Hegel gibi bazı filozoflar tarihsel akıl diye bir kavramı ortaya attılar. Onlara göre tarih zamanın dönüp duran çarklarıdır. Her asır kendi aklını yaratır. Yani XX. yüzyılın aklı ile XIX. yüzyılın aklı arasında bir fark vardır. Modern akıl Orta Çağ aklından farklıdır vd. Ben bu kimselerin söylediğinin aksine bir şey söyleyeceğim: Bana göre akıl tarihe teslim olmuş değildir; tam tersine tarih aklîdir.
Yani bir ağacın ne olduğu bellidir. Bir hayvan, kuş, karınca, serçenin, en başından ne olduğu bellidir. Ama insanın ne olduğu belli midir? İnsanın ne olduğu ancak son gününde anlaşılır. Son gün demek, son nefes demektir. Sizin ruhunuzda hangi resim çizilmişse siz işte osunuz. Ancak o resim sabit değildir. O resim silinip başka bir resim gelebilir.
18. yüzyıl ve 19. yüzyılın başları boyunca yankı bulan bu İslami Cumhuriyetçi yeraltı hareketi, Fransız Devrimi ile sonuçlanan diğer pek çok Aydınlanmacı akımla da işbirliği içinde olmuştur. İki öncü İngiliz Romantik Percy ve Mary Shelley de radikal ütopik fikirlerini İslami Cumhuriyetçilikle eşit tuttukları bir evreden geçmişlerdir – onların düşünsel durumunu Garcia “Gnostik Şii İslam” olarak...
O dönemde Sühreverdi, İslam dünyasının doğusunda, İran’da İbn Rüşd’ün aklına bile gelmeyen başka bir felsefe kurdu. Sühreverdi’den sonra da İslam felsefesinde bir başka akım yine İran’da başladı; Molla Sadra’dan Allame Tabatabai’ye kadar ilerledi.
"Galiba daha sonra Allame Tabatabai ile Henry Corbin’in Tahran’daki oturumlarına da katıldınız. Üstat Mutahhari de o oturumlara katılıyor muydu?..."
Havza Haber Ajansı muhabirleriyle söyleşisinde İslam kültürü ve medeniyeti alanındaki dev eserinden söz eden Dr. Velayeti, bazı şairlerin mezhebî eğilimleri hakkında ilginç açıklamalarda bulundu.
Ayetullah Misbah Yezdi’nin Hz. Masume’nin konumu ve kerametleri hakkında yaptığı konuşmayı sunuyoruz: