Esad’a karşı savaşı meşrulaştırmak için Holokost’u kullanmak

Esad’a karşı savaşı meşrulaştırmak için Holokost’u kullanmak
Russia Today yazdı: 11 Ağustos 2013 tarihinde Türk gazetesi Today’s Zaman’da yayınlanan ifşa edici bir röportajda Sezar’ın müzedeki tercümanı, Wiesel’in Başkan Obama’ya, neo-conların ve Suriye’de daha fazla Amerikan müdahalesi arayan “liberal müdahalecilerin” emirlerini yerine getirmeye direnmesi nedeniyle yönelttiği eleştiriyi yansıttı.

 

 

 

Maidhc Ó Cathail

 

 

Russia Today

 

 

İkinci Dünya Savaşı sonrasındaki kuruluşundan bu yana İsrail ve onun dostları, duyguları manipüle etmenin ustaları haline geldi ve son olarak Suriye hükümetine karşı yürütülen Holokost temalı propaganda örneğinde olduğu gibi, yeni savaşlar başlatmanın bahanesi olarak Hitler Almanyası'nın hatırasını sonu gelmez bir şekilde gündeme getirdi.

 

Norman Finkelstein, İsrailli yönetmen Yoav Şamir'in 2009 tarihli ödüllü “Defamation” (“İftira”) belgeselinde Şamir'e, anti-semitizm algılarının İsrail ve ABD politikalarını nasıl etkilediğini anlatmak için, “ironi şu ki, Nazi Holokostu şu anda yeni saldırganlık savaşları başlatmanın başlıca ideolojik silahı haline gelmiştir” diyordu. “Ne zaman yeni bir saldırganlık savaşı başlatmak isteseniz, meseleyi Nazi holokostuna götürürsünüz.”

 

Eğer bugün Finkelstein'ın tezini destekleyecek bir kanıt ararsanız, ABD Holokost Anma Müzesi'nde, çağdaş Suriye'den bir deri bir kemik kalmış ve ağır yaralar içindeki ceset resimlerinin teşhir edildiği sergiye bakmanız yeterlidir.

 

“Soykırım: Tehdit Devam Ediyor” başlıklı küçük sergide, “Sezar” tarafından ülkeden kaçırıldığı varsayılan 55 bin resimlik bir arşivden olduğu söylenen bir düzine resim sergileniyor. “Sezar”, 10 binden fazla cesedin fotoğraflarını çekme emri verilmesinden sonra, fotoğrafçı olarak görev yaptığı ordudan kaçtığını iddia eden gizemli bir kaynak.

 

Yaklaşan bir soykırım tehdidini vurgulayan, vicdan azabı çektiği aktarılan ilticacı, halen Başkan Beşar Esad hükümeti tarafından hapiste tutulduğunu söylediği 150 bin kişiyi benzer bir kaderin beklediği ikazında bulunuyor.

 

15 Ekim tarihli Associated Press haberinde, müzeye bağlı Soykırım Önleme Merkezi müdürü Cameron Hudson'un “Bunlar güçlü imgeler ve izleyicilerin aklına hemen Holokost geliyor” sözlerine yer verildi. Hudson'un soykırım engellemedeki ilginç kariyeri, CIA'in Afrika Müdürlüğü'nde istihbarat analistliği görevini de içeriyor.

 

Müze, Holokost'u hatırlatan bu imgelerin tanıtımını ise birkaç ay öncesinde yapmıştı. Sezar'ın, Temmuz ayında Washington'a yaptığı ve ABD hükümet ve kongre yetkilileriyle bir dizi görüşmeyi de içeren ziyaretindeki ilk durağı Holokost Müzesi olmuştu. 28 Temmuz günü, eski İç Güvenlik Bakanı ve müzenin yönetim kurulu üyesi olan Michael Chertoff,  ilticacı olarak görünen bu kişiyi küçük bir gazeteciler ve araştırmacılar grubuna tanıttı. Washington Post'tan Greg Miller'a göre bu, Sezar'ın ortaya çıkıp, bazı insan hakları örgütleri tarafından, Esad'ın işlediği savaş suçlarına kanıt olarak gördüğü fotoğraflar hakkındaki sorulara yanıt verdiği ilk olaydı.

 

Holokost Anma Konseyi'nin, İsrail ve Amerikan müdahaleciliğine verdikleri sıkı destekle bilinen öteki üyeleri arasında, affedilmiş İran-Kontra neo-con entrikacısı Elliott Abrams ile, Nobel Barış Ödülü sahibi ve Holokost'tan kurtulmuş Elie Wiesel de bulunuyor.

 

23 Nisan 2012 günü Foreign Policy'nin The Cable sayfasında yazan Josh Rogin,  Wiesel'in Holokost müzesindeki bir törende Başkan Barack Obama için yaptığı dikkat çekici çıkıştan söz etti. Suriye devlet başkanını ve dönemin İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinecad'ı Nazi holokostunun failleriyle mukayese eden Wiesel, Obama'nın kör atalet olduğu varsayılan duruşunu açıkça eleştirerek “O halde burada şunu sormalıyız: Bundan herhangi bir şey öğrendik mi? Eğer öğrendiysek, Esad nasıl hala iktidarda kalıyor?” demişti.

