Atvan: ABD ve İngiltere, Suriye’ye Karşı Çok Yakın Bir Savaşın İşaretlerini Veriyor

Atvan: ABD ve İngiltere, Suriye’ye Karşı Çok Yakın Bir Savaşın İşaretlerini Veriyor
"Bugün, bölgesel bir savaşın, hatta belki de bir dünya savaşının eşiğindeyiz ve harekâtın başlama saatini bekliyoruz. Bu savaşın tarihine aylar önce ABD ve İngiliz askeri operasyon odalarında karar verildiği ve geriye kalan tek şeyin uygulamaya geçmek olduğu ihtimalini göz ardı etmiyoruz."

Abdülbari Atvan


Bariatwan.com


Kendi ifadesiyle herhangi bir İran tehdidine karşılık vermek üzere modern uçaklar ve füzeler satmak için Körfez başkentlerini gezen ABD Savunma Bakanı Chuck Hagel, dün ABD istihbaratının, belli bir güvenilirlik düzeyiyle, Suriye rejiminin küçük ölçekte kimyasal silahlar, özellikle de sarin gazı kullandığına inandığını açıkladı.
 

Hagel'ın yaptığı bu açıklamadan birkaç dakika sonra, İngiliz Dışişleri Bakanlığı aceleyle, kendilerinin de Suriye'de kimyasal silah kullanıldığını gösteren bilgilere sahip olduklarını iddia etti. İngiliz Dışişleri Bakanlığı, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad'a bu silahları kullanma emri vermediğini kanıtlaması için uluslararası taraflarla ve inceleme kuruluşlarıyla işbirliği yapma çağrısı yaptı.
 

Biz bu iki açıklamanın iyi koordine edilmiş şekilde yapılmasının tesadüf olduğunu düşünmüyoruz. Britanya ve Amerika, NATO'nun Afganistan, Irak ve Libya'da rejim değişikliği için gerçekleştirdiği son üç savaşın belkemiğiydi.
 

Başkan Barack Obama, Suriye rejiminin kimyasal silah kullanımının kırmızı çizgi olacağını ve ABD'nin buna yanıtının sert olacağını bir kez daha tekrarladı.  
 

Şimdi iki ulusal istihbarat kaynağından bu kırmızı çizginin gerçekten aşıldığı iddiası geliyor.
 

Bu, henüz hiçbir şeyin kesin olmadığı vurgusuyla birlikte, ihtiyat görüntüsü altında, ABD ve İngiliz kamuoylarını savaşa hazırlamak üzere dikkatlice hazırlanmış bir plan gibi görünüyor.
 

Saddam Hüseyin'in Felluce'de Kürtlere karşı kimyasal silah kullandığı ifadeleri şu anda yoğun bir şekilde tekrarlanıyor; yarın Arap medyası ve uluslararası medya bir olağanüstü hal konumuna geçecek, uzmanlarla röportajlar yapacak, televizyon ekranlarını kimyasal silahlar ve onların kurbanları hakkında bilgisayarla yapılmış diyagramlar ve resimlerle dolduracaktır.
 

Daha önemlisi, mümkün olan en yakın zamanda, askeri müdahale için doğrudan veya dolaylı çağrı yapacaklardır.
 

Bugün, bölgesel bir savaşın, hatta belki de bir dünya savaşının eşiğindeyiz ve harekâtın başlama saatini bekliyoruz. Bu savaşın tarihine aylar önce ABD ve İngiliz askeri operasyon odalarında karar verildiği ve geriye kalan tek şeyin uygulamaya geçmek olduğu ihtimalini göz ardı etmiyoruz.
 

Geride kalan günlerde çok sayıda Arap lider Beyaz Saray'ı ziyaret etti: Önce Abu Dabi Veliahtı Şeyh Muhammed Bin-Zeyd, arkasından Suudi Dışişleri Bakanı Prens Suud el-Faysal ve dün, Katar Emiri Şeyh Hamad Bin Halife. Bugün Ürdün monarkı Kral 2. Abdullah gelecek ve en son olarak Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan da bir sonraki ayın ortasından önce orada olacak.
 

