Suriye’deki savaş ilk günden bu yana bir ABD müdahalesiydi

Suriye’deki savaş ilk günden bu yana bir ABD müdahalesiydi
Ancak 2011 yılında, ilk provokatörler Suriye caddelerine çıkmadan öncesinde de ABD durumun içindeydi. New York Times gazetesinde yayımlanan 2011 tarihli bir makalede, ABD’li grupların, isyanların büyümesine yardım ettiği itiraf ediliyor. (https://www.nytimes.com/2011/04/15/world/15aid.html)

 

 

 

Tony Cartalucci

 

 

New Eastern Outlook

 

 

ABD liderliğinde Suriye'de gerçekleşen füze saldırılarının ardından Batı medyası, ABD müdahalesinin gerektiği koşullar içinde bulunulduğuna dair yayın yapmaya devam etti.

 

Ancak 2011 yılında, ilk provokatörler Suriye caddelerine çıkmadan öncesinde de ABD durumun içindeydi.

 

New York Times gazetesinde yayımlanan 2011 tarihli bir makalede, ABD'li grupların, isyanların büyümesine yardım ettiği itiraf ediliyor. (https://www.nytimes.com/2011/04/15/world/15aid.html)

 

“Geçen haftalarda çıkan mülakatlara ve WikiLeaks tarafından elde edilen Amerikan diplomatik bağlantılarına göre, Mısır'daki 6 Nisan Gençlik Hareketi, Bahreyn İnsan Hakları Merkezi, Entsar Qadhi (Yemen'de bir gençlik lideri) benzeri, bölgeyi kasıp kavuran isyanlarla doğrudan ilgili grup ve kişiler; Uluslararası Cumhuriyetçiler Enstitüsü, Ulusal Demokrasi Enstitüsü, Özgürlük Evi Örgütü gibi yapılar tarafından eğitildi ve maddi olarak desteklendi.

 

Ortaya çıkan bağlantılara göre, bu grupların çalışmaları, ABD ve yönetimlerinin ABD tarafından zayıflatılmaya çalışıldığından şikâyetçi olan Ortadoğulu liderler arasındaki gerilimi artırdı.”

 

Bu provokatörlerin, henüz “Arap Baharı” öncesinde, Ortadoğu ve Kuzey Afrika'da finanse edilmelerinin amacı, hedefteki hükümetlerin gücünü zayıflatmak ve bölgede ABD'ye bağlı devletlerin kurulması için yollar açmaktı. ABD destekli militanlarla karşı karşıya gelen ülkeler, sonra doğrudan ABD müdahalesine maruz kaldılar – 2011 yılında, Libya'da görüldüğü gibi.

 

2011 yılındaki ABD destekli ilk karışıklıklardan sonra ABD, Suriye'de savaşan militanları silahlandırdı ve maddi destek sağladı.

 

Aynı New York Times gazetesinde 2013 yılında yayımlanan bir makale “Suriye'deki İsyancılara Hava Yolu ile Silah Aktarımı CIA Yardımı ile Genişliyor” başlığını taşıyor. (https://www.nytimes.com/2013/03/25/world/middleeast/arms-airlift-to-syrian-rebels-expands-with-cia-aid.html)

 

“Hava Yolu trafiği verileri, çeşitli ülkelerdeki görevliler ve isyancı komutanların hesaplarının sağladığı bilgilere göre, geçen aylarda Körfez ülkeleri ve Türkiye, CIA'dan gelen destekle, Suriye'deki muhalif militanlara askeri desteğini büyük ölçüde artırdı, Beşar Esad'a karşı gerçekleşecek bir ayaklanma için silah ve ekipman aktardı.

 

Verilerin gösterdiğine göre, hava yoluyla yapılan silah aktarımı, 2012'nin ilk aylarında, küçük bir ölçekte başladı ve geçen sonbahara kadar, aralıklarla devam etti. Geçen yılın sonlarında ise sürekli ve çok daha yoğun bir akış hâline geldi; 160'tan fazla Ürdün, Suudi Arabistan ve Katar stilinde askeri kargo uçağı, Ankara'daki Esenboğa Havalimanına iniş yaptı, daha az sayıda uçağın Türkiye ve Ürdün'de başka havalimanlarına inişler yaptığı da biliniyor.”

