"Mısır Darbesi Aslında Yeni bir İslam Karşıtı Psikolojik Operasyon"

"Mısır Darbesi Aslında Yeni bir İslam Karşıtı Psikolojik Operasyon"
Mısır'daki son durumla ilgili farklı bakış açılarını yansıtan analizlerin çevirisini sürdürüyoruz...

Mısır'daki “Darbe” Aslında Yeni bir İslam Karşıtı Psikolojik Operasyon

 

Dr. Kevin Barrett

 

Press TV

 

Mısırlı generallerin Mursi'ye karşı yaptıkları darbe, Mısır'ın “Müslümanlaşmasını” ve İsrail-ABD yörüngesinden çıkarak bağımsızların tarafına geçmesini engellemek amacıyla tasarlanmış bir darbedir. Daha geniş bir açıdan bakıldığında ise, bu darbenin 1979 yılında gerçekleşen İran İslam Devrimi'nden beri Batılı liderler tarafından yürütülmekte olan İslam karşıtı psikolojik savaşın bir parçasından ibaret olduğu görülür. 

  

Amerikan yasaları, “başında seçimle iş başına getirilmiş olan bir kişinin bulunduğu bir hükümetin askerî bir darbe ya da kararname ile düşürülmesi yoluyla tesis edilen yeni hükümete yardım etmeyi” yasaklar.   

 

O hâlde Mısır'da olup biten nedir?

Demokratik seçimler yoluyla iş başına getirilen Mısır Cumhurbaşkanı Mursi ordu tarafından devrilerek tutuklandı. Mısır anayasası askıya alındı. İktidar partisinin liderleri yakalanarak hapsedildi. Ordu televizyon ve radyo yayını yapılan stüdyoları ele geçirdi.     


Ancak darbeyi planlayanlar, bunun bir darbe olmadığı konusunda ısrarcılar.


Eğer yaptıklarını darbe olarak anacak olurlarsa ABD'nin Mısır cuntasını İsrail'e itaat ettirmek amacıyla her yıl yaptığı 1.5 milyar dolarlık askerî yardımdan vazgeçmek zorunda kalacaklar. 


Mısırlı generaller Amerikan parasını ceplerine indirmeye aynen devam etmek istiyorlar. Hesapsızca para harcamaya dayalı hayat tarzlarını sürdürmek istiyorlar. Güçlerini, Mısır'ı sahne arkasından yöneten kişiler olarak kalmak suretiyle muhafaza etmek istiyorlar. Ülkelerini IMF vurgunculuğunun bir kölesi olarak görmeye devam etmek istiyorlar. Çoğunluğunu Müslümanların oluşturduğu ülkelerinin gerçek manada bir İslam ülkesine dönüşmesini engellemek istiyorlar. Bunun yanı sıra, bir yandan İsrail'e sorgusuz sualsiz itaat eder ve Filistinlileri açlıkla baş başa bırakırlarken, diğer yandan da yakaladıkları Müslüman aktivistlere işkence etmeye ve onları öldürmeye devam etmek istiyorlar.         


Mısır'da gerçekleşen “darbe olmayan darbe” art arda gizli kapaklı yapılan bir dizi darbeden yalnızca en sonuncusu aslında. Tarih boyunca iki tür darbe olagelmiştir: Doğrudan darbe olarak ilan edilen darbeler ve darbe olarak anılmayan darbeler. Edward Luttwak, bu ikinci tür darbe biçimini 1969'da yayımanan Coup d'Etat: A Practical Handbook (Darbe: Pratik Bir El Kitabı) adlı kitabında ele almıştır.    


Luttwak, Paul Wolfowitz ile birlikte dünyanın önde gelen neo-konservatif askerî strateji uzmanlarındandır. Luttwak'ın Coup d'Etat adlı kitabı demokratik seçimler yoluyla iş başına getirilmiş olan bir hükümeti gizlice ya da daha sonra bunun sorumluluğunu reddedebilecek şekilde devirmek isteyenler için bir kılavuz niteliğinde.     

