ÖZEL: Yenilgici Düşünceye Yanıt (1): Psiko-politik Bir Hastalık Olarak Yenilgicilik

ÖZEL: Yenilgici Düşünceye Yanıt (1): Psiko-politik Bir Hastalık Olarak Yenilgicilik
“Yenilgici [Defeatist] Düşünceye Yanıt”, genel olarak yenilgi zihniyetini, özel olarak da Arap ve Filistin koşullarında yenilgiyi meşrulaştırmak için kullanılan sahte argümanları ele alan on üç bölümlük bir seridir.... Ezilenler zalimlerin boyunduruğu altına girdikçe, içinde bulundukları durumu rasyonel ya da kaçınılmaz saymaları yönünde telkinlere maruz kalırlar.

 

 

Free Arab Voice

 

“Yenilgici [Defeatist] Düşünceye Yanıt”, genel olarak yenilgi zihniyetini, özel olarak da Arap ve Filistin koşullarında yenilgiyi meşrulaştırmak için kullanılan sahte argümanları ele alan on üç bölümlük bir seridir.

 

Ezilenler zalimlerin boyunduruğu altına girdikçe, içinde bulundukları durumu rasyonel ya da kaçınılmaz saymaları yönünde telkinlere maruz kalırlar. Statükonun sözcüleri, bu yöndeki rasyonalizasyonları teşvik etmek ve zihinsel köleliğin zincirlerini oluşturmak için ortaya atılırlar.

 

Bu nedenle, gerçek kurtuluş yoluna girmek için yenilgici argümanları tespit etmek ve çürütmek gerekli hale gelmektedir.

 

Aşağıdaki seri "yenilgiciliği yenmeye” yönelik bir girişimdir. Her ne kadar amacı ve incelenen argümanların çoğu siyasi nitelikte olsa da, yaklaşım son derece alışılmadıktır ve psikoloji, askeri bilim, tarih, ekonomi ve çocuk edebiyatından serbestçe yararlanmaktadır. Dizinin bazı bölümleri çocuklarınız veya küçük kardeşleriniz için de çok faydalı olacaktır. Diğer bazı bölümler ise daha doğrudan ve politiktir. Ancak bu seri, yenilgici düşünceye verilmiş tek bir bölünmez bütün olarak da görülebilir.

 

Dizi İbrahim Alloush tarafından kaleme alınmış ve başta Nabila Harb, Ziad el Jishi ve Fadia Rafeedie olmak üzere Free Arab Voice [Özgür Arap Sesi] dostları ve editörleri tarafından redakte edilmiştir.

 

Psiko-politik Bir Hastalık Olarak Yenilgicilik

 

Bugünlerde bir sirke giderseniz, sadece ince bir iple bağlanmış bir noktada, şikâyet etmeden duran çok büyük bir fil görebilirsiniz. Bu file biz X diyelim...

 

Fil X'in sadece o küçük ipten değil, bundan çok daha kalın ve güçlü iplerden kurtulacak kadar kas gücüne sahip olduğuna şüphe yoktur.

 

“Ama bu herhangi bir ip değil” mi diyorsunuz? Hayır efendim! Bu, X’in genç ve güçsüzken bağlandığı ipin aynısı ya da ona çok benzeyen bir ip.

 

Zamanla bu ipin fikri bile caydırıcı olmaya başladı. Sadece onu görmek bile teslim olmayı ve hareketsiz kalmayı çağrıştırdı. Böyle bir durumda, İP İÇSELLEŞTİRİLMİŞ OLUR. X, yenilgisini içselleştirmiştir (Adel Samara'nın Siyasal İslam Hakkında isimli broşüründe kullandığı bu terimi kullanacak olursak).

 

Başarısızlık korkusu ya da kendi değersizliğimize olan inanç yüzünden, bireyler ve ulus-ümmet olarak hayatlarımızdaki ilerleme yeteneğimizi engellediğinde, bu iç ip psiko-politik bir hastalığa dönüşür.