 

ABD'nin Şam'a karşı yürüttüğü vekâlet savaşının başarısız olacağının anlaşılması ile beraber, ABD ve müttefiklerinin Suriye'ye, Libya'da gerçekleştirdikleri gibi doğrudan bir müdahale ile girmelerini meşrulaştırmak için pek çok girişim yapıldı.

 

“Koruma Sorumluluğu” doktrininin güçlendirilmesi, 2013 yılında Guta olayı ile başlayan sahte “kimyasal saldırı” iddiaları ve ABD'nin bölgede kara birliklerini konuşlandırmasını (Şimdilerde Suriye'nin doğusunda yaptığı gibi) meşrulaştırabilmesi için IŞİD'in kurulması, bu girişimler arasında gösterilebilir.

 

ABD'nin şu anki Suriye'ye müdahale “niyeti”, Suriye'deki çatışma durumunun başlangıçtan bu yana bir ABD müdahalesi olduğunu örtbas etme girişimi.

 

 

İlk günden çok öncesi

 

Suriye'deki ABD destekli rejim değişikliği için yapılan en yeni girişimden önce dahi ABD, Suriye ve müttefiklerine yönelik şiddetli yıkım kampanyaları düzenliyor.

 

Deneyimli gazeteci Seymour Hersh, 2007 yılında “Yeniden Yönlendirme: Yönetimin Yeni Politikası Terörizm Savaşında Düşmana Fayda mı Sağlıyor?” başlıklı bir makale yayımladı. (https://www.newyorker.com/magazine/2007/03/05/the-redirection)

 

“Bush yönetimi, Büyük oranda Şii olan İran'ı zayıflatmak için Ortadoğu'da yürürlükte olan önceliklerini yeniden şekillendirmeye karar verdi. Yönetim, Lübnan'da Hizbullah'ı -İran destekli Şii bir örgütlenme- gizli operasyonlarla zayıflatmak için, Sünni olan Suudi Arabistan yönetimi ile işbirliği içinde. Ayrıca ABD, İran ve müttefiki Suriye'yi hedef alan gizli operasyonlar içinde yer alıyor. Bu faaliyetlerin yan ürünü olarak, İslam'ın militan vizyonunu benimsemiş, ABD'ye düşmanlık ve el-Kaide'ye sempati besleyen aşırı Sünni gruplar destekleniyor.”

 

2011 yılında ABD, Suriye'yi istikrarsızlaştırmak ve Şam hükümetini devirmek amacıyla bölgedeki -pek çoğunun el-Kaide ile açıkça bağlantısı bulunan- militan grupları silahlandırmaya başladığında Hersh'in sözlerinin kehanet niteliği ortaya çıkacaktı.

 

Makale, daha geniş bir çatışma örgütlemeyi ve yönetmeyi açıkça amaçlayan -2007 yılında dahi var olan- hazırlıkları da ortaya seriyor.

 

Ayrıca ABD Ulusal Arşivi'nden çıkarılarak yayımlanan CIA belgeleri (https://www.cia.gov/news-information/press-releases-statements/2016-press-releases-statements/cia-releases-declassified-documents-to-national-archives.html) Suriye hükümetini devirmek amacının on yıllar öncesine kadar gittiğini gösteriyor.

 

1983 tarihli, eski CIA görevlisi Graham Fuller imzalı, “Suriye'yi Sıkıştıracak Gerçek Gücü Ortaya Koymak” başlıklı belgede şunlar ifade ediliyor:

 

“Suriye şu anda ABD'nin hem Lübnan hem de Körfez'deki çıkarları -Irak'taki boru hattının kapatılması ile savaşın [İran-Irak] Irak'ta uluslarasılaşmasını tehdit ediyor-  açısından kilit bir noktada duruyor. ABD, Esad'a [Hafız] yönelik baskıları, düşman üç sınır ülkesinden -Irak, Türkiye ve İsrail- gizlice ve eşzamanlı olarak askeri tehditler oluşturarak- artırmayı göz önüne almalı.”

