Atvan'ın ilginç iddiası: İsmail Cem, Arafat'a Mescid-i Aksa içinde Süleyman Mabedi inşasını teklif etmişti

Atvan'ın ilginç iddiası: İsmail Cem, Arafat'a Mescid-i Aksa içinde Süleyman Mabedi inşasını teklif etmişti
Arafat şöyle devam etti: “Ancak benim de bir şartım var, Türkiye’de bu öneri hakkında bir referanduma gidilecek. Eğer Türk halkı bu mabedin inşa edilmesini kabul ederse, bu anlaşmayı ilk önce ben imzalayacağım.” İsmail Cem’in morali bozuldu ve kaşları çatık bir şekilde hızlıca ofisin dışına çıktı.

 

 

Niçin Trump'ın büyükelçiliği Kudüs'e taşıma kararından vazgeçmemesi için dua ediyoruz?  Bu resmi boyun eğişin sebebi nedir? Abbas, Ebu Deys'i alternatif başkent olarak kabul etti mi? Arafat'ın Türk Dışişleri Bakanını zor durumda bırakmasının hikâyesi…

 

 

Abdülbari Atvan

 

Ray el-Yevm

 

 

Bismillahirrahmanirrahim

 

Bu buluşmamızda Müslüman dünyası için kilit bir sorun olan Trump'ın, Amerika Büyükelçiliğini işgal edilmiş Tel Aviv'den işgal altındaki Kudüs'e taşıma kararını ele alacağız. Ben şahsen, sanki Trump bu durumu yeni ortaya koymuş gibi bu adım karşısında panik hali yaşayan Arap rejimlerini şaşkınlıkla karşılıyorum. Bilakis, Trump ırkçı bir başkandır. Trump, Arap ve Müslüman düşmanıdır. Şu bir gerçek ki, “İsrail” rejimi ve Benyamin Netanyahu için sadık bir dost olan Trump, damadı olan Jared Kushner'dan başkasının sözlerini dinlemiyor. Kushner, bu güne kadar Müslümanların, Arapların ve Filistinlilerin işgal edilmiş topraklarındaki yerleşimciliği destekleyen sadık bir müttefik olmuştur.

 

Gelgelelim ki ben Trump'ın bu kararından dönmemesi için dua ediyorum! Çünkü bizim böyle bir şoka ihtiyacımız var! Bizim entrikacı Arap rejimlerinin yüzlerindeki maskelerin düşmesi için buna ihtiyacımız var! Nitekim bazı komplocu Araplar, İsrail'i normalleştirmeye ve övgüler yağdırmaya başladı bile. İsrail'in tek bir Körfez ülkesi ve Suudi Arabistan vatandaşını öldürmediğini söyleyerek gasıp rejimi savunmaya geçiyorlar. “İsrail” elbette azınlıktır! Azınlığın da azınlığıdır! Biz Körfez halkının milliyetçi ve şerefli bir halk olduğunu biliyoruz. Ancak başkan Trump, Kudüs meselesi için 4 Arap meslektaşı ile temasa geçti. Bu liderler, Mısır lideri Abdulfettah el-Sisi, Ürdün Kralı Abdullah es-Sani, “Filistin Başbakanı” Mahmud Abbas ve Suudi Arabistan Kralı Selman bin Abdulaziz'dir. Trump'ın tabiriyle “müttefikler” ile gerçekleştirilen bu görüşmeler, istişare etmek için değil, olacakları haber vermek içindi. Yani Trump bu 4 Arap liderle, “Ben Amerika Büyükelçiliğini Kudüs'e taşıyacağım” demek için görüştü.

 

Düşünün, bu içerikli bir konuşma nasıl kabul edilebilir? Nasıl bu üslupla konuşmasına müsaade ederler? Niçin ona “Biz bu yıkıcı adımda sana karşı çıkacağız, senin müttefiklerin olarak bu bize bir hakarettir. Bu, bölgeyi ateşe verecektir ve biz bölgenin ateşe verilmesini istemiyoruz” demiyorlar? Trump'a karşı Arap liderlerinin tek yaptığı şey, boyun eğerek itaat etmek oldu. Bu işe karşı bir mücadele bile vermeyen Arap liderleri, laf kalabalığı yaparak hiçbir şey olmamış gibi arkalarına bakmadan gittiler. Bunlar müttefik mi? Bunların müttefiki olan ABD Başkanı onlara hiç saygı duymuyor mu? Elbette bu ittifakın tek amacı Arapları sağmak ve soymaktır. Trump, Arap liderlerin kendilerine sunulan tüm pazarlıklara izin vermelerini istiyor. Çünkü son dolara kadar onların hazinelerine gözünü dikmiş durumda. İşte gerçek budur.

