Ahmed el-Kâtib’e reddiye (7): Süleym b. Kays el-Hilâlî’nin kitabı

Ahmed el-Kâtib’e reddiye (7): Süleym b. Kays el-Hilâlî’nin kitabı
Süleym b. Kays’ın kitabı hakkındaki doğru görüş şudur: Bu kitabın aslı sahihtir. Üç büyük şahsiyet, Numânî ve Saffâr ile diğer Şiî âlimler bu eserden rivayette bulunmuşlardır. Ancak kitapta inatçı muhalifler tarafından eklenen birtakım karışıklıklar mevcuttur.

 

 

Seyyid Sâmî el-Bedrî

 

 

Ahmed el- Kâtib şöyle diyor: Kitabu Süleym’in on bir İmam döneminde bilinmiyor olması eserin Gaybet-i Suğra döneminde (h. 260-329) Abertâî ve Sayrafî tarafından uydurulduğunu teyit eden hususlardandır.

 

Ben derim ki; Süleym b. Kays’ın kitabının ve On İki İmam hakkındaki hadislerin rivayeti Sayrafî ve Abertâî ile sınırlı değildir. Kitabu Süleym’in veya On İki İmam hakkındaki hadislerinin Muhammed b. Ebî Umeyr (ö. h. 217), Hammâd b. İsa (ö. h. 206) ve Ömer b. Üzeyne nezdindeki varlığını ispat eden sahih rivayetler mevcuttur. 

 

 

Şüphe:

 

Ne var ki, bu dönemde yaşayan Şia’nın geneli, meşhur yalancı Ebû Semîne Muhammed b. Ali es-Sayrafî ve gulattan melun Ahmed b. Hilal el-Abertaî yoluyla rivayet edildiği için Süleym’in Kitabı’nın uyduruk olduğu yönünde kaygılar taşımıştır. Nitekim İbnü’l-Gadâirî ‘‘Bizim ashabımız tarafından söylenen şuydu: Süleym’in kim olduğu belli değildir ve herhangi bir yerde adı geçmemektedir. Kitap kesinlikle uydurmadır, dediğimizi doğrulayan birtakım ipuçları vardır’’ der. (El-Hillî, el-Hulâsa, s. 83)[1]

 

Eserin karşılaştığı en büyük problem ise haber-i vahid olmasıdır. Şia’nın on bir İmamı döneminde tanınmıyor olması kitabın On İki İmam nazariyesi ashabı tarafından, özellikle de Ahmed b. Hilâl ve meşhur yalancı Ebû Semîne Muhammed b. Ali es-Sayrafî tarafından uydurulduğunu pekiştiren hususlardandır. Eser ya bütünüyle uydurmadır ya da özellikle On İki İmam rivayetleri kitaba eklenmiştir; ayrıca kitabın sabit ve bilinen bir nüshası da yoktur. Yazarlar müteakip dönemlerde eserin güvenilir bir nüshasına ve rivayet edilmiş şekline ulaşamamışlardır.[2]

 

 

Şüphenin cevabı:

 

Ben derim ki; yazarın sözlerinde değinilmesi gereken birkaç husus bulunmaktadır.

 

 

İlk olarak:

 

Yazarın “Ne var ki, bu dönemde yaşayan Şia’nın genelinin bu kitabın meşhur yalancı Ebû Semîne Muhammed b. Ali es-Sayrafî ve gulattan melun Ahmed b. Hilal el-Abertaî yoluyla rivayet edildiği için uyduruk olduğu şeklinde kaygılar taşıdığı” şeklindeki sözleri yalan bir iddiadan başka bir şey değildir.

 

Çünkü Kuleynî, Tûsî ve Sadûk’un Süleym’in kitabından naklettikleri On İki İmam’a ilişkin hadisler ve İmam Hüseyin’in (a.s.) zürriyetinden dokuz imamın geleceğine dair rivayetler sadece Abertâî ve Sayrafî kanalı ile sınırlı değildir.

 

Kuleynî (r.a.)[3] Süleym’in hadislerini üç kanalla rivayet etmiştir.

 

 

İlk kanal:

 

Muhammed b. Yahya’dan[4], o Ahmed b. Muhammed’den[5], o Muhammed b. Ebî Umeyr’den[6], o da Ömer b. Üzeyne’den[7], o [Ebân] b. Ebî Ayyâş’tan, o da Süleym b. Kays’tan…

 

İkinci kanal:

 

Ali b. İbrâhim’den[8], o babasından[9], o da Hammâd b. İsa’dan[10], o da İbrahim b. Ömer’den[11], o da Ebân’dan… Ebân’a ulaşan bu kanal da sahihtir.

