Eric Draitser: ABD'nin Kanıtlarının Çürütülmesi

Eric Draitser: ABD'nin Kanıtlarının Çürütülmesi
Ünlü stopimperialism.org sitesinden analist Eric Draitser, ABD'nin Suriye devletinin kimyasal silah kullandığına dair yayınladığı raporu çürütüyor...

“Suriye hükümeti tarafından 21 Ağustos 2013 tarihinde kimyasal silah kullanılması hakkında ABD hükümetinin değerlendirmesi”nin çürütülmesi

 

Eric Draitser 

 

stopimperialism.org 

 

ABD Dışişleri Bakanı John Kerry'nin kamuoyuna yaptığı açıklamayla birlikte yayınlanan, “Suriye hükümeti tarafından 21 Ağustos 2013 tarihinde kimyasal silah kullanılması hakkında ABD hükümetinin değerlendirmesi” başlığını taşıyan doküman yalnızca, ABD'yi Ortadoğu'da başka bir mücrim ve yıkıcı savaşa sürüklemek için tasarlanan, imal edilmiş anlatının bir özetidir. Suriye'de sahada bulunan BM kimyasal silah denetçilerinin ilk raporlarından bile önce yayınlanan doküman, bir kurgu çalışmasının ürünüdür.  

 

Doküman ilk olarak “Birleşik Devletler Hükümeti, yüksek bir güvenilirliğe dayanarak, Suriye hükümetinin 21 Ağustos 2013 tarihinde Şam'ın banliyölerinde bir kimyasal silah saldırısı gerçekleştirdiği değerlendirmesini yapmaktadır” ifadesiyle başlıyor. Doğal olarak, sahadaki uzman denetçiler kendi çalışmalarını henüz sonuçlandırmamışken böyle bir sonuca nasıl ulaşıldığı merak edilebilir. Eğer kimyasal silahlar, toksikoloji ve diğer ilgili disiplinlerde yılların eğitimine sahip olan bu uzmanlar böyle bir saptama yapacaksa, ABD'nin şimdiden böyle bir sonuca ulaşmış olması hayli elverişli görünecektir.

 

Dahası, bu sözde “istihbarat”ın kaynakları hakkındaki kendi itirafları düşünüldüğünde, bu denli müphem bir hükümet raporu hakkında ciddi şüphelerin ortaya konması gerekir. Dokümanda şunlar izah edilmektedir: 

 

Tüm kaynaklardan hareketle oluşturulan bu değerlendirmeler, insani, göstergesel ve jeo-uzamsal istihbarat ile kayda değer açık kaynaklı raporlar toplamına dayandırılmıştır… ABD istihbarat bilgilerine ilave olarak, uluslararası ve Suriyeli tıp personelinden gelen açıklamalar, videolar, tanık anlatıları, Şam'ın en az 12 farklı bölgesinden binlerce sosyal medya raporu, gazeteci raporları ve hayli itibarlı sivil toplum kuruluşlarından gelen raporlar mevcuttur.

 

İlk ve öncelikli olarak, bu dokümanın eleştirel bir okuması, “insani istihbarat” ve “tanık anlatıları” kavramlarıyla işe başlamalıdır. Böyle bir terminoloji, ABD'nin önceden kanaat getirilmiş sonuçları isyancı kaynaklarına ve Batı medya raporlarında her zaman alıntılanan kaynaklar olan, ağızlarda sakız olmuş “aktivistlere” dayandırdığını göstermektedir. İkinci olarak, ABD yetkililerinin tanık anlatılarını ince eleyip sık dokuduğu açıktır, zira çatışmanın her iki tarafından da, bu sözde yüksek güvenilirliğe sahip değerlendirmeyle doğrudan doğruya çelişen çok sayıda anlatı mevcuttur. 

Associated Press muhabiri Dale Gavlak tarafından Mint Press News'te aktarıldığına göre, Guta kasabasından – kimyasal saldırının gerçekleştiği bölgeden – Suriyeliler, ABD hükümeti tarafından anlatılandan oldukça farklı bir hikaye anlatıyorlar. Kasaba sakinleri, “bazı isyancıların Suudi istihbarat şefi Prens Bender bin Sultan aracılığıyla kimyasal silahlar edindiği ve söz konusu gaz saldırısının gerçekleştirilmesinden sorumlu olduğu” yönünde hayli inanılır tanıklıklar sunuyor. Bu tanıklıkları daha da zorlayıcı kılan şey, söz konusu tanıklıkların, içlerinden bazılarının çocuklarını Esad güçleriyle savaşırken kaybettiği, Esad karşıtı Suriyelilerden geliyor olması. Guta sakinlerinden biri, Nusra Cephesi isimli cihadçı grup adına kimyasal silah saldırısı gerçekleştirmekle görevlendirilen ve Suudilerden gelen silahların indirildiği ve taşındığından bahseden oğluyla olan konuşmasını anlatmış. Oğlu daha sonra, silahları saklamak için kullanılan bir tünel içinde öldürülmüş. 

