Trump’ın şahı, Tahran’da mat oluyor

Trump’ın şahı, Tahran’da mat oluyor
Allah İran’a isabetli kararlar veren keskin görüşlü liderleri aracılığıyla savaşma yeteneği vermiştir. Öyle ki Trump’ın karakterini henüz yönetime gelmeden önce okumayı başaran bu liderler, şimdi de onu kalenin içine çekiyor ve ABD başkanına şah mat diyorlar.

 

 

Muhammed Sadık el-Huseyni

 

 

Al-Binaa

 

 

ABD Başkanı Donald Trump kadar cahil biri, kuşkusuz iyi bir satranç oyuncusu olamaz. Bu cehaletle Trump, derin bir stratejik düşünceye, planlamaya, güç dağılımına ve tüm bunları doğru kullanmaya ihtiyaç duyan bu oyunun şahının İran olduğunu şüphesiz hala anlayamamış.

 

Ve yine bu cehaleti yüzünden Trump, şahı yerinden oynattı; yani Amerika Birleşik Devletlerinin dünya üzerindeki tek kutuplu hâkimiyetini sona erdirmek üzere verilen uluslararası çatışma karşısında son kartını oynadı. Başka bir deyişle şahı, “düşman” ya da rakibin bulunduğu alana, İran'a taşıdı. Bu hamle, Trump'ın belki sadece adını duyduğu satranç oyununda ölümcül bir adımdır. Şahı “düşman” kontrolü altındaki bölgeye doğru hareket ettirmek, onun mat olması (ölümü) ve alanın kaybedilmesi anlamına gelir.

 

Trump cahilinin yaptığı şey de, tam anlamıyla budur. Bir halk ayaklanması dalgası başlatarak, İran hükümetinden taleplerinin karşılanmasını isteyen bazı İranlılara, Amerika'nın piyonlarını başta Netanyahu ve Arap yarımadasının en büyük savaş suçlusu olan Muhammed bin Selman'ın bulunduğu Siyonist savaşının suçlularının tarafına taşıma emri verdi.

 

Bu oyunun en azgın piyonu olan Mesut Barzani ise, Siyo-Amerikan istihbarat servislerinin Irak'ın kuzey kesiminde ilerlemesine ve buranın İran İslam Cumhuriyeti'ne karşı yıkım ve casusluk merkezi haline dönüştürülmesine izin vererek, IŞİD kalıntılarının İran'da ölüm ve yıkım saçmaları için topraklarına salınmasına yol açtı.

 

Yukarıda değindiğimiz Trump'ın emrinin ardından yaşananlarla birlikte, ABD başkanı elindeki Direniş Ekseninin belkemiğini kıracağını düşündüğü son stratejik kartı kaybetmiştir. Amerika'ya bölgesel düzeyde bir dizi yenilgi yaşatan bu Direniş ekseni, 2005 yılındaki Refik Hariri suikastinin ardından Lübnan'daki iç savaşı başarısız kılarak bu yenilgi dizisini başlattı. İsrail, 2006 yılında Hizbullah'ı vurmak bahanesiyle Lübnan'a yıkıcı bir savaş açtı. Ancak İsrail ordusunun Hizbullah karşısında aldığı utanç verici yenilgi, Amerikan başkanını “Ortadoğu'ya hâkim olma” projesini gerçekleştirmek için yeni bir girişime götürdü. Bu girişime “Yeni Ortadoğu Projesi” adı verildi.

 

Daha sonra 2008 yılında iç karışıklık çıkarılması amacıyla Lübnan'daki yerli ajanlar harekete geçirilerek, bu sayede Hizbullah ile müttefikleri iç savaşta etkisiz hale getirilmek ve Filistin'in özgürleştirilmesi hedefinden uzaklaştırmak istendi.

 

Bu girişimlerin de fiyasko ile sonuçlanmasının ardından, Amerikan kovboyu Direniş Eksenine karşı yeni bir yıkıcı savaşa başvurarak, 2008-2009 yıllarında Filistin mukavemetinin savaş kapısı olan Gazze şeridine saldırdı.

 

Yine alınan yeni bir yenilginin ardından, ABD aynı hedef doğrultusunda Direniş ve müttefiklerine karşı stratejik savaşta oynadığı topu yeniledi. Bu doğrultuda, 2011 yılından itibaren hem Mısır hem de Suriye üzerinden tekfircileri Sina'ya salarak buradaki durumu ateşledi. Bu arada Yemen'e de, Direniş ittifakında yer alan ve Filistin'de Siyonist işgalcilere karşı tüm imkânları ile gözdağı veren Ensarullah hareketi bahane edilerek savaş açıldı. Al-i Suud krallığı Yemen'e karşı yıkıcı bir savaş başlattı. Bin günü aşkın süredir devam eden bu savaş, Yemen halkını ne boyun eğdirebildi, ne de iradesini kırabildi. Bu görev karşısında da yetersiz kalan şer ittifakı, Direnişi vurma girişimlerinde yeni bir yola başvurdu. Lübnan başbakanını alıkoyarak, istifa mektubunu okumaya zorlayan Muhammed bin Selman, Lübnan'ı saf dışı bırakma girişimi ile İran ve Hizbullah'a bir kez daha yıkıcı bir saldırı başlattı ve Hizbullah'ı iç savaşa sürüklemek istedi.