 

Üçüncü kanal:

 

Ali b. Muhammed’den, o Ahmed b. Hilâl el-Abertâî’den, o Muhammed b. Ebî Umeyr’den, o Ömer b. Üzeyne’den, o da Ebân’dan… Bu kanal Ahmed b. Hilâl el-Abertâî’den dolayı zayıftır.

 

Şeyh Tûsî (r.a.) el-Gaybet[12] adlı eserinde kendi ricâli kanalıyla Muhammed b. Yakûb el-Küleynî’den yukarıda geçen isnad zinciri ile bu hadisi rivayet eder.

 

Şeyh Sadûk (r.a.) ise bu hadisleri babasından[13], o Sa’d b. Abdullah’tan[14], o Ahmed b. Muhammed b. İsa’dan, o Muhammed b. Ebî Umeyr’den, o Ömer b. Üzeyne’den, o Ebân’dan, o da Süleym’den rivayet etmiştir.[15]

 

Yine Şeyh Sadûk bu hadisleri babasından, o Sa’d’dan, o Yakûb b. Yezîd’den[16], o Hammâd b. İsa’dan, o Abdullah b. Miskân’dan[17], o Ebân’dan, o da Süleym’den rivayet etmiştir.[18]

 

Şeyh Sadûk bu hadisi ayrıca Muhammed b. el-Hasan b. el-Velîd’den, o Muhammed b. el-Hasan es-Saffâr’dan[19], o Yakub b. Yezîd ve İbrahim b. Hâşim’den, bunların hepsi Hammâd b. İsa’dan, o İbrâhîm b. Ömer el-Yemânî’den, o da Ebân’dan rivayet eder.[20]

 

Ebân’a ulaşan bu isnad zinciri de sahihtir.[21]

 

Bütün bunların ışığında şöyle diyebiliriz: Süleym’in Kitabı veya rivayet ettiği On İki İmam hadisleri hicri ikinci asrın yarısından üçüncü asrın ilk çeyreğine kadar Şiîler arasında kullanımdaydı. Çünkü Muhammed b. Ebî Umeyr, hicretin 217. yılında vefat etmiştir. O, İmam Kâzım ve İmam Rıza (a.s.) ile çağdaş olduğu gibi bu iki İmamın ashabının fakihlerindendir de.

 

Hammâd b. İsa ise h. 209 yılında vefat etmiştir.

 

Ömer b. Üzeyne de İmam Kâzım’ın (a.s.) ashabından olup İmam Cafer es-Sâdık dönemini idrak etmiş, O’ndan rivayette bulunmuştur. Mehdî el-Abbâsî’den kaçmış ve Yemen’de hicretin 168. yıllarında vefat etmiştir.

 

İkinci olarak:

 

Ahmed el-Kâtib şöyle diyor: “Ne var ki, bu dönemde yaşayan Şia’nın geneli Süleym’in Kitabı’nın uydurma olduğu kaygısı taşımaktaydı.”

 

Ben derim ki; durum onun söylediği gibi değildir.

 

İşin hakikati şudur: Şeyh Tûsî’nin çağdaşı olan İbnü’l-Gadâirî, Ebân b. Ebî Ayyâş’ın tercüme-i hâlinde şöyle der:

 

Ona iltifat edilmez. Ashabımız Süleym b. Kays’ın Kitabı’nın onun tarafından uydurulduğunu söyler.

 

Şeyh Müfîd ise Şeyh Saduk’un el-İtikâdât adlı eserinin şerhinde şöyle der:

 

Ebân b. Ebî Ayyâş kanalıyla Süleym’e nispet edilen kitaptaki hadislere gelince bu hadislerin manaları sahihtir ancak isnadı güvenilir değildir.[22]

 

Şia ulemasından muhakkiklerin çoğu İbnü’l-Gadâirî’nin zayıf saymalarına itina etmezler. Seyyîd Huî ise Mucemü Ricâli’l-Hadis adlı eserinde ise şöyle der:

 

İbnü’l-Gadâirî’ye nispet edilen esere gelince bu sabit değildir.

 

Allâme el-İcâze’sinde buna değinmemiştir. Kitaba ulaşan kanalları zikretmiştir. Hatta bu kitabın Necâşî ve Şeyh Tûsî dönemindeki varlığı da kuşkuludur. Necâşî, İmamiyye’nin tasnif ettiği kitapları beyan sadedinde olduğu halde bu esere değinmemiştir, üstelik görmediği kitapları da zikretmiştir. Bu durumda şeyhi Hüseyin b. Ubeydullah’ın veya oğlu Ahmed’in kitabını zikretmemesi nasıl mümkün olabilir? Necâşî (r.a.) Hüseyin b. Ubeydullah’ın tercüme-i hâline değindiği halde orada ricâl kitabından bahsetmez. Nitekim birkaç yerde de Ahmed b. Hüseyin’den söz eder. Ancak onun da ricâl kitabını zikretmez. Gerçi Şeyh Tûsî Fihrist’in mukaddimesinde bu konuya değinerek şöyle der:

 

Ahmed b. Hüseyin’in iki kitabı vardır. Bunlardan birisinde tasnif edilen eserleri zikreder. Diğeri ise usûl hakkındadır.

