Evet, Neoconlar geri döndü

Evet, Neoconlar geri döndü
Bütün bunların anlamı, Filistinlilerin bertaraf edilmesi ve İsraillilerin ödüllendirilmesi, önümüzdeki yıl içinde İran ile silahlı bir anlaşmazlık bekleyecek olmamız ve bunu takiben Rusya Gate sahnelenmeye devam ederken Moskova’ya karşı husumetin artmasıdır.

 

 

Evet, Neoconlar* geri döndü

 

 

Yeni bir kabineye Neocon tahakkümü damgasını vuracak

 

 

Philip Giraldi

 

 

13 Aralık 2017

 

 

Information Clearing House

 

 

Trump'ın seçim zaferinin hemen sonrasında kısa süreli şok ve korku dönemine dönüp bakıldığında, Amerikan dış politikasının fiilen yeniden düzenlenmiş olabileceği görünmektedir. Neoconların neredeyse oybirliğiyle hem parti önseçimlerinde hem de fiili seçim kampanyasında en pespaye terimlerle Donald Trump'a karşı çıkmış olmaları, dünyayı demokrasiye dönüştürmede amansız ve ideolojik olarak yönlendirilmiş savaşla dolu bir gelecek için tercihlerinin Hillary olduğunu belli etmiştir. Böyle bir durumda, insan Trump'ın ulusal güvenlik ekibinde Neoconlara yer vereceğine şişte çevrilerek kavrulmayı tercih edeceğini bekleyebilir. Nitekim çok sayıda uzman bu analizi benimsemiş ve bu görüşü paylaşmaya devam etmiştir.

 

Zamanında ben de aynı görüşte idim. Ancak, Neoconların çok esnek olduklarını kanıtladıklarını fark ettim. Özellikle onların çoğunun iflah olmaz şekilde şahin oldukları ve Rusya ile İran'a karşı husumet beslemek ve daima kesin bir şekilde İsrail tarafında durmak şeklinde tutum gösterdikleri dış politika konusu dışarıda bırakılırsa, Demokrat Parti değerlerine sadık kaldıkları görülür. Kısacası, onları her bir konu için ayrı ayrı değerlendirdiğimizde, Hillary Clinton Demokratları gibi birçok Neoconun maskesi düşürülebilir. Bu, sonraki bazı gelişmeleri açıklamada kesinlikle yardımcı olacaktır.

 

Bu tür şeyleri gerçekten önemseyen bazı Washington gözlemcileri, kendini tanımlayan muhafazakâr Neoconlar ile liberal müdahaleciler arasında nasıl bir Kumbaya** süreci yaşanmakta olduğunu yazmaktadır. Katrina vanden Heuvel, bu ilerici şahinleri eski Dışişleri Bakanı Madeleine Albright'dan ödünç alınan bir deyimle  "ülkenin temel topluluğu" olarak tarif eder.

 

Saldırganlık gerekçeleri konusunda iki grup arasında kaçınılmaz olarak bazı tali farklılıklar vardır. Demokratlar bunu demokrasi ve özgürlük getirmek için yaptıklarını iddia ederken, Cumhuriyetçiler bunu ulusal güvenliği güçlendirmek için yaptıklarını söylerler. Ancak her durumda ikisi de yalan söylemektedir. Bütün mesele büyük güçlerin rekabetinden,  büyük güçlü ülkelerin daha küçük ve zayıf ülkeleri itip kakmasından kaynaklanmakta; zira yapılan iş onların yanına kâr kalmakta ve eğer herkes onların arkasına dizilirse kendilerini daha rahat hissetmektedirler.

 

Dolayısıyla, Washington'daki ve New York'un finansal hizmetler endüstrisindeki herkes, daha girişken-saldırgan bir Amerika'nın -gerçekte hiçbiri demokrasi veya güvenlikle sonuçlanmasa da- daha iyi bir Amerika olduğunda mutabıktır. Bu bizi Donald Trump'ın kabinesindeki son yer değiştirmelere getirmekte olup; muhtemelen yakın gelecekte gerçekleşecektir. Birçok kaynak Dışişleri Bakanı Tillerson'un kabine dışında kalacağını ve Dışişleri Bakanlığına CIA Başkanı Mike Pompeo'nun getirileceğini, Pompeo'nun yerine de Senatör Tom'un atanacağını öngörmektedir. Beyaz Saray bu anlatıyı reddetmekte "uydurma haber" olarak nitelendirmektedir. Ancak, Trump'ın hâlihazırdaki düzenlemeden rahatsız olduğu açıktır ve Tillerson er ya da geç gidecektir.