 

Üstü kapalı bir şekilde darbe yapmanın yolu propaganda yapmayı başarmaktan geçiyor. Eğer insanları demokratik seçimlerle iş başına getirilmiş bir liderden yeteri kadar nefret eder hâle getirmeyi başarırsanız, onu devirmek tereyağından kıl çekmek kadar kolay olur… Üstelik bu şekilde olan bitenin esasen bir darbe olduğu gerçeğini bile gizleyebilirsiniz.  


Tesadüf eseri, CIA'in, demokratik yollardan seçilmiş olan Avusturalya Başbakanı Geoff Whitlam'ı üstü kapalı bir şekilde devirmeye çalıştığı 1974'de Avusturalya'da bulunuyordum. 
CIA'in bunu nasıl yaptığını sizlere anlatayım.

Öncelikle Avusturalya'nın kredi notunu düşürmek ve ekonomisini alt üst etmek için uluslararası bankacılık kuruluşlarını kullandılar... Tıpkı Mursi karşıtı darbecilerin Mısır'da yaptığı gibi.   


Sonra ülkenin yerel kaynaklarını kullanarak ekonomiyi sabote etme konusunda bir adım daha ileri gittiler. (Mursi karşıtı darbeciler de aynı taktiğe başvurdular.)  

 
Daha sonra ise, medya üzerindeki nüfuzlarını kullanarak halkı Whitlam karşıtı propaganda yağmuruna tuttular… Tıpkı Mısırlı darbecilerin Mısır medyası üzerinden Mursi karşıtı propaganda yaptığı gibi.  


Ekonomi alt üst olunca ve hedef tahtasına koyulan lidere medya tarafından çamur atılınca, geriye seçimler yoluyla iş başına gelen lideri yerinden etmek ve bunu “halkın iradesinin” gereğiymiş gibi göstermek kalıyordu.  


CIA'in 1974 yılında Geoff Whitlam'a karşı gerçekleştirdiği bu faaliyetin amacı, Whitam'ın kapatmak istediği Alice Springs'teki devasa CIA üssünü korumaktı. Bu faaliyetin bir diğer amacı ise, Avusturalya'nın “sosyalistleşmesini” ve bu şekilde ABD'nin yörüngesinden çıkarak bağımsızların tarafına geçmesini engellemekti. 


Mısırlı generallerin Mursi'ye karşı yaptıkları darbe ise, Mısır'ın “Müslümanlaşmasını” ve İsrail-ABD yörüngesinden çıkarak bağımsızların tarafına geçmesini engellemek amacıyla tasarlanmış bir darbedir. Daha geniş bir açıdan bakıldığında ise, bu darbenin 1979 yılında gerçekleşen İran İslam Devrimi'nden beri Batılı liderler tarafından yürütülmekte olan İslam karşıtı psikolojik savaşın bir parçasından ibaret olduğu görülür.   


İslamî uyanış, gerçek manada bağımsız, güçlü bir Müslüman dünyasının inşa edilmesini öngördüğü için tehlike arz etmektedir. Federalist ya da birleşmiş bir İslam dünyası dünyanın en önemli enerji kaynaklarının %80'ini elinde tutacak ve yeniden dünyanın öncü medeniyeti hâline gelecektir.

 

Bu ihtimal hâlihazırda dünyayı idare eden ve başlarında Rothschild ailesi ile onların müttefiklerinin yer aldığı yatırım banklerleri açısından son derece tehlikelidir. İslam'ın faizi yasaklıyor oluşu, hortumcular (bankster: bankler ile gangster kelimelerinden türetilmiş bir deyim)  tarafından idare edilen itibarî para temelli dünya sistemi açısından ölümcül bir tehlike arz etmektedir.    


Batılı güçler 1979 yılından beri İslamî uyanışın ateşini söndürmek ve bu uyanışı amaçları doğrulusunda yönlendirmek için çaba sarf etmektedirler. Bu yolda bütün dünyayı İslamofobi'ye gark ettiler. “Böl ve yönet” taktiğine başvurarak Sünnileri Şiilere, Sufileri Selefilere, Müslümanları Hıristiyanlara, İslamcıları ulusalcılara düşman etmeye uğraşmaktadırlar. İslamî siyaset hareketlerini kullanarak emperyalizm ve Siyonizm karşıtı seküler hareketlere saldırmaktadırlar. Bunun en son örneği de Suriye'dir.