 

İki kitabı da över ancak “nakledildiğine göre varisleri kitabı zayi etmişler ve kimse de bu kitapların nüshasını çıkarmamıştır” der.

 

 

Süleym b. Kays’ın Kitabı’nın veya On İki İmam (a.s.) hakkındaki hadislerinin rivayet kanalları ve bu eserin tariklerinin Abertâî ve Sayrafî’ye özgü olmadığının açıklanması

 

Süleym b. Kays’tan (ö. h. 77) Ebân b. Ebî Ayyâş (ö. h. 138) rivayet etmiştir. Ondan ise Abdullah b. Miskan, İbrahim b. Ömer ve Ömer b. Üzeyne (h. 168) rivayet etmişlerdir. Bu üçünden Hammâd b. İsa (h. 209) rivayet etmiştir. Muhammed b. Ebî Umeyr ise Ömer b. Üzeyne’den (h. 217) rivayet etmiştir.

 

Hammâd b. İsa’dan İbrahim b. Haşim, Yakub b. Yezid ve Muhammed b. Ali es-Sadûk rivayet etmiştir.

 

İbrahim b. Hâşim’den Ali b. İbrahim ve İbn Saffâr rivayet etmişlerdir.

 

Yakub b. Yezîd’den İbn Saffâr ve Sa’d b. Abdullah rivayet etmişlerdir.

 

Muhammed b. Ali es-Sadûk’tan Maculuveyh rivayet etmiştir.

 

Ali b. İbrahim’den Kuleynî el-Kâfî’de, İbn Saffâr’dan İbnü’l-Velîd, Sa’d b. Abdullah’tan Ali b. Babeveyh rivayet etmiştir.

 

Hem Sa’d b. Abdullah’tan hem de Macîluveyh’ten İbnü’l-Velîd rivayet etmiştir.

 

İbnü’l-Velîd’den Muhammed b. Ali b. Bâbeveyh el-Hisâl’de ve İbn Ebî Ceyyid ve Ali b. Babeveyh’ten Muhammed b. Ali b. Bâbeveyh İkmâlü’d-Din’de rivayet etmişlerdir.

 

İbn Ebî Ceyyîd’den en-Necâşî Ricâl’de ve Şeyh Tûsî el-Fihrist’te rivayet etmiştir.  

 

Ömer b. Üzeyne’den Hammâd b. İsa (ö. h. 209) ve Muhammed b. Ebî Umeyr (ö. h. 217) rivayet etmiştir.

 

Muhammed b. Ebî Umeyr’den Muhammed b. Hüseyin b. Ebi’l-Hattâb, Ahmed b. Muhammed b. İsa ve Ahmed b. Hilâl el-Abertâî rivayet etmişlerdir.

 

Muhammed b. Hüseyin b. Ebi’l-Hattâb’tan (h. 262) Abdullah b. Cafer el-Himyerî rivayet etmiştir.

 

Ahmed b. Muhammed b. İsa’dan Muhammed b. Abdullah ile Muhammed b. Yahya rivayet etmişlerdir.

 

Ahmed b. Hilâl el-Abertâî’den Ali b. Muhammed rivayet etmiştir.

 

Abdullah b. Cafer el-Himyerî’den Muhammed b. Abdullah b. Cafer rivayet etmiştir.

 

Sa’d b. Abdullah’tan Ali b. Bâbeveyh rivayet etmiştir.

 

Muhammed b. Yahya ile Ali b. Muhammed’den Kuleynî Kâfî’sinde rivayet etmiştir.

 

Muhammed b. Abdullah b. Cafer’den Ebü’l-fazl eş-Şeybânî, Ali b. Babeveyh’ten ise Muhamemd b. Ali b. Babeveyh el-Hisâl’de rivayet etmiştir.

 

Ebü’l-Fazl eş-Şeybânî’den bir cemaat rivayet etmiştir, o cemaatten de Şeyh Tûsî el-Gaybet’te rivayet etmiştir.