Bu ziyaretler turistik amaçlı olmadığı gibi, Arap-İsrail barış sürecinin canlandırılmasıyla da bir ilgisi yok. Ziyaretlerin amacı, savaş konseyinin rolleri ve görevleri dağıtmasını sağlamak, askeri ve siyasi planları gözden geçirmek ve savaşın mali yükünü paylaşmak.
 

Suriye krizinin sürüp gitmesine izin verilmeyecektir; kriz, tırmandıkça Washington'da ve müttefikleri arasında giderek daha fazla endişe yaratıyor, zira bu durum cihadçı grupların sahadaki varlığını kuvvetlendiriyor, “ılımlı” silahlı muhalefet fraksiyonları arasındaki umutsuzluk ve hayal kırıklığını arttırıyor ve İsrail'in, kimyasal silahların aşırıcı grupların eline geçeceği yönündeki korkusunu büyütüyor. Bu nedenle hızlı bir eyleme ihtiyaç var.  
 

Suriye rejimini devirme amaçlı askeri müdahalenin niteliğinin ne olacağını bilmiyoruz, çünkü bu bir askeri sır ve savaşlar sürprizlere bağlıdır. Fakat bir Arap ya da Müslüman ülkeye saldırmanın nedenlerini ve bahanelerini sunan Batı istihbarat raporlarının her zaman uydurma olduğunu çok iyi biliyoruz. Ve ne yazık ki bunların uydurma olduğunu, hedefteki ülke yıkıldıktan sonra görüyoruz. Bunu Iraklı kardeşlerimize sorabilirsiniz.
 

Bir Fransız gazetesinde, Suriye'nin kimyasal silahlarını vurma kararı alınması halinde Ürdün'ün hava sahasını İsrail savaş uçaklarına açacağına dair istihbarat raporlarını okumamız tesadüf mü?
 

Ellerimizi kalbimize götürüyoruz; rejimin düşebileceğinden korktuğumuz için değil – hiçbir zaman onun savunusunu yapmadık – fakat bir anayurt olarak Suriye'nin başına geleceklerden korktuğumuz için ve bölgemizin mezhepçi ve etnik çizgilerle bölünebileceğinden, Irak'ta şu an var olandan daha ciddi kanlı mezhepçi iç savaşlara batabileceğimizden korktuğumuz için.
 

Suriye Enformasyon Bakanı Moskova'dan, belki de Moskova liderliğinin önerisi üzerine, rejiminin hiçbir zaman kendi halkına karşı veya İsrail'e karşı kimyasal silah kullanmayacağı yönünde açıklamalar yaptı. Bu açıklamalar, Washington ve Londra'nın Suriye'ye karşı herhangi bir saldırıyı meşrulaştırmak üzere kimyasal silahların kullanımı meselesini kullanma niyetlerini durdurmak üzere önleyici bir girişim olarak geldi. Ancak Washington ve Londra'nın bakış açısına göre bu artık çok geç olabilir.
 

Esad'dan istenen şey, daha önce Irak Devlet Başkanı Saddam Hüseyin'den ve Libya lideri Albay Muammer Kaddafi'den istenenin aynısı, yani tüm kimyasal ve biyolojik silahları ABD-İngiliz ittifakına teslim etmek ve arkasından gitmek veya bu iki liderde olduğu gibi, yargılanmayı kabul etsin veya etmesin, ölümle yüzleşmek.
 

Esad bu taleplere boyun eğecek mi? Bundan şüpheliyiz. Bu nedenle yöntem ve sonuçlar bakımından önceki üç savaştan farklı olabilecek yeni bir savaşa hazırlanmalıyız. Ancak bu her durumda, kurbanlarının Araplar ve Müslümanlar olarak bizim olacağımız bir savaş olacaktır.
 

Çeviren: Selim Sezer
 

medyasafak.com