini istemeyen demokrasi ve özgürlük düşmanları kimseler' diye tasvir ettiler. ‘İhvan bir yönetime gelsin bir fırsat verin de görelim' dediler. Onlar her zaman ‘en iyisini bilen, vatanın çıkarları için en doğru politikaları izleyen, ‘takvalı müminler' havalarında yazıp çiziyorlardı. Ama çok şükür ki olaylar hızlı gelişti ve bazı gerçekleri çok daha açık bir şekilde görüp emin olduk. Yönetime ve iktidara olan aşklarının ‘ahiret, cennet ve şehadet'ten daha ağır bastığını gördük. Ama gerektiği durumlarda hedefleri için dini kullanmaya devam ettiler. Hurilerle dolu cennet vaatleriyle militanlarını Suriye'ye yakıp yıkmaya ve öldürmeye gönderdiler.
 

Ve bugün İhvan hızlı gelişen olaylardan sonra yönetime geldikten sonra Mısırlılar bir önceki ‘mümin' Sedat ve ondan sonraki ‘baba' Mübarek rejimlerinden daha faşist bir yönetimle karşılaştılar. Ortaçağdaki derebeylik sistemleri ve şu an mevcut Körfez yönetimleri bile güç ve iktidar için bu dereceye varan şehvette ve istekte bulunmadılar. Biz şimdi devletin bütün aygıtlarını ‘çalmaya' çalışan sistemli ve kapsamlı bir hıyanetle karşı karşıyayız. Mursi imparator veya çar olmaya çalışmıyor; bütün yetkileri eline alıp sağlam bir şekilde bastığı toprakta; protestolarla, karşıt görüşlülerle karşılaşmadan yayılmaya çalışan Firavun olmak istiyor. Mursi'ye göre; kendisi mümin lider, takvalı ve dindar insan, Mübarek'ten daha şefkatli bir ‘baba' iken; yargıdakiler eski rejimden kalan ‘yolsuzluk ve hırsızlık' yapan dış güçlere bağlı kimseler; sanatçılar ise zındık, kâfir ve sapık; mütefekkirler, ateistler, laikler ve basın ise müşriklerdir.
 

Tahrir Meydanında; devrime darbe vurmaya kalkışanlara karşı, iktidarın hain oyunlarına karşı, devrimin meyvelerini çalmaya çalışan Mursi ve cemaatine karşı çığlığını yükselten yüzbinlerce kişiye ‘haydut, paralı asker, devrik rejimin kalıntıları ve dostları, casus' demeye başladılar. ‘Kullanım dışı' kalan eski rejimler de büyük kalabalıklarla ayaklanan ve meydanları dolduran halkları aynı ibareleri kullanarak suçlamıştı. Sedat rejimi ‘pahalılığa ve işsizliğe' karşı ayaklananlara ‘hırsızların intifadası'; Mübarek rejimi de ‘haydutlar, paralı askerler ve sabotajcılar' demişti.
 

İhvan, müttefiği selefilerle birlikte Mısır halkının ve liderlerinin herhangi bir görüş belirtmesini istemiyor. İnsanların düşünmesini, üretmesini, aydınlanmasını istemiyorlar. Böyle bir taslağı zorla kabul ettirmeye çalışıyorlar. Biz devletiz, devlet de biziz diyorlar. Mursi onların gözünde ‘kusursuz bir lider' olduğundan da kimsenin Mursi'yi ve kararlarını eleştirmesini istemiyorlar. Mursi havadan sudan konuşmaz diyorlar. Eski rejimden; gece gündüz ‘Camp David' anlaşmasını lağvetmesini isteyenler kendisi ve cemaatiydi. Ama şimdi -utanç anlaşmasını- halen korumaya çalışıyorlar. Eski rejimden İsrail'in elçisini kovmasını isterlerken şimdi bu anlaşma ve elçi ile iş görüyorlar. Mursi ‘aziz dostu' İsrail devlet başkanına ‘sevgi mektupları' da gönderdi. İki devlet arasında gizli ilişkilerin daha çok olduğu aşikâr ama günden günde ortaya çıkıyor. Hamas ve İsrail arasında yürüttükleri ateşkes anlaşmasının şartları dâhilinde -Mübarek'in döneminde bile izni verilmeyen- Filistin-Mısır sınırına elektronik sensörler yerleştirmek de var. Mısır'ın ‘rolü' daha çok dokunulmaya başlandı. Öbür yandan ‘Mukavemete ve Gazze'ye silah geçişini engelleyecek' kişisel sözler verildi. Direnişin ‘ağır silahlarına' el koyma fikrinden bahsetmiyorum bile. Bu anlaşma Katar-ABD-Mısır gözlemcilerinin ‘onurlu' varlıklarıyla gerçekleşti. Bütün bunlar ilerde; Amerika'nın varlığını itiraf edip tanıyacağı ardından ilişkileri daha da geliştireceği, Mısır yönetimini ve iktidarını elinde bulunduran ve ‘iyi hal sertifikası' ile yağmacı IMF ve Uluslararası Para Fonuyla ilişkileri olan bir İhvan için yapılıyor.
 