 

Bütün bu açıklamalardan elde edilen sonuç şudur: İbnü’l-Gadâirî’ye nispet edilen kitap (Kitâbu’z-Zuefâ) sabit değildir. Hatta bazıları bu kitabın bazı muhaliflerce uydurup İbnü’l-Gadâirî’ye nispet edildiğini söylerler. Hatta bu kitaptan yapılan nakillerin ihtilaflı oluşu da bu kitabın sabit olmadığını teyit etmektedir. Dahası bazı nüshalarda bulunan bir şahsın tercüme-i hâlinin diğer nüshalarda yer almaması da bunu doğrulayan hususlardandır.[23]

 

Allâme Tahrânî (r.a.) ise ez-Zerîa adlı eserinde şöyle demektedir:

 

Bırakalım müellifinin meçhul olmasını, müellifinin bilinen biri olduğu varsayılsa dahi Kitâbu’z-Zuefâ’nın zayıf saymalarına itina edilemeyeceği yönünde ashabın kesin tavrı vardır. Kaldı ki müellifi meçhul olan bu eserin cerhine nasıl güvenilebilir ki!

 

Allâme Tahrânî el-Meşîhât’da ise şöyle der:

 

Seyyid Ahmed b. Tâvûs, İbnü’l-Gadâirî’ye nispet edilen bir nüshayı bulduğunu ancak eserde ona ulaşan bir isnad zincirinin olmadığını belirtir. Bu nüshada bulunan şeylere, söz konusu dört asıldan yani Necâşî, Keşşî ve Şeyh Tûsî’nin Ricâl’lerinden ve Şeyh’in Fihrist’inden uygun konularda aynı ibarelerle topladığı şeyleri derceder. Bu da İbnü’l-Gadâirî’nin taziflerinin zayıf olmasının en kuvvetli sebebidir. Şöyle ki kitabını ondan nakledenin -ki bu Seyyid İbn Tavus’tur- bir isnad zinciri bulunmamaktaydı. Ondan sonra öğrencisi Allâme Hillî ve İbn Davud (el-Hulasa ve er-Ricâl adlı eserlerinde) ondan aktarmışlardır. Sonra da günümüze kadar bu nakil devam etmiştir. İbnü’l-Gadâirî’ye nispet edilen sözlerin hiçbiri bize muteber isnad zincirleriyle ulaşmış değildir. Hatta ilk olarak ondan nakleden kişi bize isnadın olmadığını bildirmekte ve kendisini yükten kurtarmaktadır.[24]

 

Ben derim ki; Gazairî’nin taziflerine itina eden ve bunu temel alan Allâme Hillî, Allâme Tüsterî ve Kâmûsu’r-Ricâl’ın müellifi gibi âlimlerimizden bir grubu göz önüne alsak da, bu tazifler, tearuz anında Süleym b. Kays’ın Kitabı’na zarar vermez. İbnü’l-Gadâirî’nin bu kitabın uydurulmuş olduğuna ilişkin hükmünün nedeni ise söz konusu eserdeki iki haberdir.

 

İlk haber: Ölümü esnasında Muhammed b. Ebî Bekir’in babasına öğüdü. (Bu haber kesinlikle uydurmadır.)

 

İkinci haber: İmamların sayısının on üç olduğunu söyleyen rivayet. (Bu da râvînin meseleyi karıştırdığının kesin olduğu haberlerdendir.)

 

Bu iki haber ve buna benzer rivayetler her ne kadar eserde yer alsa da sayı itibariyle az olduklarından kitabın aslının uydurmalığına dair yeterli delil teşkil etmezler. Bunlar en fazla kitabın nüshasında karışıklık ve tahrif olduğuna delalet eder. Buradan hareket eden Şeyh Müfîd de bu kitapta vârid olan şeylere tahkik etmeden itimat edilemeyeceğine hükmetmektedir. Benzer bir durum Ebû Mihnef’in Maktelü’l-Hüseyin adlı eseri için de geçerlidir. Çünkü insanların genelinin elinde bulunan nüshada birtakım fazlalıklar ve tahrifler söz konusudur. Ancak bu durum kitabın aslının uydurma olduğu yargısını zorunlu kılmaz. Taberî Tarih’inde Maktelü’l-Hüseyin’in haberlerinin çoğunu rivayet etmektedir. Taberî’nin Ebû Mihnef’ten aktardığı rivayetler ile eldeki nüshanın rivayetleri birbiriyle karşılaştırırsa tahrif edilen yerler görülebilir.

 

 

Kitâbu Süleym hakkındaki doğru görüş

 

Allâme Tüsterî (r.a.) şöyle der:

 

