ÖZEL: Yenilgici Düşünceye Yanıt (13) (SON): Düşman kolektif kimliğimizi hedef alıyor

ÖZEL: Yenilgici Düşünceye Yanıt (13) (SON): Düşman kolektif kimliğimizi hedef alıyor
"Düşmanın kolektif kimliğimizi hedef almasının nedeni budur. Sadece yalnız olduğumuzu düşündüğünüzde ve buna göre davrandığımızda yenilgiye mahkûm oluruz. Birini yenilgici yapan, gerçeğin kaçınılmaz bilgisinden ziyade gerçeğe verdiği tepkidir."

 

 

Free Arab Voice

 

Önderliğimizin bize ihanet ettiği ve muhalefetin de büyük bir hayal kırıklığı olduğu ne yazık ki doğru. Siyasi arenada eyleme geçmektense konuşmayı tercih eden ve halkımızın kurtlara terk edilmesini gerçekten umursamayan birçok kişinin bulunduğu da doğru. Yönünü kaybetmiş, örgütsüz ve bölünmüş bir durumda olduğumuz gerçektir.

 

Arap entelektüellerimizin birçoğunun “birlikte yaşama ve barış” hakkında masallar sattığı bir vakıa. Evet, bunların hepsi doğrudur ve hiçbir mantıklı insan gerçeği söyleyen herhangi birine "yenilgici" dememelidir.

 

Peki, gerçeğin bu acı bilgisiyle ne yapacağız? Umutsuzluğa mı kapılacağız yoksa durumu değiştirmeye mi çalışacağız? Ve bu nasıl olacak? Bu soruları sormalıyız çünkü gerçeklik, birini fırsatçıya ya da devrimciye dönüştürebilir. Eğer tek başınıza duran BİR BİREY olduğunuza inanıyorsanız, o zaman mevcut durumdan en iyi şekilde yararlanmaya çalışmak, yani olumsuz koşullarda kâr maksimizasyonu yapmak mantıklı görünebilir.

 

Aslında, bu bireyci düşünce çizgisini aşırıya kaçırmak, kâfi miktarda $ veya ayrıcalıklar karşılığında düşman karşısında kayıtsızlığı hatta işbirliğini de makul gösterebilir.

 

Öte yandan, kendinizi bir halkın veya bir milletin parçası olarak görüyorsanız, YALNIZ DEĞİLSİNİZdir ve biraz sıkı çalışma ve zamanla sizin/bizim olasılıkları değiştirebileceğimize inanmak mantıklı hale gelir. Düşmanın kolektif kimliğimizi hedef almasının nedeni budur. Sadece yalnız olduğumuzu düşündüğünüzde ve buna göre davrandığımızda yenilgiye mahkûm oluruz.

 

Birini yenilgici yapan, gerçeğin kaçınılmaz bilgisinden ziyade gerçeğe verdiği tepkidir.

 

O zaman şöyle düşünebiliriz: Ben sadece bir amatörüm ve mucizeler yaratamam. Ama ben sadece küçük şeyler yapabiliyor olsam da, küçük şeylerin BÜYÜK bir fark yaratabileceğini ve küçük insanların güçlerinin büyük olduğunu iddia ediyorum.

 

Yukarıdaki bireysel ve grupçu düşünce arasındaki ayrımı temel aldığımızda, KAMUSAL AMAÇLARI KİŞİSEL OLARAK ALGILAMAK hayati önem kazanıyor. Filistin, Irak, Arap Birliği ve her yerde baskı ve sömürüye karşı mücadeleyi birlikte ele almaya istekli daha fazla insana ihtiyacımız var. Birbirlerinin tüm görüşlerine katılmasalar bile böyle insanlar var. Ancak böyle insanlara çok daha fazla ihtiyacımız var, çünkü kararlı bir bağlılık olmadan değişim için harekete geçmek mümkün değildir.

 

Bu noktada “nasıl yapmalı” sorusu, yani strateji belirleme ve bir örgüt kurma sorusu kendiliğinden ortaya çıkıyor. Benim mütevazı fikrime göre, hepimiz bir stratejinin veya çözümün günün birinde sihirli bir önderliğin gümüş tepsisinde yukarıdan ineceği şeklindeki yenilgici düşünceden vazgeçmeliyiz.

 

Başarılı olmak için bir sonraki strateji, birçok görüş ve birçok grubun diyalog ve siyasi eylemdeki etkileşiminden ortaya çıkmalıdır. Bunlar, ne kadar büyük olursa olsun tek bir bireyin alnından fışkırmayacaktır.

 

Şimdi gerekli olan, belirli kırmızıçizgilerin gözetildiği bir çerçevede etkileşime girme ve işbirliği yapma iradesi koymak ve kişinin kendisi ile karşı çıkmaya çalıştığı adaletsizlik arasında net bir ayrıma gitmesidir.

 

 

Medya Şafak