Hortumcuların elinde tuttuğu dünya sisteminin Mısır'da bulunan yerel muhafızları –ordu ve ordunun müttefikleri—  siyasi İslam'ı bastırmakla görevlendirilmişlerdir. Bu kişiler, geçtiğimiz otuz yılın çoğunu İslamcı aktivistleri kaçırmak, işkence etmek ve öldürmekle geçirmişlerdir.


Buna karşın İslam Mısır'daki yükselişini sürdürmüştür.


Bu nedenle artık klasikleşmiş bir manevra ile Arap Baharı gasp edilerek bu harekete Yeni Dünya Düzeni'nin hedeflerine uygun düşen bir yön verilmiştir. Yeni Dünya Düzeni'nin Mısırlı piyonları olan generaller Müslüman Kardeşler'in cumhurbaşkanlığı seçimini kazanmasına, Müslüman Kardeşler'i bertaraf etmek hedefi doğrultusunda müsaade etmişlerdir.     

 

Bir başka ifadeyle, Mursi'ye karşı yapılan darbe, Mursi cumhurbaşkanlığı görevine gelmeden çok önce, hatta muhtemelen Arap Baharı'nın ortaya çıkmasından bile önce planlamıştı… Arkalarına Yeni Dünya Düzeni'ni alan generaller, siyasi İslam'ın yükselişine karşı direnmeye devam etmeleri durumunda güçlerini kaybedeceklerinin farkındaydılar. Bu nedenle de bu olaylar olmadan çok önce, önü kesilmiş bir İslamî liderin iktidara gelmesine, planlanmış bir ekonomik çöküntünün sorumluluğunu üzerine almasına ve daha sonra koltuğunu kaybetmesine müsaade etmeyi kararlaştırdılar. Amaçları ise Mursi'yi itibarsızlaştırarak siyasi İslam'ı itibarsızlaştırmaktı.   

 

Yeni Dünya Düzeni'nin Mısır ekonomisini kontrollü bir şekilde tahrip etmesi, Mısır medyasının Mursi'ye karşı yürüttüğü karalama kampanyaları… Bunların hepsi seneler önce planlamıştı.  

 

Ve milyonlarca Mısırlı Facebook'da ve Twitter'da dolanan mesajları paylaşarak bu tuzağa düştüler.

Ne yazık ki, Mursi ve Müslüman kardeşler böyle bir savaşa hazırlıklı değillerdi. Hemen tuzağa düşüverdiler, tıpkı Yeni Dünya Düzeni'nin Suriye'de onların önüne koyduğu mezhep tuzağına düştükleri gibi.


Mısır Cumhurbaşkanı Mursi'nin devrilmesi Tıpkı 11 Eylül gibi hem bir darbe hem de İslam karşıtı bir psikolojik operasyondur.


Bu tür psikolojik operasyonlara karşı kullanılacak en iyi silah gerçeğin kendisidir.
 

Dr. Kevin Barrett: İslam ve Arap dünyası konusunda uzmanlaşmış bir akademisyendir. Barrett, aynı zamanda Amerika'da “Teröre Karşı Verilen Savaş”ı eleştiren önde gelen düşünürler arasında yer almaktadır. Kendisi pek çok kez Fox, CNN, PBS gibi televizyon kanallarına mülakatlar vermiş ve New York Times, the Christian Science Monitor ve the Chicago Tribune gibi önemli gazetelerde özel haberlerin yapılması ve bu gazeteleri temsil eden başyazılarda savunulan görüşlerin tersini savunan görüşlere yer verilmesine öncü oldu. Dr. Barrett, San Francisco, Paris ve 2008'de senatörlüğe aday olduğu Wisconsin'de bulunan üniversitelerde dersler verdi. Müslüman-Hıristiyan-Yahudi Birliği'nin kurucularından olan Barrett, şu kitapları kaleme almıştır: Truth Jihad: My Epic Struggle Against the 9/11 Big Lie (2007) ve Questioning the War on Terror: A Primer for Obama Voters (2009). İnternet sitesinin adresi: www.truthjihad.com.

 

Çev: Leyla Kader

 

medyasafak.com