İsrail’in rüyası: “Büyük İsrail”e giden sabıkalarla dolu yol haritası

İsrail’in rüyası: “Büyük İsrail”e giden sabıkalarla dolu yol haritası
Filistin Yahudi Komisyonu’ndan Rabbi Fischmann’ın, 9 Temmuz 1947’de Birleşmiş Milletler Filistin Özel Komitesi’ne hitaben: “Vaddedilmiş topraklar Nil Nehri’nden Suriye ve Lübnan’ın bir kısmını da içine alarak yukarıya Fırat’a kadar uzanır.” dediğini yazar Michel Chossudovsky.

 

İsrail'in rüyası: “Büyük İsrail”e giden sabıkalarla dolu yol haritası

 

 

Ortadoğu'da tarihi ve meşrutiyeti hiçe sayan bir etnik temizlik mi planlanıyor?

 

 

Felicity Arbuthnot

 

 

Global Research

 

 

 

Siyonizm'in kurucu babası Theodore Herzl'e göre “Büyük İsrail” kavramı, “Nil Nehri'nden Fırat'a” uzanan bir Yahudi Devleti'ni ifade eder.

 

Filistin Yahudi Komisyonu'ndan Rabbi Fischmann'ın, 9 Temmuz 1947'de Birleşmiş Milletler Filistin Özel Komitesi'ne hitaben: “Vaddedilmiş topraklar Nil Nehri'nden Suriye ve Lübnan'ın bir kısmını da içine alarak yukarıya Fırat'a kadar uzanır.” dediğini yazar Michel Chossudovsky.[1]

 

Yani, “Nil'den Fırat'a.” Herzl, 1904'de bu tezini detaylıca yazdı.

 

Yine aynı makaleden alıntılayarak devam edecek olursak, Mahdi Darius Nazemroaya 1982 Yinon Planı hakkında, “Ortadoğu'nun sömürgeci İngiliz'ler tarafından dizayn edilişinin devamı” der ve devam eder:

 

“(Yinon Planı) İsrail'in bölgedeki üstünlüğünü garanti etmek için İsrail tarafından düzenlenmiş stratejik bir plandır. İsrail'in bıkıp usanmadan bölgedeki Arap Devletleri'ni balkanlaştırma siyaseti izleyerek küçük ve zayıf parçalara bölüp, çevresini yeniden şekillendirmesi gerekliliğini öngörür.

 

İsrailli stratejistlere göre, Irak, bu planın önündeki en dişli Arap Devleti'dir. İşte tam da bu nedenle Ortadoğu'nun ve Arap Dünyası'nın Balkanlaştırılması siyasetinin ana eksenindedir. Yinon Planı'na göre, Irak bir Kürt Devleti ve biri Sünni diğeri de Şii olmak üzere iki Arap Devleti'ne bölünüyor. Yinon Planı'ndaki tartışmaları izlerseniz, bu yönde atılmış ilk adımın da Irak-İran savaşı olduğunu görürsünüz.” http://medyasafak.net/haber/1070/nazemroaya--israilin-intikami-mi-arap-dunyasindaki-kaosun-panoramasi

 

Yinon Planı yazıldığı zaman, Batı'nın provoke ettiği sekiz yıl süren İran-Irak savaşı ikinci yılına girmişti, ve savaşın bitmesine, ardında sınırın her iki tarafında da yüzbinlerce dul, yetim, sakat bırakan altı koca rezalet yıl daha vardı. Öyle ki ölüm-kalım istatistikleri Birinci Dünya Savaşı ile karşılaştırılıyordu. Tabii ki Irak, tarihi bir hata olarak Amerika'nın vekalet savaşını yürütüyordu. Üstelik de İslam adına, çünkü güya İran, İslam'ın yanlış bir yorumunu uygulamaktaydı. Capitol Hill'in (ABD Kongre Binası), kendisinden on binlerce kilometre ötedeki bir ulusun imanıyla ne ilgisi vardı, neden ilgileniyordu hala meçhul.