 

Esad karşıtı müdahaleciliğin daimi bir medya kanalı olan Rogin'in dikkat çekici bir şekilde gözlemlediği gibi bu konuşma, Wiesel'in 1993 yılında müzenin açılışı sırasında yaptığı konuşmayı hatırlatıyordu. Wiesel o tarihte dönemin başkanı Bill Clinton'a, Bosna'da askeri eyleme geçme çağrısı yapmıştı: “Benzer bir şekilde o konuşma da, Clinton yönetiminin yabancı bir iç savaşa sürüklenmeye direndiği, fakat müdahale için artan bir baskı altında olduğu bir dönemde gelmişti.”

 

 

İsrail lobisinin Suriyeli tercümanı

 

11 Ağustos 2013 tarihinde Türk gazetesi Today's Zaman'da yayınlanan ifşa edici bir röportajda Sezar'ın müzedeki tercümanı, Wiesel'in Başkan Obama'ya, neo-conların ve Suriye'de daha fazla Amerikan müdahalesi arayan “liberal müdahalecilerin” emirlerini yerine getirmeye direnmesi nedeniyle yönelttiği eleştiriyi yansıttı.

 

Gülen hareketinin çizgisindeki gazete, Amerika'nın Suriye savaşını unutmuş olup olmadığını sorduğunda Muaz Mustafa şu yanıtı verdi: “Suriye'de eyleme karşı olan, ABD hükümetinin tümü değil, başkandır. Başkan Barack Obama, Suriye hakkında fazla ayrıksı ve ihtiyatlı olageldi.”

 

Mustafa'nın retoriğinin, Wiesel gibi İsrail dostlarının retoriğine çarpıcı bir şekilde benzemesi pek de tesadüf değildir. Suriye muhalefetinin Washington'da medya tarafından öne çıkarılan en belirgin yüzlerinden biri olan, Suriye Acil Görev Gücü (SETF) başkanı Mustafa, İsrail lobisinin önde gelen düşünce kuruluşlarıyla, inkar edilemez bağlantılara sahiptir.

 

Mustafa'nın kâr amacı gütmeyen kuruluşunun Senatör John McCain'in Mayıs 2013'te sözde “ılımlı” Suriyeli isyancılarla görüşmek üzere yaptığı seyahati koordine ettiğinin ortaya çıkmasından sonra, SETF başkanının arka planının incelenmesi, onun Washington Yakın Doğu Politikaları Enstitüsü'nün “uzman”larından biri olduğunu, “Otoriter yöneticilere ve aşırıcılara karşı mücadelelerinde Arap demokratları desteklemek üzere fikirler üretmeyi amaçlayan bir online topluluk” olarak tanımlanan WINEP Fikra Forum'a katkı yapan bir yazar olduğunu ve AIPAC tarafından yaratılan düşünce kuruluşunun “Suriye'nin İçinde: Esad Rejimine Karşı Mücadele” başlıklı yıllık Soref sempozyumuna tebliğ sunduğunu ortaya çıkardı. 

 

Daha da çarpıcısı, SETF'nin web adreslerinden birinin “syriantaskforce.torahacademybr.org” olduğu fark edildi. torahacademybr.org url'si, Florida'da bulunan ve temel değerlerinden biri,  “Eretz Yisroel [Büyük İsrail] sevgisini ve bağlılığını” arttırmak olan Boca Raton Torah Akademisi'ne ait.

 

Mustafa, bu utanç verici ifşaatlarla karşı karşıya kalınca Twitter üzerinden, “siz de bana ötekiler gibi terörist/Kaideci/Nazi deyin ama siyonist demeyin. Benim Filistin'e girişim yasaklandı, fakat benim içimde yaşıyor..” diye cevap verdi. Florida'daki İsrail yanlısı bir yeşivayla olan dikkat çekici bağlantısını görmezden gelerek, “url kaydı, web tasarımcısının ahmakça bir hatasından kaynaklanıyor” iddiasında bulundu.

 

WINEP bağlantılı Mustafa, Sezar için tercümanlık da yaptı. Temmuz ayındaki o gün, Senato Dış İlişkiler Komitesi'nin kapalı bir oturumunda  şahitlik yaparken, güneş gözlükleri takmış ve kapşonu kafasının üzerine çekilmiş mavi bir yağmurluk giymiş haldeydi. Ancak şüphesiz komite üyelerinin en azından bazıları tercümanı tanımıştı. 

 

Foreign Policy'nin The Cable sayfasının 6 Haziran 2013 tarihinde yazdığına göre, Senato Dış İlişkiler Komitesi'nin iki lideri, Ed Royce (Cum.-CA) ve Eliot Engel (Dem.-NY), 27 Mayıs – 3 Haziran arasında Özgür Suriye Ordusu'nun önde gelen üyeleriyle görüşmek üzere yardımcılarını Türkiye'ye gönderdi.  The Cable'ın elde ettiği bilgilere göre görüşme, Mustafa'nın Suriye Acil Görev Gücü tarafından koordine edildi.  