 

Ben, Mahmud Abbas'a şaşırıyorum. Niçin bu görüşmeden sonra çıkıp ABD Başkanına meydan okuyan bir basın açıklaması yapmadı? Niçin çıkıp “Oslo anlaşmalarını iptal edeceğim, barış anlaşmasından çekileceğim, güvenlik koordinasyonunu durduracağım, işgal edilmiş topraklarda intifadayı alevlendireceğim. Bugünden itibaren itibarınız yok, bugünden itibaren ABD ile işbirliği yok, güven yok” demedi? Niçin bunu yapmadı? Bu bir trajedidir. Niçin diğer Arap liderleri çıkıp, “Biz buna tüm gücümüzle karşı çıkacağız, başkentlerimizde protesto ve gösterileri alevlendireceğiz, işgal edilmiş Küdüs'ü ve Mescid-i Aksa'yı hedef alan her türlü girişime karşı koyacağız” demiyorlar? Bunu asla yapmadılar. Trump'ın açıklamalarına uzaktan bakıyor ve hiçbir şey yapmıyorlar. Lakin, Arap halkları çok şey yapacaktır. Ben Arap halklarına ve bu büyük ümmete çok güveniyorum. Fas ve Mısır halkına güveniyorum. Uygulamaya direnmek için dernekler ve kuruluşlar oluşturan kahraman Körfez halkına ve İsrail'i defalarca mağlup eden Lübnan halkına güveniyorum. Onlar, 2000 yılında İsrail'i mağlup ederek Güney Lübnan'dan geri çekilmeye zorladı, 2006 Temmuz Savaşında İsrail'i mağlup etti ve 33 gün boyunca kararlı bir şekilde İsrail'e karşı dayanarak ateşkese mecbur bıraktılar. 1973 yılında Mısırlı kardeşlerinin yanında savaşan ve İsrail'i Ekim Savaşında yenilgiye uğratan Suriye halkına ve Suriye devletine güveniyorum. Ben Sudan, Yemen, Cezayir, Moritanya, Fas, Tunus ve kahraman Libya halkı dâhil istisnasız tüm halklarımıza tek tek güveniyorum. Gerçek budur. 

 

Filistin halkı istikrarlı bir halktır. Otoriteye, Trump'a, Netanyahu'ya ve komplocu Arap liderlerine karşı ayaklanarak intifada başlatacaklardır. Allah'a yemin olsun ki bu topraklarda daha önce intifada başlatanlar yine bunu gerçekleştireceklerdir. Birinci intifadada taşlarla saldıran, ikinci intifadada silahlı ve bıçaklı saldırılar ile mücadele edenler, tekrar intifada yapacaklardır. Bu ümmetin şerefini ve itibarını müdafaa edenler kararı kabul etmeyeceklerdir.

 

Size bir hikâye anlatayım. 90'ların ortalarında, rahmetli Yaser Arafat Filistin lideriyken Gazze Şeridi'nde bulunan ofisine Ankara'dan şöyle bir mesaj geldi: “Türkiye Dışişleri Bakanı İsmail Cem Gazze Şeridi'ne Amerika, Türkiye ve diğer Avrupa hükümetlerinden çok önemli bir mesaj getirdi. Yaser Arafat ile acil bir toplantı düzenleyerek görüşmek istiyor.” Hemen ardından İsmail Cem özel uçağı ile gelerek Refah Havaalanına indi ve Gazze'ye geldi. Doğrudan benim de defalarca ziyaret ettiğim Yaser Arafat'ın Gazze ofisine geldi. Yaser Arafat ona mesajının ne olduğunu sorduğunda İsmail Cem: “Ben Yaser Arafat ile kapalı bir görüşme yapmak istiyorum” dedi. Arafat bunu kabul etti, ancak her zamanki gibi yanında bir tanık olmasını istedi. Eski Filistin Adalet Bakanı Ferih Ebu Meyden'i yanında tercüman olarak istedi. Dostum Ferih Ebu Meyden'in İngilizcesi, Çince gibiydi ama o, bu toplantıda konuşulanlara tanık olmasını diliyordu.