 

Mike Pompeo, Tillerson gibi vadeli enerji sözleşmeleri konusunda usta olmakla beraber devletteki şişirilmiş yüksek maaşları azaltmakla boğuşan bir nebze beceriksiz bir işadamının yerini alıyor. Pompeo karmaşık meseleleri oldukça basitleştirilmiş şekilde görme eğiliminde olan, inatçı ve sertlik yanlısı politik bir figürdür. Başkanın sırdaşlarından birisi haline gelmiş; dünyadaki gelişmeler konusunda Trump'a sıklıkla brifingler vermiş ve son olarak Kudüs'ün İsrail'in başkenti olarak tanınması şeklindeki dehşet verici karar için can atmıştır. Pompeo son zamanlardaki bir konuşmasında, CIA'yi eleştirerek casusluk yapmayı unuttuğunu ve ABD'yi "güvenli" hale getirme görevini yerine getirmek için "daha gaddar" olması gerektiğini belirtmiştir. Pompeo, Amerika'yı “Amerikan Yolunun/Tarzının” düşmanlarına karşı yönlendirilmiş zincirinden kurtulmuş bir yıkı güllesine dönüştürmek istiyor ve bu sürece Ortadoğu'dan başlamak ister gibi görünüyor.

 

Pompeo'nun yerine CIA Başkanlığına ise Tom Cotton getirilecektir. Tom hakkında ne kadar az şey söylenirse o kadar iyidir. Ama yine de Tom'u 5 kelimeyle özet bir şekilde tanımlamaya çalışayım: Tom tamamen İsrail Lobisi'nin mülkiyetindedir. 2014 yılında Arkansas'tan seçilmiş kıdemsiz bir Senatör olarak Bill Kristol'un başında olduğu İsrail Acil Komitesi'nden 1 milyon dolar almasının yanı sıra kendisine Cumhuriyetçi Yahudi Koalisyonundan ilave yardım yapılmıştır. Tom 2015 yılı Mart ayında, bu destekleyicilerinin yaptığı ödemelerin karşılığını vermiş; bizzat kendisinin yazdığı iddia edilen ve 47 Cumhuriyetçi Senatör tarafından imzalanarak doğrudan İran'a iletilen bir mektupta, bu ülkenin nükleer programı konusunda Başkan Barack Obama ile ulaşılacak herhangi bir anlaşmanın Kongre tarafından iptal edileceği konusunda uyarıda bulunulmuştur. ABD Başkanının uluslararası arenadaki muhatapları nezdinde altını oyan bu mektup Senato'daki Cumhuriyetçi Parti'nin tüm liderliği tarafından ve ayrıca başkanlık adayları Rand Paul, Marco Rubio ve Ted Cruz tarafından imzalanmıştı.

 

Pompeo ve Cotton'ın şu veya bu şekilde aptal olduklarını ima etmek istemem. Ancak, tam da patronları gibi dünyayı tek renkli bir elbise olarak görme eğiliminde olduklarını söylemeliyim. Pompeo West Point'te*** sınıfının birincisiydi. Cotton hem lisans hem de hukuk eğitiminde Harvard'tan mezun olmuş bir kişi. Trump ise nerede durduğuna bakılmaksızın odadaki en zeki kişi olduğunu iddia edebilir. Ancak tüm akademik geçmişleri ve diğer durumları için, Nikki Halley de olmasaydı, aklıselim içeren bir yaklaşımla yeni seçeneklerin nasıl bu kadar kötü olabileceğini düşünmek çok zordu. Halley gerçekten bir aptal ve üstelik hırslı. Ayrıca, Trump'ın dış politikayla ilgili tüm atamaları aracılığıyla çarkların kendisinin istediği gibi döndüğü  İsrail Lobisi tarafından satın alınmış bir kişilik.

 

Bir bütün olarak Trump'ın ekibi için sorun olan şey, hepsinin dünyayı her tarafına gidip herhangi bir olumsuz sonuçla karşılaşmaksızın herkesin canına okuyabileceklerini sanmalarıdır. Ayrıca hepsi ne olduğu bilinmeyen nedenlerden -ancak tahmin ettiğiniz gibi- Neoconlar ve İsrail Lobisi ile olan ilişkilerine bağlı olabilecek nedenlerden ötürü İran'dan nefret ediyorlar!

 

Evet, Neoconlar döndü. Ekim ayında, Pompeo ve Ulusal Güvenlik Danışmanı Herbert Raymond McMaster, bir politika konuşması yapmak üzere geçerken uğrayacakları sıcak bir şekilde karşılanacakları dostça bir yer aradılar ve temel pazarlama sloganı “Terörizmle savaş, demokrasiyi teşvik et” olan Demokrasileri Savunma Vakfı'na (Foundation for the Defense of Democracies-FDD) gittiler. Halihazırda bir Neocon merkezi olan FDD, Dick Cheney'nin Başkan Yardımcısı iken dostane bir dinleyici kitlesi için kullandığı Amerikan Girişim Enstitüsü'ne benzer bir işlev görmektedir. FDD, hayattaki bütün tutkusu İran'a karşı ambargonun harfiyen uygulanmasının garanti altına alınmasından ibaret olan Kanadalı Mark Dubowitz tarafından yönetilmektedir. Maalesef bir Kanadalıyı sınırdışı etmek de kolay değil.