 

İlgi çekici bir şekilde FP makalesi, “iki yasama üyesi, Amerika Birleşik Devletleri'nin uzatmalı iç savaşa daha agresif bir şekilde müdahale etmesinin gerekip gerekmediği konusu hakkında aynı fikirde değiller” diye belirtti; zira New York'tan hararetli İsrail yanlısı Demokrat kongre üyesi “Kongre'de Suriye konusunda en şahin pozisyonlardan birini ortaya koymuş ve isyancılara ölümcül destek gönderilmesine izin veren yasayı ilk getiren kişi olmuştu.”

 

Sezar ve onun Amerika'da yaşayan Filistinli-Suriyeli tercümanı açıkça, Washington'daki İsrail dostlatından coşkulu bir destek alırken, Esad güçlerinin Suriye'de “holokost” yaptığı iddiasının kanıtı olarak  sunulan fotoğraflar ilk desteği, Tel Aviv'in, Suriye hükümetine karşı yürütülen savaşlarında örtülü şekilde de olsa en yakın Arap müttefiklerinden biri olan bir ülkeden geldi.

 

 

İsrail-Katar bağı

 

Katar hükümeti tarafından sunulan fotoğrafların gözden geçirilmesinin bir parçası olarak, eski Sierra Leone savaş suçları savcısı David Crane'in Sezar'la saatler süren bir mülakat yaptığı aktarılıyor. 13 Ekim tarihinde Michael Isikoff tarafından Yahoo News'te yayınlanan bir haberde Crane'in, “Holokost'tan beri görülmemiş bir endüstriyel cinayet makinesini” belgelediklerini söylediği yazıldı.

 

Holokost Müzesi'nin Soykırım Önleme Merkezi'nin müdürü gibi Crane de istihbarat alanında ABD hükümeti için çalıştı. Eski görevleri arasında, İstihbarat Değerlendirme Ofisi müdürlüğü, Savunma İstihbarat Teşkilatı genel danışman yardımcılığı ve ABD Ordusu Hakim-Avukat Generaller Okulu'nda uluslararası hukuk öğretim görevliliği de bulunuyor.

 

Görünürde istihbarat dünyasını arkasında bırakmış olan Crane, Syracuse Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ndeki Suriye Hesap Verilebilirlik Projesi'ni (SAP) kurdu ve yönetiyor. Bu proje, kendisini, “Suriye krizi bağlamında işlenen savaş suçlarını ve insanlığa karşı suçları belgelemek üzere aktivistler, sivil toplum örgütleri, öğrenciler ve öteki ilgili taraflar arasında bir işbirliği çabası” olarak tanımlıyor. Kendi web sitesine göre SAP, alıcılarından biri olarak listelenmiş olan “Suriye Ulusal Koalisyonu ile yakın çalışma yürütüyor”.

 

Kasım 2012'de Katar'ın başkenti Doha'da kurulmuş olan Suriye Ulusal Koalisyonu, Özgür Suriye Ordusu'nu temsil ediyor. ÖSO'nun, Suriye'deki sivillere karşı gerçekleştirilen katliamlarda El Kaide bağlantılı El Nusra Cephesi'yle ve Ahrarü'ş-Şam ile işbirliği yaptığı  aktarılıyor; bunlardan biri de bu yılın Mart ayında, Türkiye sınırında bulunan ve Suriye'nin etnik Ermeni azınlığına eski dönemlerden beri evsahipliği yapmış olan Keseb köyünde gerçekleşen katliamdı.

 

Profesör Crane aynı zamanda, misyon tanımını “dünyayı Suriye çatışması konusunda eğitmeyi amaçlayan, kâr gütmeyen, medya temelli bir kampanya” olarak tanımlayan ”Ben Suriye'yim”in de başkan yardımcısıdır. “Ben Suriye'yim”in  başkanı Ammar Abdülhamid, Washington'da bulunan İsrail yanlısı düşünce kuruluşlarından en önde gelen iki tanesinde - Saban Ortadoğu Politikası Merkezi ve neo-con Demokrasileri Savunma Vakfı – araştırmacı olarak yer aldı. Kampanyanın eğitim müdürlerinden biri olan Andrew Beitar ise, Holokost Müzesi'nin bölgesel eğitim koordinatörüdür.  

 

Gizemli Sezar ve onun fotoğraf koleksiyonu örneğinin açıkça gösterdiği gibi, Suriye'ye karşı bir saldırganlık savaşı başlatmak isteyenler (Irak'ta ve Libya'da yapmayı başardıkları gibi), her fırsatta, Finkelstein'ın ortaya koyduğu gibi, Nazi holokostuna sarıldı.  

 

Giderek artan sayıda insan bu hileyi anlarken, ABD Holokost Anma Müzesi tarafından benimsenen bir sloganı da akıllarında tutmalıdır:  “Bir Daha Asla.”

 

 

 

Çev: Selim Sezer

 

 

www.medyasafak.net