 

Nihayet mahvedici savaş bittiğinde,  Amerika, Irak'ı, Sovyetler Birliği'nden boşalan ‘en büyük Amerikan düşmanı devlet' koltuğuna oturttu. Mahvolmuş, savaş yorgunu on yedi milyonluk bu ulusu.[2]

 

Sonrasında, Kuveyt'le yaşanan petrol kotası ve dinar'ın istikrarsızlaştırılması anlaşmazlıkları geldi ve Amerikan Büyükelçisi April Glaspie'i Saddam Hüseyin'e Kuveyt'in işgali için yeşil ışık yaktı. Devamında tüm Irak'ı felç eden Birleşmiş Milletler ambargosu, ve sonrasında ise 2003 katliam ve işgali –bir başka planlanmış geri bırakma sarmalı-. Şimdi açıkça konuşulabildiği gibi uzun süredir planlanan Irak'ın bölünmesi.

 

“Büyük İsrail” mevcut Arap Devletleri'nin küçük devletçiklere dönüşmesine ihtiyaç duyuyor.

 

ABD ve İsrail için “görev başarıyla tamamlandı.” ABD, uzun süredir planladığı Ortadoğu ve Kuzey Afrika'yı yeniden şekillendirme planında emin adımlarla ilerlemekte, İsrail ise, Irak Kürt Otokrasisi ile olan dostluğundan müttefik bir bağımsız Irak Kürdistanı yarattı. Bölgeyi nüfuzu altına almak için neredeyse yetmiş yıldır sürdürülen manipülasyon ve saldırganlıklar nihayet meyvesini verdi ve rüyalar gerçek oldu: “Nil'den, Fırat'a.”

 

Tüm bu olanlar, şahinler şahini ve ulusların yıkımlarını düşleyen Yarbay Ralph Peters'in 1990'ların başından beri olan vizyonudur. Mesela 2006 versiyonu da burada.[3] Peters öyle bir adam ki, görünen o ki aralıksız savaş onun için en güzel rüya. Yarbay'dan habersiz olanlar için burada onun rüyasını tekrar edelim (Amerikan Ordusu Harp Akademisi Dergisi -US Army War College Quarterly,-  Yaz 1997):

 

“Barış olmayacak. Hayatımızın geri kalanında sürekli ve çeşitli savaşlar olacak ... dünyanın çeşitli bölgelerinde. Manşetleri kanın gövdeyi götürdüğü savaşlar süsleyecek, fakat kültürel ve ekonomik savaşlar daha istikrarlı ve nihayetinde daha belirleyici olacaklar. (Amerikan Ordusu) dünyayı ekonomimiz için ve kültürel seferlerimiz için açık tutacak. Nihayetinde hatırı sayılır miktarda katliam yapacağız.”

 

“Daimi çatışmalar çağına girdik.”

 

Peters, tarihin gördüğü en sözde barış yanlısı olan megolamanyak olmalı. Kibrin haritacılıkla birleştiği şaheseri olan “Ortadoğu Projesi'nin Yeni Haritası,” yani hiç umrunda dahi olmayan çok uzaktaki o yerleri yeniden düzenlediği harita Silahlı Kuvvetler Dergisi'nde 2006'da basıldı.

 

Doğal olarak, 1 Mayıs 2006'da da, Amerikan Senatosu Dış İlişkiler Komitesi'nin gediklilerinden ve tabii ki şimdinin Başkan Yardımcısı Joe Biden ve Komite Onursal Başkanı Leslie Gelb'in New York Times'da beraber kaleme aldıkları köşede,[4] Irak'ın bölünmesi gerekliliğini vurgulayarak, ülkenin her etnik-dinsel grup için –Kürt, Sünni Arap, Şii Arap...- etnik ve siyasi gettolar şeklinde bölünmesi gerektiğini yazdılar.

 

2003'e kadar, topluluklar arasındaki binlerce yıllık ilişkilerden, Sünni, Şii, Kürt ve diğer etnik gruplardan oluşan karışık mahallelerden, ortak kullanan bayramlardan, ortak keder ve sevinçlerden, karışık evliliklerden haberdar olmayınca böylesi yazılar yazılabiliyor. Üstelik bu hezeyan dolu makalenin adı da: “Otonom bölgeler yoluyla Irak'ta birlik.” Biraz mantıklı olun, karışık evlilikleri düşünün, mesela koca Sünni gettosunda, eşi de Şii gettosunda mı yaşayacak?

