Siyonist rejime karşı kazanılacak bir zafer sadece Filistin'in özgürleşmesi ve işgal altındaki Arap topraklarının geri alınması olmayacak, aynı zamanda ABD ve genel olarak Batı'nın egemen olduğu tüm küresel sistemin değişmesi anlamına gelecek.
Batı Halep’teki hükümet kontrolündeki bölgelerde 1.5 milyonu aşkın sivil yaşıyor ve bunlara, 2012 yılında Doğu Halep’ten kaçmış olan 600 bin sivil de dahil. Halep Tıp Birliği’ne göre şehrin teröristlerin işgali altındaki doğu kısmında yaşayan 200 ila 220 bin kişiden yaklaşık 50 bininin veya daha fazlasının sözde “isyancı” grupların üyeleri ve onların aileleri olduğu tahmin ediliyor.
Dünyaca ünlü gazeteci Seymour Hersh, bir dizi röportajda ve kitapta, Obama Yönetimi’nin Suriye’yi işgal etmek için bahane olarak kullanmaya çalıştığı sarin gazı saldırısı nedeniyle gerçek dışı bir şekilde Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad hükümetini suçladığını açığa çıkardı.
“Politika değişikliği Suudi Arabistan ve İsrail’i yeni bir stratejik yakınlaşmaya götürdü ve bu büyük ölçüde, iki ülkenin de İran’ı varoluşsal bir tehdit olarak görmesinden kaynaklıydı. Bu ülkeler doğrudan görüşmelere girişti ve İsrail ve Filistin’da daha fazla istikrarın meydana gelmesinin İran’a bölgede daha sınırlı kaldıraç sağlayacağna inanan Suudiler, Arap-İsrail müzakerelerine daha yoğun bir şekilde dahil oldu.”
Geride kalan beş yıl içinde, Suriye Devlet Başkanı Esad ve Suriye Arap Ordusu aleyhtarı propaganda, senaryosu yazılmış (OTPOR tarafından teşvik edilmiş “devrimde”) “barışçıl protestoculara ateş açılıyor” retoriğinden, “iç savaş” ve “ılımlı isyancılar” gibi bir diğer aldatıcı kelime dağarcığına kadar değişiklik arz etti.
New York Times, ABD’nin 2012 başlarına kadar giden politikasını – silahların aşırıcı grupların eline ulaştığını tamamen biliyor olmasına rağmen ve istihbarat topluluğu tarafından, bunun bugün IŞİD olarak bildiğimiz hareketin yükselişini besleyeceği yönünde uyarılar yapılmasına rağmen Suriyeli isyancılara giden silah akışını koordine etme politikasını – aklıyor.
Yakın zamanda Rusya’ya ve Suriye’ye yönelen bir dizi provokasyonun münferit olaylar gibi görünmesi isteniyor, ancak gerçekte bu olaylar giderek büyüyen ve Suriye’de tam kapsamlı bir ABD müdahalesine dönüşebilecek olan bir “misyon genişlemesini” teşkil ediyor.