Bu inceleme Şiî olan Mu‘tezilîlerin İmâmiyye’ye yalnızca imamet bahsinde değil, Verrâk ve İbn Ravendî gibi bazılarının tevhid ve adalet konularında da bağlı olduklarını ve Mu‘tezile’ye muhalefet ettiklerini göstermektedir. Elbette İbn Kıbe gibi bir kelâmcı da Mu‘tezile’ye sadece imamet konusunda karşıydı. Bu nedenle bu mütekellimlerin hepsinin tek bir somut eğilime bağlı olmayıp farklı yaklaşımlar sergilediklerini söylemeliyiz.
15.04.2025
19.12.2024
3.09.2024
12.07.2022
13.02.2022
6.07.2021
Alınyazıları artık çok açık, hem de büyük ve kalın harflerle yazılmış. Fakat bazıları bunu görmezden gelmeyi ve tüm yumurtaları ABD ve Arap müttefiklerinin sepetine koymayı tercih ediyor. Özür dilemeden geçtik, gerçeği kabul etmeyi reddetmeyi hâlâ sürdürüyorlar.
İşte bu nedenle İsrail’in odak noktası, Suriye’de Beşar Esad’ın seküler hükümetiyle, Lübnan’da Hizbullah’la müttefik olan İran’ın oluşturduğu düşünülen tehdit olmuştur. İsrail tahakkümü karşısındaki bu direniş kemerinden sıklıkla, “Şii Hilali” diye bahsedilir.
İsrail Ulusal Güvenlik Konseyinin sabık başkanı Yaakov Amidror İsrail Ordu Radyosuna verdiği demeçte (Eylül 2017) bunu bir şekilde ifşa etmiş, “Biz Şam’ı kimin yöneteceği sorusuna karışmıyoruz, bizim derdimiz İran ve Hizbullah’ın bölgede ne kadar güçleneceği” demişti.
Hasan Sivri, Lübnanlı gazeteci ve Körfez uzmanı Ali Murad ile Suudi Arabistan’daki 15 Eylül Hareketini, Suud-Katar krizini ve Yemen'i konuştu.
İsrail, 2011 yılından beri Suriye sınırları içinde ve üzerinde gelişen yıkıcı çatışmada artan ölçüde provokatif bir rol oynadı. Pek çok gözlemcinin gözünde İsrail politikası oportünizm ve tek taraflı saldırganlık sınırları içinde gidip geliyor. Gerçekte ise İsrail’in çatışmadaki rolü, yalnızca Suriye için değil, bütün bölge için geçerli İngiliz-Amerikan planlarının çok daha geniş ve uzun vadeli şablonuna uyuyor.
Fakat kısa süre önce ABD Ulusal Arşivleri’nden çıkarılan CIA belgeleri, Suriye hükümetini zayıflatıp devirme yönündeki son çabaların ve Suriye çatışmasının komşu Lübnan’la ve müttefik İran’la olan ilişkisinin, ABD’nin çıkarlarının önüne set çeken bölge hükümetlerini istikrarsızlaştırma ve devirme yönündeki, on yıllardır devam eden çabaların yalnızca son ayağı olduğunu ortaya koyuyor.