 

“Kürt, Sünni ve Şii bölgelerinden her biri kendi yasalarından, yönetimlerin ve iç güvenliklerinden sorumlu olacaklar.” Gettolaştırmak, tahribat, hezeyan ve kötülük tohumları: “Beş aşamalı plan:” işte Irak için Amerikan-İsrail oyunu, ve tabii ki Fransa'yla birlikte Irak ve bölgenin sınırlarını üstün körü kesip biçtikleri ve üzerinden yüz yıl bile geçmemiş günlerin hayaliyle onların peşine takılan İngiltere.[5]

 

Bu planın utançverici derecede küstahlığını ve yasadışılığını bir yana bırakın, cehaleti başlı başına bir fecaat. Belli ki, ne Dışişleri Bakanlığı'nın o devasa yıllıklarına bakılmış, ne Dış İlişkiler departmanına ne de CIA'in Irak'ın binlerce yıldır beraber yaşayan dini ve etnik azınlıkları gösterdiği istatistiklerine: Hristiyanlar, Sabiiler, Yezidiler, Türkmenler, Yahudiler, Zerdüştler, Bahailer Kakailer, Şebekler, ve tabii ki kendilerini dindar bulmayan gruplar.

 

Tom Engelhardt'ın yazdığına göre, Ekim 2007'ye kadar, Joe Biden, Amerikan senatosunun ezici çoğunluğunun Irak'ın üç parçaya bölünmesini yönündeki bağlayıcılığı olmayan önergesi için oy vermesi amacıyla çalıştı. Nihayetinde, Washington Post'un yazdığına göre, Senato'nun Irak'ın üçe taksim edilmesine (75'e oya karşı 23 oyla) karar vermesi oldukça mühim bir gelişme.[6]

 

Görünen o ki, Engelhardt'ın keskin gözleri ayrıntıları kaçırmamış: “Bu (üç parçalı yapı) halihazırda Irak Anayasası'nda zikredilmişti, fakat Biden yerel ve bölgesel diplomatik girişimlerde bulunarak süreci hızlandırabilir.”

 

Amerika tarafından atanmış Irak Genel Valisi Paul Bremer'in nezaretinde yazdırılmış bir anayasa pek tabii ki tamamen geçersizdir, çünkü işgal altında yapılan anayasalar meşru değildirler.

 

“Sadece, bağımsız bir devlete kavuşmayı uman Kürtler bu planı hoş karşıladılar.”

 

Engelhardt'ı düşüncelere gark eden haklılık payı da olan şu gerçek, eğer mesela Irak ya İran meclislerinde, örneğin “Amerika Birleşik Devletleri'ni yarı bağımsız coğrafi bölgelere bölen bir önergeyi kabul etmiş olsalardı” tepkiler ne olurdu?

 

Ve devam ediyor: “Böylesi bir hareket, doğal olarak, sadece sinirleri bozan ve hakaretamiz bulunmaz aynı zamanda deli işi diye damgalanırdı. Halbuki Irak'ta, “en iyi ihtimalle, devam eden Irak'ın etnik temizliğine yönelik onaya bir Amerikan damgası olur.”

 

Ancak, Amerikan Yönetimi'nin sorumlulukları açık, Siyonist olduğunu itiraf eden Joe Biden, Eylül 2013'te J Street Konferansı'nda şöyle dedi: “Eğer bir İsrail olmasaydı, çıkarlarımızı korumak için onu kurmak zorunda kalırdık.”[7] Petrolü, doğalgazı ve stratejik çıkarları düşünün.

 

Biden dinleyicileri temin ediyor: “Amerika'nın İsrail'e yönelik desteği sarsılmaz, nokta. Nokta, nokta.” Defaatle, Başkan Obama'nın İsrail'e olan taahhütlerine vurgu yapıyor. Henüz yeni bir senatörken zamanın Başbakanı Golde Meir'le olan buluşmalarından, yakınlarda Başbakan Netanyahu ile yaptığı görüşmelere değin uzun ve derin ilişkilerinden bahsediyor. En son görüşme bu yıl Ocak ayındaydı, İsrail'e gitti ve Ariel Şaron'a saygılarını iletti ve akabinde Netanyahu ile iki saat başbaşa görüştü.