 

Pek çoğumuz Siyonistlerle aramızdaki çatışmada sembolik ya da ahlaki unsurların önemli olmadığını düşünüyoruz. Aslında X’in ipinden, hiçbir şeyin bu düşünceden daha saçma olmadığını öğrenebiliriz. Askeri stratejide moral üstünlüğünün en az donanım, stratejik planlama, disiplin ve lojistik üstünlüğü kadar önemli olduğu bir gerçektir.

 

Düşman daha işin başında sizin şevkinizi ve direnme isteğinizi yok edebilirse, zafere ulaşmak daha kolay bir iş haline gelir. Sun Tzu'nun kadim Çin klasiği Savaş Sanatı'nda bu hakikat şöyle dillendirilmiştir: EN İYİSİ, SAVAŞMADAN KAZANMAKTIR.

 

Düşmanın teknolojik üstünlüğü, her yerde casusları bulunduğu ya da sadece çocukluğunuzdan beri yenilgiye bağımlı olduğunuz için kaybetmeye mahkûm olduğunuza inanıyorsanız, bu durum düşmanın işini çok daha kolaylaştıracaktır, değil mi?  Bizler işgal ve diktatörlük altında ezilirken sık sık bu şekilde düşünsek de Vietnamlılar, Cezayirliler ve kendilerini özgürleştirmeyi başaran (ancak özgürleştikten sonra iyi bir rejim kurmayı beceremeyen!) sayıca az tüm halkların bu şekilde düşünmediğini unutmayın. Baskı altında kaldığınızda, ilerleme kaydetmeyi umuyorsanız OLASILIKLARA MEYDAN OKUMALISINIZ! Öte yandan, her zaman olasılıklara göre oynarsanız, boyun eğmeniz üzerine kurulu STATÜKONUN KÖLESİ OLURSUNUZ.

 

"İsrail"in tanınmasının kâğıt üzerindeki anlamsız bir mürekkep lekesinden başka bir şey olmadığını mı düşünüyorsunuz? Öyleyse tekrar düşünün! Tanınma meşruiyet demektir. Eğer düşmanımıza meşruiyet verirsek, mücadelemiz otomatik olarak gayrimeşru hale gelir.

 

Bu tanıma siyasi anlamda, X’in boynundaki iple aynı şeydir. Bu durum, Siyonizme ve onun devletine karşı mücadele eden her Filistinli, Arap ya da İslami eylemciye karşı kullanılacaktır. Bu tanımanın kendisi, bir ulus ve aktivistler olarak psikolojik yenilgimizden kaynaklanmaktadır ve en zayıf anlarımızdan birinde bize dayatılmıştır.

 

Biz Araplar, savaşmak için kolektif iradeden mahrum olduğumuz için kullanmadığımız muazzam insani, ekonomik ve siyasi kaynaklara sahibiz. Kolektif iradeden yoksunluğumuzun nedenlerinden biri, bir zamanlar Nasır'ın sağladığı türden bir önderlikten yoksun olmamızdır [Bu metnin 20 yılı aşkın bir zaman önce kaleme alındığını hatırlatalım; Medya Şafak]. Bir diğeri ise çoğumuza farklı derecelerde bulaşan psiko-politik yenilginin içsel hastalığıdır.

 

İÇİMİZDEKİ YENİLGİCİLİKLE BİLİNÇLİ VE KASITLI BİR ŞEKİLDE YÜZLEŞMELİ VE KAZANMA İRADESİNİ ORTAYA KOYMALIYIZ.  Kendimize meydan okuyarak, bilincimize gömülü kendi meşhur X ipimizi oluşturan tüm siyasi gerekçeleri  -önceki başarısızlıklar da dahil olmak üzere- dikkatle inceleyerek başlayalım.

 

Devam edecek…

 

Çeviri: Medya Şafak