Süleym b. Kays’ın kitabı hakkındaki doğru görüş şudur: Bu kitabın aslı sahihtir. Üç büyük şahsiyet, Numânî ve Saffâr ile diğer Şiî âlimler bu eserden rivayette bulunmuşlardır. Ancak kitapta inatçı muhalifler tarafından eklenen birtakım karışıklıklar mevcuttur. Zira düşman kötülük yapmaktan geri durmaz. Müfîd’in görüşü de bu şekildedir. Yoksa Muhammed b. Ebî Bekir’in kendi babasına öğüt vermesi haberi -İbnü’l-Gadâirî’nin dediği gibi- kitabın uydurma olmasını gerektirmez. Dolayısıyla uydurulmuş bir kitap her ne kadar sahih şeyleri içinde barındırsa da bunlar kitabın geneline oranla az olurlar. Nitekim İmam Hasan Askerî’ye (a.s.) iftira ederek nispet ettikleri tefsirdeki hakikatler azdır. Hâlbuki bu kitap aksine bir durum sergilemektedir. Hatta öğüt haberi dışında yalan oluşu kesin bir haberine rastlayamadık. İmamların sayısı haberine gelince ise, bazı râvîlerin hadisi kötü bir şekilde ifade etmelerinden kaynaklı bir yanlışlık olduğunu yukarıda gördün. Benzeri bir durum el-Kâfî’de bulunan beş haber için de geçerlidir. Bu durumda Şeyh Müfîd’in de dediği gibi bu eserin rivayet ettiği haberlerde karinelerin gözetilmesi ve tahkik etmeksizin kitaptan yararlanılmaması gerekmektedir.[25]

 

 

Numânî’nin Kitabu Süleym hakkındaki sözleri

 

Hicri beşinci asrın âlimlerinden olan İbnü’l-Gadâirî’nin “Ashabımız Süleym b. Kays’ın Kitabı’nın uydurulmasını Ebân b. Ebi Ayyâş’a nispet etmektedir” sözü hicrî dördüncü asrın âlimlerinden Numânî’nin (h. 362) şu sözüyle çelişmektedir:

 

Şia ulemasının tamamı arasında Süleym b. Kays el-Hilâlî’nin Kitabı’nın (aslının) Ehl-i Beyt’in hadislerini taşıyanların ve ilim ehlinin rivayet ettiği usûlün en büyüklerinden ve en doğrularından olduğu hususunda herhangi bir görüş ayrılığı yoktur. Çünkü bu aslın (kitabın) içerdiği şeylerin tümü Hz. Resûlullah’tan (s.a.a.), Müminlerin Emiri’nden (a.s.), Selmân, Mikdâd, Ebû Zer’den ve Hz. Resûlullah ile Müminlerin Emiri’ni görüp de onların siretine göre hareket edenlerden ve onlardan işitenlerden aktarılmıştır. Bu eser Şia’nın mercii olan ve dayanak saydığı asıllardandır.[26]

 

Numânî’nin “asl” sözcüğünden muradı ilim ehlinin bu sözcükten kastettiği şeydir. Nitekim Allâme Tahrânî şöyle der:

 

Hadis kitaplarından asıl olanlar, müellifinin Masum’dan veya Masum’dan dinleyen kimseden duyarak yazdığı şeylerdir. Yoksa yazılmış olan şeyden nakil yoluyla aktarılan kitaplar değildir.[27]

 

 

İbn Nedîm’in Kitabu Süleym hakkındaki sözleri

 

İbn Nedîm’in (ö. h. 380) el-Fihrist adlı eserinde geçen şu sözleri de Numânî’nin görüşünü doğrulamaktadır:

 

Süleym b. Kays, Emirü’l-Müminin’in ashabındandır. Haccâc’ın öldürme kastıyla peşine düşmesi yüzünden ondan kaçmış, Ebân b. Ebî Ayyâş’a sığınmış, Ebân da onu barındırmıştır. Süleym ölüm döşeğindeyken Ebân’a “Üzerimde hakkın var. Ey kardeşimin oğlu! Şu an ölüm döşeğindeyim. Resûlullah’ın emirleri şöyle şöyledir” dedi ve bu kitabı ona verdi. İşte bu kitap, Süleym b. Kays’ın meşhur kitabıdır. Ondan da Ebân b. Ebî Ayyâş rivayet etmiştir. Ebân’dan başkası bunu ondan rivayet etmiş değildir… Şia’da ilk ortaya çıkan eser budur.[28]

 

İbn Nedîm, Süleym b. Kays’ın Kitabı’nı Şia’nın ilk telifi ve Şiîler nezdindeki en eski kitap olarak nitelendirmektedir. İbn Nedîm daha sonra da Şia’nın diğer müelliflerini ve eserlerini zikreder. Eğer bu kitabın uydurulmuş olduğu şüphesi olsaydı ve yazarın dediği gibi bu şüphe dördüncü asra kadar eserle birlikte devam etseydi bu durum İbn Nedîm’in gözünden kaçmazdı. Çünkü o, kendi döneminde şöhret bulan kitaplar alanında uzman bir şahsiyettir.

 

Bu açıklamalar ışığında yazarın “Ne var ki, bu dönemde yaşayan Şia’nın geneli meşhur yalancı Ebû Semîne Muhammed b. Ali es-Sayrafî ve gulattan Melun Ahmed b. Hilal el-Abertâî yoluyla rivayet edildiği için Süleym’in Kitabı’nın uydurma olduğu kaygısını taşımaktaydı” sözünün hatalı olduğu anlaşılıyor.