 

Tabii ki, Irak'ın bölünmesi yönündeki söylemlerin bu görüşme ertesinde hızlanması, bir tesadüften başka bir şey değil. İsrail, Kürtleri, “düşmanları olan Araplarla aralarında bir tampon bölge” olarak görüyorlar ve “1960'lardan beri onlarla aralarında askeri, istihbarat ve iş ilişkileri” var.

 

Haziran'da, Netanyahu, Tel Aviv Üniversitesi Ulusal Güvenlik Çalışmaları Enstitü'sünde: “Kürtlerin bağımsızlık isteklerini desteklemeliyiz,” deyip, sonrasında da “Irak'ın ve diğer Ortadoğu bölgelerinin çöküşünün anahatlarını çizdi...”[8] Bölgeye yeni gelmiş bir misafir gibi davranmak yerine, aşırı ölçüsüz tarihi isteklerini dayatmayı seçen İsrail için Irak'ın içişleri meselesi de, ‘Irak'ın içişleri meselesi ve İsrail'le ne alakası olabilir' derecesinde kalmıyor tabii ki. Son altmış yıldır, çalınmış ve günden güne de tırtıklanan topraklarında Filistinliler için istenen en temel insan hakları mevzularında bile yükselen sinirden deliye dönmüş İsrailli çığlıkları dünyayı sağır etmişe benziyor.

 

Tabii ki, şimdi Kürdistan Kerkük ve onun geniş petrol yatakları üzerinde hak iddia ediyor. Kurulduğu günden beri İsrail'in isteklerinden olan Kuzey Irak-Hayfa boru hattı ise, Netanyahu'nun zihninin çok da gerilerinde olmasa gerek. Bağımsız bir Kürdistan, ki esasında 1992'den beri Irak'ın içindeyken bile bu bağımsızlığın tadını çıkarıyordu –ve hemencecik İsrail ve CIA'yi davet ederek Irak Devleti'ne ihanet etti- bu Irak'ın parçalanması planının müjdeleyicisi olabilir.

 

Korkunç derecede ironik olan ise, Iraklı ve Filistinlilerin topraklarının gerek parçalanması gerekse gettolaştırılması planlarının, İkinci Dünya Savaşı'nın patlak vermesiyle başlayan etnik temizlik hareketinin mimarı olan ve “Büyük şehirlerde Yahudiler için gettolar oluşturulmasını sağlayan” Adolf Eichmann'ın planının bir akisi gibi durması. Eichmann aynı zamanda toplama kamplarının da mucididir.

 

Ek olarak, zorunlu sınırdışı etme projesinin de mimarı idi, ve Mossad ile Shin Bet tarafından 1960'da Arjantin'de yakalandığında, kendisine yöneltilen suçlamalardan biri de buydu. Savaş suçlusu bulunarak, 1962 yılında asıldı. İroniktir, o da bir nazi olmadan önce petrol satmakla iştigal ediyordu.[9]

 

İsrail ve “uluslararası kamuoyu” gerçekten de Eichmann'ın etnik temizlik ve göç ettirme planınlarını aynalıyor olabilirler mi? Uluslar hiç geri dönüp de tarihin aynasına bakarlar mı?

 

 

Çev: Mehmet Ali Beygider

 

www.medyasafak.net

 

 



[1] http://www.globalresearch.ca/greater-israel-the-zionist-plan-for-the-middle-east/5324815

[2] http://www.populstat.info/Asia/iraqc.htm

[3] http://www.globalresearch.ca/the-redrawing-of-the-map-of-the-middle-east-begins-with-destruction-of-iraq/5387928

[4] http://www.nytimes.com/2006/05/01/opinion/01biden.html?pagewanted=all&_r=0

[5] http://en.wikipedia.org/wiki/Sykes–Picot_Agreement

[6] http://www.alternet.org/story/64433/congress_wants_to_split_iraq_in_three_pieces,_but_who_asked_them

[7] http://www.politico.com/story/2013/09/joe-biden-israel-97586.html

[8] http://jordantimes.com/israels-netanyahu-calls-for-supporting-kurdish-independence

[9] http://en.wikipedia.org/wiki/Adolf_Eichmann