 

Belgede ayrıca şunlar da ifade ediliyor:

 

“Şayet İsrail, Irak'tan bir girişimle eşzamanlı olarak Suriye'ye karşı gerilimi yükseltirse Esad'ın üzerindeki baskılar hızla tırmanacaktır. Türkiye'den gelecek bir hamle de onu psikolojik olarak da daha fazla baskı altına sokacaktır.”

 

Belgede hem o zaman hem de şimdi, ABD'nin Ortadoğu ve Kuzey Afrika'da uyguladığı etkinin oranını ortaya koyuluyor. Aynı zamanda İsrail ve NATO üyesi Türkiye gibi ülkelerin ABD'ye ve çıkarlarına itaatlerini, bu devletler tarafından alına kararların çoğunlukla, kendi milli çıkarlarından ziyade Wall Street ve Washington'ın çıkarları temelinde olduğunu göstererek bu devletlerin algılanan itibarını zayıflatıyor.

 

Belgede ayrıca, Suriye'nin kuzeyine Türkiye tarafından başlatılacak tek taraflı bir askeri saldırı için üretilmiş pek çok bahane sıralanıyor. Belgede deniyor ki:

 

“Türkiye, Suriye'nin kuzeyindeki terörist kamplara karşı tek taraflı bir askeri saldırı girişimini göz önünde bulundurmalı ve bu konuda Suriye'ye karşı tehdidkâr bir diplomatik dil kullanmakta tereddüt etmemeli.”

 

1983 tarihli bu CIA belgesi, ABD'nin bölgedeki politikası üzerine yazılmış, 2011 öncesi “aktivistlerin” ABD destekli olduğunu ortaya koyan daha güncel metinlerle karşılaştırıldığında sonuçlar, ABD'nin Suriye'deki amaçlarının devamlılığının yanı sıra; 2011'de başlayan hareketleri ‘'kendiliğinden” gelişen tepkiler olarak yansıtan, bu “kendiliğinden” gelişen tepkilerin ABD tarafından sömürüldüğünü iddia eden yaklaşımların riyakârlığını gösteriyor.  

 

 

Döngüyü kırmak

 

Bugün, Suriye'deki durum Rusya'nın da çatışmaya dahil olmasının sonucu. Rusya'nın bölgeye girişi 2013 yılında ABD'nin müdahalesini engellemek amaçlı bir anlaşmaya aracılık etmesi ile başladı ve 2015 yılında Rus ordusunun -Şam'ın isteği üzerine- Suriye ulusu içinde varlığını inşa etmesi ile devam etti. Bugün, Rusya'dan gelebilecek bir misilleme tehdidi, ABD'nin seçeneklerinin etrafını sarıyor, Amerika'nın özel çıkarlarını darmadağın ediyor ve ABD'yi gittikçe artan bir çaresizliğin derinliğine götürüyor.

 

Yakınlarda ABD tarafından gerçekleştirilen füze saldırıları ve ABD'nin Suriye'nin doğusundaki geçici varlığı; 2011 yılında Suriye hükümetinin çabucak ve kolayca düşeceği varsayımıyla başlamış bir çatışmanın ortasında jeopolitik bir tükenme hâlini yansıtıyor.

 

Washington'ın hedeflerini başarmaktaki yetersizliği, onu gittikçe daha çaresiz bir durumda bırakıyor. Bölgede otoritesini yeniden sağlamaya çalışıyor, yoksa “uluslararası düzen”in geri dönüşsüz biçimde düşüşüyle yüzleşecek. Ancak, düşüşte ve çaresiz bir hegemonya, yine de tehlikelidir.

 

 

Çeviri: Öykü Altunbaş

 

www.medyasafak.net