 

Eğer yazar bu sözlerle hicrî dördüncü asrın Şia’sını kastediyorsa yukarıda geçen Numânî’nin sözleri onu tekzip etmektedir. Yok eğer Şeyh Müfîd döneminin Şia’sını kastediyorsa Allâme Tüsterî’nin sözlerinden durumun ne olduğu açığa çıkmaktadır.

 

Yazarın “Kitabın Ebû Semîne ve Ahmed b. Hilal el-Abertaî’nin tarafından uydurulmuş olması” sözüne gelince ise bu da temelsiz bir iddiadan ibarettir. Yegâne kanıtı ‘‘Bu eser İmamlar döneminde hiç kimse tarafından bilinmiyordu’’ iddiasıdır. Bu iddianın da yersiz ve çürük olduğu ortaya çıktı.

 

Gerçi, Ebân b. Ebî Ayyâş hakkında şüphe söz konusudur. Nitekim İbnü’l-Gadâirî bunu zikretmiştir. Şüphesini bunun üzerine temellendirmiştir. Buna dair yukarıda gördüğümüz iki de kanıt sunmuştur. Bahsi geçen iki rivayetin uyduruk olduğu ve kitapta yalanların bulunduğu sonucuna ulaşmıştır, yoksa kitabın bütün haberlerinin uydurulmuş olduğunu söylememektedir.

 

Üçüncü olarak:

 

Yazarın “Nitekim İbnü’l-Gadâirî der ki; ashabımız tarafından söylenen şuydu: Süleym’in kim olduğu belli değildir ve herhangi bir yerde de adı geçmemektedir” şeklindeki sözleri de okuyucuda Süleym’in ricâl âlimleri tarafından hiç bilinmediği ve İbnü’l-Gadâirî’nin de bunu dediği şeklinde bir izlenim uyandırmaktadır. Hâlbuki olayın aslı şöyledir: İbnü’l-Gadâirî bunu dememektedir. Onun ifadesi şöyledir:

 

Ashabımız şöyle diyorlardı: Süleym[29] tanınan bir şahsiyet değildir, bir haberde de zikredilmiş değildir. Ben ismini birkaç yerde, kitabına ve kitabının da Ebân b. Ebi Ayyâş[30] tarafından rivayet edilmesine değinilmeksizin gördüm.[31]

 

 

Dördüncü olarak:

 

Yazarın “Süleym’in Kitabı müteakip çağlara güvenilir bir suretle ve rivayet edilmiş olarak ulaşmış değildir” şeklindeki sözlerine gelince ise şöyle derim:

 

Kitabın tahkiki için on iki yılını harcayan Allame Şeyh Muhammed Bakır el-Ensârî’nin kaleme aldığı hususlar bu iddiaya cevap vermemize gerek bırakmamaktadır. O, eseri bütün boyutlarıyla tahkik ederek üç ciltlik bir eser şeklinde kaleme almıştır. Bu konuda özetle şunları söylemektedir:

 

Süleym’in Kitabı’nın nüshası İbn Ebî Umeyr, Hammâd b. İsa ve Abdürrezzak b. Hemmâm’ın yanında mevcuttu. Abdürrezzâk’ın nüshası bize dört kanalla gelmiştir.

 

İlki; İbn Ukde (ö. h. 333) kanalıyla.

 

İkincisi; Muhammed b. Hemmâm b. Süheyl (ö. h. 332) kanalıyla.

 

Üçüncüsü; Hasan b. Ebî Yakûb ed-Dîneverî kanalıyla.

 

Dördüncüsü; h. 334 yılında Dimeşk’te Ebû Tâlib Muhammed b. Subayh b. Recâ kanalıyla.

 

Kitap bu kanalla herkesin eline kullanılmıştır. Şöyle ki kitabın yazma birkaç nüshası büyük âlimlerimizin yanında mevcuttu. Nitekim günümüzde de kitabın yazma nüshaları İran, Irak ve Hindistan kütüphanelerinde mevcuttur.

 

Hammâd b. İsa’nın nüshası ise Şeyh Tûsî ve Şeyh Necâşî’ye varan muttasıl isnad zincirleriyle bize ulaşmıştır.

 

İbn Ebî Umeyr’in nüshasına gelince, Şeyh Tûsî’ye varan muttasıl isnad zincirleriyle ulaşmıştır. Oradan da Allâme Hürr el-Amılî ve Allâme Meclisî’ye ulaşmış ve oradan da günümüze gelmiştir.

