Suriye’de Kimyasal Kargaşası: İsrail’in Yeni Bir Yanıltma Harekâtı mı?
- Medyasafak.net
- ANALİZ
- 24.08.2013

Suriye’nin yıkılması, on yıllardır var olan bir İsrail projesinin – Ortadoğu’nun Balkanlaştırılmasını hedefleyen Oded Yinon planının – doruk noktası olacaktır. İsrailli stratejistler en azından 1970’lerden beri, komşu Ortadoğu ülkelerini ezerek küçük etnik ve mezhepsel temelli Bantustan’lara dönüştürmeyi planladılar.
Suriye'de kimyasal kargaşası: İsrail'in yeni bir yanıltma harekâtı mı?
Dr. Kevin Barrett
Press TV
Çarşamba günü – yüzlerce Suriyelinin kimyasal silahla katledilmesinden sadece saatler sonra – İsrailli Askeri İşler Bakanı Moşe Yalon, bunu kimin yaptığını bildiğini iddia etti: Suriye hükümeti.
Aralarında ABD Başkanı Barack Obama'nun da bulunduğu diğer dünya liderleri, bir yargıya varmadı. Aksine, Birleşmiş Milletler soruşturması için çağrı yaptılar. Aralarında BBC'den Frank Gardner, eski BM silah denetçisi Rolf Ekeus ve İsveçli kimyasal silah uzmanı Ake Sellstrom'un da bulunduğu pek çok uzman, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad'ın tam da silah denetçilerinin Suriye'ye vardığı bir anda bir kimyasal saldırı gerçekleştirdiği düşüncesini gülünç buldu veya şüpheyle yaklaştı. Rusya Dışişleri Bakanı bir adım daha öne çıktı ve kimyasal saldırıyı “önceden planlanmış bir provokasyon” olarak tanımladı.
Fakat kimin tarafından planlandı?
Bu soruya cevap verebilmek için, başka bir soru sormalıyız: İsrail, Suriye'deki kimyasal saldırının arkasında kimin olduğunu nasıl bu kadar çabuk bilebildi?
İsrailli liderler, büyüleyici kehanet güçlerine sahiptir. Ne zaman devasa, tarihin akışını değiştirecek bir terör saldırısı meydana gelse, İsrailliler kimin yaptığını hemen bilirler. Toz-duman dağılmadan ortaya çıkıp dünyaya bunun tam olarak ne anlama geldiğini anlatırlar – ve dünyanın tepki vermesini istedikleri biçim için gerekli senaryoyu sunarlar.
Christopher Bollyn bize şunu hatırlatıyor: “11 Eylül'de uçakların çarpmasından dakikalar sonra Ehud Barak (İsrail ordusunun örtülü operasyon gücü Sayeret Matkal'ın kurucusu ve şefi) BBC World'ün Londra stüdyosundaydı ve dünyaya inandırıcı (ve siyasi) bir izahat sunmaya hazırdı. 11 Eylül'ün gerçek tezgahlayıcısı olan Barak, ‘Terörizmle Savaş' için – ve ABD'nin Afganistan ve Ortadoğu'ya müdahalesi için – çağrı yapan ilk kişiydi.”
Ehud Barak'ın 11 Eylül'den dakikalar sonra yaptığı gibi, Moşe Yalon da Suriye'deki kimyasal silah trajedisinden birkaç saat sonra ortaya çıktı ve senaryosu önceden yazılmış gibi görünen bir anlatı sundu.
Fox News, İsrail senaryosunu aktardı:
"(Askeri İşler Bakanı) Yalon, İsrail ordu muhabirlerine 'Suriye'de rejim kimyasal silah kullandı ve bunu ilk kez yapmıyor' dedi. Bakan, ‘Bu, Alevi azınlığa dayanan rejim ile, Sünni Müslümanlar, bazı Müslüman Kardeşler üyeleri ve El Kaide bağlantılı diğerlerinden oluşan heterojen muhalefet arasındaki bir ölüm-kalım savaşı. Bu savaş için bir son öngörmüyoruz - (Başkan Beşar) Esad'ın düşüşü bile bu savaşa bir son getirmeyecek ve uzun bir dönem boyunca kanlı hesaplaşmalar devam edecektir' diye ekledi. 'Suriye'nin, Batı kısmı – kıyı bölgesi ve Şam'a giden koridor – Aleviler tarafından, Doğu ve Kuzey bölgeleri ise Kürtler ve Sünniler tarafından kontrol edilecek şekilde bölüneceğini görebiliriz.'”
Yalon'un verdiği nutuk, bir analiz değildir. Bir eylem programıdır. İsraillilerin, olmasını istediği şeydir.