 

Ancak Direniş Ekseninin sertliği, saldırılara karşı mücadeleyi eşsiz bir şekilde yönetmesi ve dostu Rusya'nın aktif rolü, Amerikan projesine en büyük yenilgileri tattıran unsurlar oldu. Diğer yandan, Amerikan hegemonyasının projesini püskürtmek, Rusya'nın uluslararası arenada siyasi ve askeri sahneye büyük bir güçle dönmesi için uygun şartları olgunlaştırdı. Bu sayede Rusya ve Çin Halk Cumhuriyeti arasındaki örtülü ittifaka benzer bir birliğin ortaya çıkması sağlandı. Bu da tek kutuplu otoritenin, yani Amerika'nın dünyanın kaynakları ve gücüne hâkim olması hayalinin gerçek sonu anlamına geliyor.

 

İşte tam olarak bu neden, cahil Trump'ı İran'ın içişleri hakkında mantıksız bir girişimde bulunarak, yeniden yanlış bir adım atmaya götürdü. İran devletini vurmayı hedefleyen Trump, bunun yanı sıra eski Suud Kralı Abdullah bin Abdulaziz'in halüsinasyonlarını gerçekleştirmeyi amaçlayan bir girişimde bulundu. (Bu kral, Amerikalıları İran'ı kast ederek “yılanın başını ezmeye” çağırmıştır.)

 

Bu aptallıkların arkasında yatan öncelikli hedef her zaman için işgal edilmiş Filistin'de yer alan gelişmiş askeri üslerinin güvenliğini sağlamaktır. Bir diğer önemli hedef ise, İran üzerinde hâkimiyet kurma arzusudur.

 

Ne var ki, Başkan Donald Trump'ın ilk “saldırısı” henüz başlamadan kırıldı. Bunun en önemli sebebi, İslam Devrimi Rehberi, İran hükümeti ve sorumlu güvenlik organları tarafından krizin esnek ve akıllıca yönetilmesidir. Büyük İran halkının İslam Devrimi ve ilkelerine dört kolla sarılması da bu saldırının bertaraf edilmesinde önemli bir rol oynamıştır. Bu durum, ABD / İsrail / Suudi Arabistan'ın Erbil ve Riyad'taki operasyon odaları ve Tel Aviv'deki psikolojik savaş merkezleri yardımıyla İran'da birtakım bölgelere sızdırılan IŞİD ve diğer paralı askerlerin olağanüstü bir hızla uzaklaştırılmasına sebep oldu.

 

Ancak, CIA'nin İran masası sorumlusu emekli üst düzey General Michael D'Andrea, her ne kadar İran'daki durumu tırmandırmak için gerekli planlamayı yapmış olsa da, ABD'nin İran rejimini değiştirebileceğine inandığına dair kuşku uyandırdı. Bu plan, Suudi Arabistan'ın Hafr el-Batın şehrinde toplanan IŞİD kalıntılarını (Suudi Kralı Selman'ın sağladığı Suudi kaynakları ile) kullanmayı ve İran'a sızdırılacak olan Mesut Barzani'nin Peşmerge üslerine kadar geniş noktalara uzanacak askeri çatışmalar düzeyinde krizi tırmandırmayı hedefliyordu.

 

Başka bir tabirle, Suriye senaryosunun tamamen tekrarlanması, İslam Cumhuriyeti rejiminin devrilmesi ve İran'ın ABD boyunduruğu altına geri dönmesi hedefiyle Amerika'nın İran'a askeri müdahalede bulunması için şartların ve “gerekçelerin” yaratılması planları yapıldı. Ne var ki, olanların bilincinde olan İran halkının şuuru ve yönetiminin bilgeliği tüm bu planları boşa çıkardı.

 

Tahran projesinin hezimeti, para ve silah yardımıyla hayatta kalması sağlanan IŞİD kalıntılarının Direniş ittifakı tarafından Irak ve Suriye topraklarından temizlenmesinin sürdürülmesi için ekstra bir katkı sağlayacaktır.

 

Bu temizleme operasyonu, Direniş ittifakının stratejik saldırılarını tamamlama zeminini de kapsayacak, saldırılar sadece el-Celil'i kurtarmakla sınırlı kalmayacaktır. Tıpkı Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrallah'ın geçtiğimiz hafta el-Meyadin televizyon kanalına verdiği röportajdaki gibi, asıl hedef Kudüs'e ulaşmak ve özgürleştirmek olacaktır. Zira Beyaz Sarayın efendisinin elinde, Filistin'in özgürleştirilmesini engellemek için Direniş ittifakına karşı kullanabileceği ne şah ne de piyon kalmıştır.

 

Son olarak, Amerikan merkezi istihbarat teşkilatından bir dizi generalin Başkan Trump'a sunduğu ihtar muhtırası,  Trump / Netanyahu / Bin Selman'ın İran'ı yıkım projesinin başarısızlığını doğrulamaktadır. Nitekim bu muhtırada, Amerika'nın İran politikasının hatalı olduğu ve bunu hoş görmedikleri vurgulanarak, Başkan Trump'tan bu politikayı değiştirmesi ve İran ilişkilerinde yeni temeller atması istendi.

 

Allah İran'a isabetli kararlar veren keskin görüşlü liderleri aracılığıyla savaşma yeteneği vermiştir. Öyle ki Trump'ın karakterini henüz yönetime gelmeden önce okumayı başaran bu liderler, şimdi de onu kalenin içine çekiyor ve ABD başkanına şah mat diyorlar.

 

 

Çeviri: Merve Soydaş

 

www.medyasafak.net