 

Şeyh Tûsî’nin İbn Ebî Umeyr’in rivayetiyle elde ettiği nüsha el-Menâkıb’ın müellifinin dedesi muhaddis Şehraşûb’a, fakih Muhammed b. Ebî Ahmed b. Şehriyâr’a ve Şeyh Ebû Ali Tûsî b. Şeyh et-Tûsî’ye ulaşmaktadır. Şehraşûb’a gelince onun nüshası Menâkıb’ın müellifi Muhammed b. Ali b. Şehaşûb’a intikal etmiştir. Menâkıb’ın müellifi h. 567 yılında Hille’de kitabı ona kıraat etmişti.

 

İbn Şehriyâr el-Hâzin’e gelince bunu Şerif Ebü’l-Hasan el-Arîdî rivayet etmiştir. Ondan da eser Şeyh Muhammed b. el-Kâll’a (h. 597) geçmiştir. Şeyh Ebû Ali b. Şeyh et-Tûsî’ye gelince eser kendisine Şeyh Hasan b. Hibetullah b. Rutba es-Sevârî vasıtasıyla ulaşmıştır. O da hicretin 560. yılında Kerbelâ’da kitabı haber vermiştir. Yine bu nüsha Şeyh Hasan b. Ahmed b. Tahhâl el-Mikdâdî vasıtasıyla bize ulaşmıştır. Ondan Necef’te h. 520 yılında Reis Ebü’l-Beka Hibetullah b. Nemâ’ya okunmak suretiyle geçmiştir. Şeyh Tûsî’nin bu nüshası Bihârü’l-Envâr’ın müellifi Allâme Meclisî’ye ulaşmıştır. Allame Meclisî de Biharü’l-Envâr adlı ansiklopedik eserinde tümünü sunmuştur. Bu şekilde de Vesâilü’ş-Şia’nın müellifi Hürr el-Amılî’ye ulaşmıştır. Bundan sonra da onun nüshası Allâme es-Semâvî’ye ulaşmıştır. Matbu eser haline gelen nüsha da budur.[32]

 

 

Özet:

 

Bu inceleme ile yazarın “Süleym b. Kays’ın Kitabı veya ondan aktarılan On İki İmam rivayetleri on bir İmam döneminde hiçbir Şiî tarafından bilinmiyordu” şeklindeki iddiasının batıl olduğu vuzuha kavuştu. Yazarın “Süleym’in Kitabı veya On İki İmam rivayetleri Şia’ya göre Abertâî ve es-Sayrafî’nin düzmeceleridir” şeklindeki iddiaları da böyledir. Biz de eserin sadece bu iki kanalla rivayet edilmediğini açıkça görmüş olduk. Süleym’in Kitabı’nın düzmece olduğuna ilişkin şüpheye gelince bu mesele kitabı bize rivayet eden yegâne râvî olan Ebân b. Ebî Ayyâş çerçevesinde ve Şiî ricâl âlimlerinin onun güvenilirliğine ilişkin ihtilafları etrafında dönmektedir. Biz de bu incelememizde bu ihtilafın, Ahmed el-Kâtib’in ve “Şia, On İki İmam hadislerini gaybet asrında uydurmuştur” diyen Zeydiyye’nin sözünün reddine zarar vermeyeceğini belirttik. Çünkü ulaşılmak istenen gaye bu eserin İmamların huzur döneminde Şia nezdindeki varlığıdır ki biz de bunu ispatladık.

 

Süleym’in Kitabı’nın aslına ilişkin şüpheye ve İbnü’l-Gadâirî’nin delillerine gelince bu da reddedilmiştir ve o dönemin Şia’sının görüşünü bize aktaran Numânî’nin kelamıyla çelişmektedir. Bunun yanı sıra Kitabu Süleym’in uydurma olduğu şüphesi mevcut olsaydı, bu durum, kitaptan bahseden ve yazarının tercüme-i hâlini sunan İbn Nedîm’in gözünden kaçmazdı.

 

Ahmed el-Kâtib’in “Kitap, sonraki çağlara güvenilir bir suretle rivayet edilmiş olarak ulaşmış değildir” şeklindeki iddiasına gelince, işaret ettiğimiz üzere Süleym b. Kays’ın Kitabı’nın muhakkiki buna detaylı bir şekilde cevap vermiştir.

 

 

 

Çeviri: Cevher Caduk

 

 

Medya Şafak

 



[1] Eş-Şûra 10. Sayı, s. 12.

[2] Ahmed el-Kâtib, el-Mehdî.

[3] el-Kâfî, c. 1, s. 529.

[4] Muhammed b. Yahyâ Attâr el-Kummî. Necâşi onun hakkında şöyle der: “Yaşadığı dönemde ashabımızın şeyhiydi. Sika ve ayndır, çokça hadis rivayet etmiştir.”