Subhanallah, İhvan'ın bugün gerçekleştirdiği ve izlediği politikalar tamamen devletin çıkarları içindir! Kararlarının ‘fetvalarla' daha çok desteklenmesi gerekir! Biz birkaç fetva örneği sunalım: Mursi'ye karşı protesto gösterilerine çıkmayın çünkü kendisi ‘kusursuz bir lider', bir rabbanidir! İsrail ile olan anlaşmaları da ihlal etmeyin çünkü dinen haramdır günah işlersiniz!
 

İhvan; parlamento kontrolümüz altında olsun istemiyoruz dedi ama kontrolleri altına aldılar; cumhurbaşkanlığı seçimlerine katılmak istemiyoruz dediler ama katıldılar ve en sonunda ‘anayasa taslağı' dayatmayacağız dediler ama şimdi de taslağı dayatıyorlar. İhvan sadece yalanlarla hareket etmiyor. Evet, güç ve iktidar için yalanlarını çok kullandılar ama başka etkenler de var. Hedefleri olan aşkıyla yanıp tutuştukları ‘iktidar' için şeytanlarla müttefik oluyorlar. Başkalarıyla müttefik olurlarken en yakınlarındaki müttefiğe de ‘darbe' vurmayı unutmuyorlar. Tunus'da başlayıp Mısır'dan, Libya'dan ve Suriye'den geçtiler ve Filistin de noktaladılar. Bütün bu anlarda hedefleri için gerçekleştirdikleri siyasi işbirliklerine şahit olduk. ‘İlke ve değerler' onlar için siyasi amaçları dışında itibar edilmeyecek hassasiyetlerdi.
 

Bütün Arap bölgelerinde dışlayıcılıklarına ve tek olmaya yönelik çalışmalarına kanıtlar çok. Kendimizi kandırıp onları ikna etmeye çalışmayalım. Çoğulculuğa, sivil topluma, özgürlüğe veya başka bir şeye inanmıyorlar. Bir sonraki adımları daha sert ve acı verici olacak. Afganistan'da antik dünyanın eserlerini ve Buda heykellerini yıkanlar gibi; Mısır'da uygarlığın en eski eserleri ‘piramitleri' yıkmaktan bahsediyorlar. Büyük şair Mahmud Derviş'e küfür ederken şiirleriyle günaha girdi diyorlar. Aynı şeyi Şehid Gassan Kenfani(1) için de diyorlar.
 

Bu nedenle böyle cemaatleri –sloganlarla ve ikna etmek için gerçekleri anlatmaya çalışarak enerjimizi harcamayalım. Tarihin tekerleklerini geriye döndürmemiz imkânsız. Sivil toplumun özgürlük ve onurlu bir yaşam güvencesi altında bütün renkler bir araya gelemez ise; krizler ve sorunlar derinleşerek büyür ve en sonunda bizi öğüterek yok edecek bir iç savaş batağına girmiş oluruz.
 

1-Gassan Kenfani: İsrail'in suikast ile 36 yaşında öldürdüğü FHKC üyesi, bir çok eseri olan Filistinli edebiyatçı.
 

Çeviri: Hasan Sivri

Medyasafak.com