Haliva, geçtiğimiz Mart ayında Lübnan ile işgal altındaki Filistin arasındaki sınıra yaklaşık 60 km uzaklıktaki Megiddo Kavşağı'nda meydana gelen ve bir İsraillinin ağır yaralandığı olaya atıfta bulundu. İşgalci İsrail, patlamanın Hizbullah tarafından gerçekleştirilen bir sızmanın sonucu olduğunu iddia ediyor.
Kendi döneminde "Nasrallah benim adımı asla unutmayacak" diyen Perents'e Seyyid Nasrallah'ın cevabı "Doğru söylüyor, bu ismi unutmayacağım çünkü o bize tarihimizdeki büyük zaferi elde etmeyi sağladı" olmuştu. İkinci lider Lieberman ise Nasrallah'ı tutuklama çağrıları yapıyor. Bakalım Seyyid'in buna cevabı ne olacak?
Örneğin Şehid Ali Feyyaz'ın şahsında Hizbullah'ın Bosna'daki faaliyetlerini -ki bu nedenle Ebu Alâi Bosnî olarak tanınmaktaydı- bir kenara koyarsak, Hizbullah'ın ciddi olarak ilk önce Amerikan işgalinden sonra Irak'taki varlığı rapor edilmişti. Deniliyor ki Nasrallah 2008 yılına kadar gününün birkaç saatini Irak meseleleri hakkındaki okumalara ayırıyordu.
Sefir gazetesinden Halil Harb ise şöyle diyor: "Hizbullah Kalamun, Kusayr ve Humus bölgelerinde elde ettiği zaferlerle kendisine ilerde İsrail ile gerçekleştireceği bir çatışma için stratejik bir derinlik yaratmış oldu. Bu durum Direniş Eksenine sahada daha geniş seçenekler sunacak."
Pek çok defa Suriye’ye gitmiş bir Hizbullah gazisi olan Ebu Ali, örgütün Suriye’ye müdahil olmasının onu daha da güçlendirdiğini düşünüyor. Ebu Ali, Suriye’ye yeni gidişin arefesinde, “Kusayr’dan sonra, bizim nereye gönderildiğimiz önemli değil. Biz her şey için eğitildik” diyor.
ABD’nin müttefiki Abdülhakim Bilhac’ın şimdi Libya’da IŞİD’e liderlik ettiği yönündeki ifşaatlar, bu ülkedeki ve bölge çapındaki ABD politikasını takip edenler için şaşırtıcı olmadı. Bu gelişme defalarca olduğu gibi, Washington’un tam da dünya çapında savaştığını iddia ettiği bu güçlere yardım ve kolaylık sağladığını gösteriyor.
Direniş, hiçbir aracı devre dışı bırakmaksızın şimdi, çekirdek kimliği ve misyonu, varlık nedeni olan İsrail’e karşı direnişe bağlı kalsa da, aynı zamanda Nasrallah’ın deyimiyle Direniş’in “belkemiğini” korumaya da adanmış olan ulus-üstü bir Direniş Ordusu’na dönüşmüştür.