[5] Ahmed b. Muhammed b. İsa b. Abdullah. İmamiyye’nin seçkin ailelerindendir. Kum’un şeyhi, vecihi ve fakihidir. İmam Rıza, İmam Cevâd ve İmam Hâdî’nin (a.s.) ashabındandı.

[6] Muhammed b. Ebî Umeyr: Hem Ehl-i Sünnet hem de Ehl-i Şia nezdinde en güvenilir, takvalı, vera sahibi ve en âbid kişiler arasında gelmektedir.

[7] Ömer b. Uzeyne: Basralı ashabımızın şeyhlerinden ve vecihlerindendir.

[8] Ali b. İbrâhim b. Hâşim Ebü’l-Hasan el-Kummî; Kuleynî’nin şeyhlerindendir. Kuleynî’nin kendisinden en çok rivayet ettiği râvîdir. Necâşî onun hakkında şöyle der: Hadiste sikadır, sebttir, mutemeddir ve sahih bir mezhebe sahiptir.

[9] İbrahim b. Hâşim; Kuleynî’nin şeyhlerindendir. Allâme, el-Hulâsa adlı eserinde onun hakkında şöyle der: Onun hakkında ne bir eleştiri ne de tadil ifadesine vâkıf olabildim. Tercih edilen görüşe göre rivayetleri makbuldür. Ancak sika olduğuna dair birçok karine vardır. Seyyid İbn Tavus onun güvenilirliği üzerinde ittifak bulunduğunu söylemektedir.

[10] Hammâd b. İsa el-Cühenî: Sikadır.

[11] İbrahim b. Ömer: Necaşî onun hakkında şöyle der: Ashabımızın şeyhidir ve sikadır. Seyyid Huî, Mucemü Ricali’l-Hadis’te onun sika ve rivayetinin güvenilir olduğunu belirtir.

[12] el-Gaybet, s. 137.

[13] Ali b. Hüseyin b. Musa b. Bâbeveyh: Şeyh Saduk’un babası. Yaşadığı dönemde Kumluların şeyhi, ileri geleni ve fakihiydi. Sikadır.  

[14] Yukarıda tercüme-i hâli geçti.

[15] Kitabu’l-Hisâl, s. 477.

[16] Yakûb b. Yezîd b. Hammâd el-Enbârî. Necaşî onu sika ve saduk olarak tanımlarken Tusî de sika olduğunu belirtir ve çokça rivayetinin olduğunu söyler.

[17] Abdullah b. Miskan: Sika ve ayndır. (Necâşî, Rical, s. 214.)

[18] İkmâlü’d-Din, s. 262.

[19] Muhammed b. el-Hasan es-Saffâr: İsa b. Musa el-Eşarî’nin mevlasıdır. Necaşî onun hakkında şöyle der: Kumlu ashabımızın arasındaki seçkin kişilerdendir. Sikadır ve yüce bir makama sahiptir.

[20] Kitabu’l-Hisâl, s. 477.

[21] Süleym’in Kitabı’nın ve bu kitaptaki hadislerin başka geliş kanalları ve râvileri de vardır. Allame Ensarî kendi kitabında bunları sayar. (Süleym b. Kays, c. 1, s. 204-253)

[22] Kamusu’r-Ricâl, c. 1, Tercümetü Ebân b. Ebî Ayyâş

[23] Mucemu Ricâli’l-Hadîs, c. 1, s. 102.

[24] Ensârî, Kitabu Süleym b. Kays, c. 1, s. 162 (Tahranî’nin el-Meşîhat’ından naklen, s. 36.)

[25] Tüsterî, Kâmûsu’r-Ricâl, Ebân b. Ebî Ayyâş’ın Tercüme-i Hâli.

[26] Numanî, Kitabu’l-Gaybet, s. 102

[27] ez-Zerîa, c. 2, s. 125.

[28] İbn Nedîm, el-Fihrist, s. 276.

[29] Seyyid Huî Mucemü Ricâli’l-Hadis’te şöyle der: Süleym b. Kays hadd-i zatında sika bir şahsiyettir, yüce bir konuma ve büyük bir şana sahiptir. Bu konuda Numânî’nin Süleym’in Kitabı’nın şanı hakkındaki zikrettiklerini teyit eden Berkî’nin “Süleym, Müminlerin Emiri’nin ashabının velilerindendi” şeklindeki şehadeti yeter. 

[30] Ebân’ın tercüme-i hâli hakkında birtakım bilgiler sunulmuştur. Biz bu bilgileri eserin sonunda Sudan’dan bir mektup yazan kardeşlerden birisine verdiğimiz cevapta sunduk.

[31] el-Hulâsa, s. 83.

[32] Kitabu Süleym b. Kays, Ensârî’nin tahkiki. c. 1, s. 69.