Dünya kapitalist krizinin daha önceki dönemlerinde hegemonik düzenin çöküşüne siyasi istikrarsızlık, yoğun sınıfsal ve toplumsal mücadeleler, savaşlar ve yerleşik uluslararası sistemdeki kırılmalar damgasını vurmuştu. İkinci Dünya Savaşı'nın başlangıcının 1936-39 İspanya İç Savaşı ve onun sonucu olan faşist diktatörlük olduğunu hatırlayalım. Filistin'de tehlikede olan küresel geleceğimizdir.
Birkaç gün önce, Suriye’nin Fua ve Kefraya kasabalarının sakinlerini taşıyan otobüslere bir intihar bombacısı tarafından saldırı düzenlendi. Saldırıya uğrayanlar, Fua ve Kefraya sakinlerinin isyancıların kontrolündeki kasabalardan çıkıp hükümet kontrolündeki bölgeye girmesine izin veren bir takas anlaşmasının parçasıydı. Yanarak can veren 126 kişiden 80’i çocuktu.
Şii topluluklara yönelik haftalık saldırılara ilave olarak, daha da ölümcül olan koordineli saldırılar oldu. Temmuz 2016’da IŞİD Bağdat’ın bir Şii mahallesini vurarak 300’den fazla insanı öldürdü. IŞİD 2014’te Irak’ın kuzeyinin kontrolünü ele geçirince, Şiiler son yılların en ölümlü saldırısının kurbanı oldu: Camp Speicher katliamı olarak bilinen olayda binden fazla Şii acemi asker ve hava harp okulu öğrencisi diğerlerinden ayrıldı ve soğukkanlılıkla işkence edilerek öldürüldü.
Jeremy Taylor, Independent gazetesi için yazdığı yazıdaki ifadeleriyle, Suudi Arabistan’ın İslam’ın en kutsal mekanları karşısındaki tutumunu en iyi özetleyen oldu: “Tarihi ve kültürel açıdan önem taşıyan simgeler, lüks otellere ve alışveriş merkezlerine yol açmak için yok ediliyor.”
Ancak, Ortadoğu’daki savaşlarda öldürülenlerin sayısı çok daha yüksek olabilir. Nisan ayında araştırmacı gazeteci Nafiz Ahmed, yalnızca Irak ve Afganistan savaşlarında ölenlerin değil, Irak’a uygulanan yaptırımların kurbanlarının da eklenmesi halinde gerçek ölü sayısının 4 milyon gibi yüksek bir sayı olabileceğini ortaya koydu.
13 yaşındaki Filistinli Ahmed Manasre’nin Doğu Kudüs’teki bir mahallede kaldırımda kan kaybından ölümünü gösteren video, “şok edici”, “rahatsız edici” ve “izlemesi acı verici” olarak tanımlandı. Acı içinde can çekişen çocuğu izleyen İsraillilerin taş yürekli sözlü sataşmaları ve tacizleri, “kalpsiz” ve “zalimce” şeklinde betimlendi – ki gerçekten de öyle.
Ana akım medyada, insanlığın ortak tarihi mirasına karşı işlenen bunun gibi suçlar IŞİD barbarları tarafından yapılan bir takım akıldan izandan yoksun hareketler olarak tasvir ediliyor. Ancak, gerçekte bu Irak ve Suriye ulus devletlerini Balkanlaştırmak isteyen Amerikan planının bir parçası: Bu ülkelerin ulusal kimliklerinin temeline, onların tarihlerine saldırmak.