Ülkelerindeki son sözde "ulus çapındaki grevlerin", “patlamayla değil iniltiyle” sonuçlandığını görüp son on yılların en şiddetli grevleriyle sarsılan İngiltere'ye bakan bazı İranlılar, bugünlerde böyle diyorlar.
Bize sıklıkla, Irak işgalinin ve Suriye’deki savaşın, Batı’nın dış politikasının felaket getiren başarısızlıkları olduğu söylenir. Bu makale ise, bu savaşların mimarlarının, askeri çabalarının istikrarsızlaştırıcı sonuçlarının gayet bilincinde olduğunu ve gerçekte her zaman, Irak ve Suriye’nin mezhep çizgileri üzerinden bölünmesine arzulanabilir bir sonuç olarak baktığını savunuyor.
"Batı’nın Sünni köktencilerle olan işbirliği hakkında yazmış olan Robert Dreyfus, Batılı kaynakların Baasçıları acımasız katiller olarak şeytanlaştırmak için Hama'daki ölüm rakamlarını kasıtlı olarak abarttığını ve Baasçıların da Müslüman Kardeşler’i yıldırmak için bu yanıltmacanın peşinden gittiğini ileri sürer."
Deraa’da şiddetin patlak vermesinden bir hafta sonra, Time dergisinden Rania Abouzeid, “rejimin düşmesi veya görece popüler olan devlet başkanının devrilmesi yönünde yaygın çağrılar yok gibi görünüyor” diye aktarıyordu.
Fakat 17 Mart’ta, Deraa’da şiddet yanlısı bir ayaklanma başladı. Bunun kıvılcımını kimin veya neyin çaktığına dair çelişen anlatılar var. Time, “Deraa’daki isyanı bir duvara rejim karşıtı yazılamalar yapan bir avuç gencin gözaltına alması kışkırttı” diye yazdı. Independent’tan Robert Fisk, biraz farklı bir versiyon sundu...
ABD Dışişleri Bakanlığı bilgi notunda şunlar söyleniyor: “IŞİD’e ve bölgedeki diğer radikal gruplara yasadışı mali ve lojistik destek sağlayan Katar ve Suudi Arabistan hükümetlerine basınç uygulamak için diplomatik ve daha geleneksel istihbarat varlıklarını kullanmamız gerekiyor.”
Jeremy Taylor, Independent gazetesi için yazdığı yazıdaki ifadeleriyle, Suudi Arabistan’ın İslam’ın en kutsal mekanları karşısındaki tutumunu en iyi özetleyen oldu: “Tarihi ve kültürel açıdan önem taşıyan simgeler, lüks otellere ve alışveriş merkezlerine yol açmak için yok ediliyor.”