"İsrail'in kayıplarını durdurmak için yapabileceği hiçbir şey yok. Söz konusu olan sadece maddi can kayıpları, ekonomik yıkım ya da dünyadaki büyük güven ve itibar kaybı değil. Aksine, İsrailliler insanlıklarını kaybettiler."
Rusya ve İran, güvenli bölge fikri karşısında benzer bir şüphecilik ortaya koydu. Moskova göründüğü kadarıyla Suriye’de olanlara karar verme konusunda esnekliği korumaya çalışacak; Tahran ise başlıca müttefikleri olan Suriye Arap Ordusu ve Hizbullah’ın, ülkenin kalan kısımlarındaki kontrolünü güçlendirmeye çabalayacak.
Geçen dört senenin ardından, nesnel gerçekler Suriye savaşına giriş kararının, basiret, zekâ ve güçlü önseziler sayesinde alındığını ortaya koyuyor. Hizbullah, bugün birçok Arap ülkesinin dahilinde ve uçsuz bucaksız geniş topraklara yayılmış durumda.
Yakın zamanda Rusya’ya ve Suriye’ye yönelen bir dizi provokasyonun münferit olaylar gibi görünmesi isteniyor, ancak gerçekte bu olaylar giderek büyüyen ve Suriye’de tam kapsamlı bir ABD müdahalesine dönüşebilecek olan bir “misyon genişlemesini” teşkil ediyor.
Elbette, ABD ve Batı medyası da, petrol finansmanlı Arap medyası da Carf el-Sahr'da olanların altını çizmeye zahmet etmeyecektir. IŞİD’in, zemini koruma yönündeki bütün girişimleri başarısız oldu. ABD ve Irak ordularının on yılın önemli bir kısmı boyunca ele geçiremediği bölge, G. Süleymani ve Iraklı milislerce 48 saatten kısa bir süre içinde kurtarıldı.
Silahlı grupların Kalamun Dağları’nda bulunan Yabrud’daki son kaleleri üzerindeki kuşatma sıkılaşırken, bu grupların liderleri, Kalamun’da orduyu meşgul edecek yeni bir cephe açılması çağrıları arasında, Suriye Ordusu’na karşı muharebeyi kaybedeceklerinin kesin olduğunu söylemeye başladı.
Kaynaklar, Nusra’dan bir grubun Irak’tan sızıp IŞİD’le beraber koordinasyon yaparak, sakinlerin arasında dehşet saçmak ve devletin kontrolü kaybetmesini sağlayacak kaos ortamı yaratmak suretiyle toplu göçlere yol açmak için zehirli gazları yerleşim bölgelerine karşı kullanmayı planlamakta olduğunu iddia ettiler.