 

Neocon gözlemcileri, Brill Kristol, Kagan'lar, Michael Chertoff ve Max Boot gibi büyük isimlerin hükümette boy göstermeyeceklerini kesin bir şekilde belirttiler. Doğru, ancak bunun nedeni, onların bunun yerine FDD'nin yalnızca birisini oluşturduğu vakıfları üzerinden iş görecek olmalarıdır. Son zamanlarda lobi dünyasında peyda olan “Demokrasinin Güvence Altına Alınması için İttifak” kendisini “iki partili ve Atlantik ötesi…” şeklinde pazarlamakla beraber gerçekte katıksız Neocondur. Amacı "Putin'in Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa'daki demokrasiyi alt üst etmek için gösterdiği çabaları açığa vurmaktır". Bu kuruluş alışılagelmiş Neocon isimlerin yanı sıra her ikisi de daha önce Hillary Clinton'ın üst düzey danışmanı olan eski CIA Başkan Vekili Mike Morell ve Jake Sullivan'ın da içinde olduğu sadık Demokrat muhalefeti de içermektedir.

 

Hükümetteki eski siyasi görevlilerin değiştirilmesi, Trump'ın ilk yılında çok yavaş oldu. Bu da aslında Neoconların toparlanmasında kendilerine yardımcı oldu. Son iki yönetimin birçok ayakta kalan adamı hâlâ yerinde duruyor ve bunların tamamına yakını 2001-2016 döneminde hüküm süren şahinliği ifade etmektedir. Onlara, politika boşluklarını dolduracak olan ikinci ve üçüncü kademe Neoconlar eklenecek ve son on altı yılda Neoconlar tarafından şekillendirilmiş dış politikanın uzunca bir süre daha burada olması âdeta garanti edilmiş olacaktır.

 

Bütün bunların anlamı, Filistinlilerin bertaraf edilmesi ve İsraillilerin ödüllendirilmesi, önümüzdeki yıl içinde İran ile silahlı bir anlaşmazlık bekleyecek olmamız ve bunu takiben Rusya Gate sahnelenmeye devam ederken Moskova'ya karşı husumetin artmasıdır. Batı Kanadı Durum Odasındaki**** çetenin, Kuzey Kore ile uğraşmak için ne tür bir delilik ortaya atacağını tahmin bile etmek istemiyorum. İyi haber ise, benim büyüdüğüm 1950'lerde ve 1960'larda gelişen bir iş girişimi olan ve şimdi mantar yetiştirmek için kullanılan evlerin altındaki bomba sığınaklarının inşaatçılarının yeniden iş hayatına geri dönecek olmasıdır.

 

 

(*): Yeni Muhafazakârlık (Neo-Muhafazakârlık veya Neocon) 1960'lı yıllarda ABD'de Demokrat Partinin dış politika programına inancını yitirmiş liberal şahinler arasında doğan bir siyasal akımdır. Takipçilerinin çoğu, 1970'lerin, 1980'lerin, 1990'ların ve 2000'lerin Cumhuriyetçi başkanlık idarelerinde siyasi olarak meşhur olmuştur. Neoconlar, George W. Bush yönetiminde, 2003 Irak işgalini planlama ve desteklemede önemli bir rol oynamışlardır. George W. Bush yönetimindeki göze çarpan neoconlar Paul Wolfowitz, Elliott Abrams, Richard Perle ve Paul Bremer'dir. En üst seviyedeki yetkililerden Başkan Yardımcısı Dick Cheney ve Savunma Sekreteri Donald Rumsfeld, Yeni Muhafazakâr olarak nitelendirilmemesine rağmen, dış politikada, özellikle de İsrail'in savunulması ve Orta Doğu'da Amerikan nüfuzunun teşvik edilmesi konularında Neocon danışmanların yönlendirmeleri altında kararlar vermiştir.

 

İdeolojik köken konusu ilginçtir. "Yeni Muhafazakâr" terimi, anti-Stalinist, Troçkist soldan “Amerikan Muhafazakârlığı” kampına ideolojik yolculuk edenlere atıfta bulunmaktadır. Neoconlar, demokrasinin promosyonunu ve uluslararası meselelerde askeri güç kullanımı yolu da dahil olmak üzere Amerikan ulusal çıkarlarının savunulmasını desteklerler. Ayrıca komünizme ve “politik radikalizme” düşman olmalarıyla tanınırlar. Bu Hareketin entelektüel kökenleri,  Amerikan Yahudi Komitesi'nin (American Jewish Committee) Yahudi aylık inceleme dergisi Commentary'de yayınlanan makalelerde bulunabilir.

 

(** ): “Buraya gel” anlamında 1930'lardan kalma bir dini şarkı. Şarkı esas itibariyle insani ve manevi birlik, yakınlık ve merhametle ilişkilendirilirdi. Son zamanlarda, bunun yanı sıra, dünyadaki ve insan doğasındaki sahte ahlakçılık, ikiyüzlülük ve naif iyimserlikle alay etmek için de kullanılmaktadır.

 

 (***): ABD Kara Kuvvetleri'ne subay yetiştiren Amerika Birleşik Devletleri Askeri Akademisi.

 

 (****): Beyaz Sarayın yönetim ofislerinin bulunduğu ve West Wing olarak adlandırılan binasında yer alan Konferans Salonu ve İstihbarat Yönetim Merkezinden oluşan bölüm.

 

 

Çeviri: Emir Aşnas

 

www.medyasafak.net