 

Toplantıda Yaser Arafat, İsmail Cem'e getirdiği mesajın ne olduğunu sorunca şu cevabı aldı: “Sizin bağımsız Filistin Devletini kurmak istediğinizi biliyoruz. Bayrak ve uluslararası tanınma hakkı istiyorsunuz. Ben sizin tüm bu isteklerinizi sağlamaya hazırım. Ancak tek bir şartım var, küçük bile olsa, hatta dört metrekare bile olsa bir bina inşa edeceğiz ve bunun içinde Süleyman Heykeli (mabedi) olduğunu söyleyeceğiz. Bu yapı, Mescid-i Aksa'nın içinde olacak. Bunu kabul ederseniz istediğiniz her şeyi size sağlayacağız.”

 

Arafat gülümseyerek dedi ki: “Güzel bir teklif, ben bunu kabul etmeye hazırım.” Türk ziyaretçiler rahat bir oh çekerken Arafat şöyle devam etti: “Ancak benim de bir şartım var, Türkiye'de bu öneri hakkında bir referanduma gidilecek. Eğer Türk halkı bu mabedin inşa edilmesini kabul ederse, bu anlaşmayı ilk önce ben imzalayacağım.” İsmail Cem'in morali bozuldu ve kaşları çatık bir şekilde hızlıca ofisin dışına çıktı. Refah Havaalanına giden bakan, hızlıca ülkeyi terk etti. İsmail Cem'in Arafat'a son sözleri, “Lütfen bu konuşulanları unutalım ve bu konuyu kapatalım” oldu. Arafat çok iyi biliyordu ki Kudüs kırmızıçizgidir. Kudüs, Filistin'in başkentidir. Bu, İslami duruştur. Kudüs bir buçuk milyar Müslümana aittir.

 

Ben bir karikatürü protesto etmek için haftalarca öfke gösterileri düzenleyen bu İslam dünyasının Kudüs'ü asla unutmayacağına inanıyorum. Trump'ın uygulamak istediği bu suçu Müslümanlar asla kabul etmeyecektir. Ancak bu ümmet; Harameyn-i Şerifeyn'in ülkesi olan Suudi Arabistan Krallığı ve Lübnan Devlet Başkanı'nın Mahmud Abbas'a yaptığı çağrıyı da unutmayacaktır.  Riyad'a davet edilen Abbas burada bir teklif aldı. Suudi Kralı Abbas'a şunları söyledi: “Büyük bir anlaşma vardır. ABD bize bu büyük anlaşmanın zamanının geldiğini, Mahmud Abbas'ın Kudüs'ü unutarak Filistin'in başkenti olarak Kudüs dışındaki Ebu Deys'i kabul etmesi gerektiğini söyledi.” Mahmud Abbas'ın buna ne cevap verdiğini bilmiyorum. Ancak Filistin meselesi ve Kudüs davası, Ebu Deys adında küçük bir kasabayla sınırlanacak kadar küçük müdür? Bu öneriyi sunmaya nasıl cesaret ederler? Mukaddes Kudüs'ten nasıl vazgeçerler? Kudüs, Arap ve İslam ümmetinin izzet ve şerefinin sembolüdür. Bu bir trajedidir.

 

Ben diyorum ki, Arap halklarına ve işgal altındaki Filistin halkına güveniyorum. Bu, Arapların ve Müslümanların uyanışının başlangıcı olacaktır. Allah'a yemin olsun ki bizim bu uyanışa ihtiyacımız var. Bu normalleştirmeye karşı çıkmak, Filistin davası, şeref ve itibar davası için bizim organize bir şekilde başkaldırmaya ihtiyacımız var. Tıpkı tüm Arap ülkelerinde sömürgecileri yendiğimiz gibi, bu sömürgecilere de karşı çıkıyoruz. Mısır, Cezayir, Fas, Tunus, Sudan, Körfez, Yemen, Lübnan, Suriye ve Irak'ta bizler sömürgecileri yendik. Amerikan işgaline direnen Irak kahramandır. Allah'a yemin olsun, biz bu sömürgecileri Filistin'de de yenilgiye uğratacak ve tüm Filistin'i özgürlüğe kavuşturacağız. Allah'a yemin olsun Filistin'in özgürleşeceğini gözlerimizle göreceğiz. Bu sömürgecilerin tıpkı batan gemiden kaçan fareler gibi Filistin'den kaçıştığını gözlerimizle göreceğiz!

 

 

http://www.raialyoum.com/?p=790868

 

 

Çeviri: Merve Soydaş

 

 

www.medyasafak.net