Öncelikle İsrailliler, Suriye hükümetinin tam da silah denetçilerinin ülkeye girdiği sırada devasa bir kimyasal silah saldırısı gerçekleştirecek kadar deli olduğuna dünyayı inandırmak istiyorlar. Esad hükümetinin, kendisine karşı büyük bir Batı müdahalesini provoke etmek için tasarlanmış bir zehirli gaz saldırısını gerçekleştirerek son aylarda elde ettiği devasa kazanımları riske edeceğine dünyayı inandırmak istiyorlar.
İsrailliler dünyanın bu çatışmayı, Sünni ve Alevi Müslümanlar arasındaki, yola getirilemeyen, sonu gelmez bir savaş olarak görmesini istiyor. İsraillilerin “savaş için bir son öngörmemesinin” anlamı, savaşın bitmesini istemedikleridir – gerçekte, savaşın sürmesi için her şeyi yapacaklardır ve buna son kimyasal silah saldırısı gibi yanıltma harekatı saldırılarının gerçekleştirilmesi de dahildir. İsrail'in amacı, Yalon'un kabul ettiği gibi, Suriye'nin yıkılmasıdır: “Suriye'nin, Batı kısmı – kıyı bölgesi ve Şam'a giden koridor – Aleviler tarafından, Doğu ve Kuzey bölgeleri ise Kürtler ve Sünniler tarafından kontrol edilecek şekilde bölüneceğini görebiliriz.”
Suriye'nin yıkılması, on yıllardır var olan bir İsrail projesinin – Ortadoğu'nun Balkanlaştırılmasını hedefleyen Oded Yinon planının – doruk noktası olacaktır. İsrailli stratejistler en azından 1970'lerden beri, komşu Ortadoğu ülkelerini ezerek küçük etnik ve mezhepsel temelli Bantustan'lara dönüştürmeyi planladılar.
Ortadoğu'yu parçalamayı hedefleyen Oded Yinon planı, 1996 yılında Netanyahu'nun “Temiz Sayfa” planı oldu. Netanyahu'nun – kendine özgü “Karanlıklar Prensi” Richard Perle'ün liderlik ettiği – neo-con'ları, İsrail'in komşularının yıkılması hedefine ulaşmak için, ABD'yi kandırıp İsrail'in kirli işlerini yapmaya ikna etmeyi tasarladılar. Eylül 2000 tarihinde Perle, Wolfowitz, ve Yeni Amerikan Yüzyılı Projesi'nden (PNAC) öteki Siyonistler, “yeni bir Pearl Harbor” çağrısı yaptılar. Hedefleri, İsrail'in düşmanlarına karşı uzun erimli bir ABD savaşıydı. Bir yıl sonra, 11 Eylül 2001'de, onların Yeni Pearl Harbor'u gerçekliğe dönüştü.
İsrailliler ve onların Amerikalı vekilleri şimdiden Irak, Libya ve Sudan'ı ezip parçalara ayırdılar. Şimdi Suriye'yi ve Mısır'ı – Nil'den Fırat'a kadar uzanan “Büyük İsrail'i” yaratmak için topraklarını çalmayı planladıkları iki ülkeyi – hedef tahtasına oturtuyorlar.
Suriye'ye yönelik kimyasal yanıltma harekatı saldırısından kısa süre önce İsrailliler, Mısır'da faşist bir darbe tertip ettiler. Kariyeri boyunca İsrail piyonu olmuş General el-Sisi, darbe öncesinde ve sırasında günlerce İsrailli eğiticileriyle telefon görüşmeleri yaptı.
Suriye'de olduğu gibi Mısır'da da İsraillilerin amacı “savaşa herhangi bir son öngörmemek”tir. İşte bu yüzden İsrailliler, el-Sisi'yi ve Siyonist kontrollü Mısır derin devletini, mücrim eski diktatör Hüsnü Mübarek'i tahliye etmeye ikna ettiler. Bu hareketin Mısırlı kitleleri öfkelendirmesi ve el-Sisi rejimi tarafından binlerce kişinin öldürüldüğü süregiden katliamın hızlandırılması hesaplandı.
Suriye ve Mısır halkları, artık İsrail'in tuzaklarına düşmemelidir.
Ve dünya anlamalıdır ki, İsrail'in Arap ve Müslüman düşmanlarına atfedilen en büyük ve en sarsıcı “terör saldırılarının” tümü - Lavon Olayı'ndan USS Liberty katliamına, Achille Lauro ve Entebbe'deki kaçırma olaylarından, Londra ve Buenos Aires'teki Yahudi hedeflerin bombalanmasına, 11 Eylül'den onu müteakip 9/11Bali, Madrid, Londra, Mumbai ve başka yerlerdeki operasyonlara kadar – İsrail destekli yanıltma harekatları olmuştur.
Moşe Yalon'un, dünyanın Suriye'deki kimyasal silah katliamına tepkisini yönlendirme amaçlı acemice girişimi, bu saldırının da bir başka İsrail yanıltma harekatı olduğuna işaret ediyor.
Çev: Selim Sezer
medyasafak.com