 

Diğer yandan “sosyal medya raporlarının” bir savaş nedeni oluşturmak için güvenilir kanıt teşkil etmesine itiraz etmek de oldukça önemlidir. ABD ve diğer istihbarat kuruluşlarının, uygun gördükleri herhangi bir yoldan twitter, Facebook ve diğer sosyal medya sayfalarını manipüle edebildikleri uzun zamandır bilinen bir gerçektir. Bunu Guardian 2011 tarihinde yazmıştı:

 

ABD ordusu, internet görüşmelerini etkilemek ve Amerikan yanlısı propaganda yaymak için, sahte online kişiler kullanmak yoluyla sosyal medya sitelerini gizlice manipüle etmesini sağlayacak bir yazılım geliştiriyor… Buna göre her bir sahte online kişi, ikna edici bir arka plana ve geçmişe sahip olmalı ve ayrıntılar vermelidir; 50'ye kadar ABD merkezli kontrolör de ‘sofistike düşmanlar tarafından keşfedilme korkusu olmadan' çalışma yerlerinden sahte kimlikleri işletebilmelidir.

 

Şu durumda temel bir gerçek olarak ABD, üzerinde kontrole sahip olduğu bir sistem olan sosyal medyayı, önceden imal edilmiş savaş anlatısını doğrulamak amacıyla kullanmaktadır. İlave olarak, videoların bir kanıt parçası teşkil ettiği fikri de gülünçtür. Herhangi bir gözlemcinin size söyleyebileceği üzere, videolar kolayca manipüle edilebilmektedir ve dokunulmamış halde olsalar bile, bir suçun zanlısını değerlendirmek amacıyla kullanılamazlar. Videolar yalnızca görülebilir olanı gösterir, bunun altında yatan gerekçeleri, araçları ve fırsatları değil. Bunların hepsi gerçek bir soruşturmanın parçasıdır. 

 

Nihayet, gazeteci raporlarının da “yüksek güvenilirliğe dayanan değerlendirme” denilen bu pastişin parçası olduğu fikrinden ciddi şekilde kuşkulanmak gerekir; zira Batı'nın Suriye'deki çatışmayla ilgili yaptığı haberler genellikle ülke dışındaki gazetecilerden veya isyancıların davasına sempati duyanlardan gelmektedir. İster ücretli propagandacılar olsunlar ister sadece şirket medyasının sözcüleri olarak kullanılan uygun araçlar, onların raporları hayli şüphelidir ve kesinlikle savaş politikasında hiçbir rolleri olmamalıdır.

 

Değerlendirmede referans verilen “istihbarat bilgisi”nin incelenmesi de kritiktir. Bizzat dokümana göre, savaş gerekçesinin önemli bir bölümünün insani istihbarata dayandığı görülecektir. Pek çok haber kuruluşu, Esad'a yöneltilen bu suçlamanın tümünün, İsraillilerden ABD istihbaratına gelen ve ele geçirilen bir telefon aramasına dayandığını yazdı. Savaş amaçları için istihbarat imal etme konusunda uzun bir geçmişi olan İsrail, kesinlikle tarafsız bir gözlemci değildir. Bölgede Esad hükümetinin devrilmesi çağrısı yapan temel aktörlerden biri olan Tel Aviv'in, Suriye'ye yönelik bir ABD müdahalesinin sağlanmasında menfaati vardır.  

 

Tutkulu bir İsrail yanlısı haber kuruluşu olan FOX News, şunları belirtti:

 

Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad'ın 21 Ağustos'taki kimyasal silah saldırısından sorumlu olduğuna dair ilk teyit, İsrail istihbarat servisinden bir gruptan geldi… İsrail Savunma Kuvvetleri'nin bir özel birimi – numara 8200 adıyla bilinen bir istihbarat birimi… Beyaz Saray'ın saldırının arkasında Esad rejiminin olduğu sonucuna ulaşmasını sağlayan istihbarat sinyallerinin verilmesine yardımcı oldu.  

 

Esad'ı devirme savaşından en büyük menfaati sağlayanların, saldırıyı Esad'la bağlantıIandırdığı iddia edilen tek kanıt parçasının ilk kaynağı olması gayet tutarlı görünecektir. Eğer bunun en hafif deyimle uydurma bir savaş bahanesi olduğunu düşünüyorsanız, haklısınız.

 

Değerlendirme, Washington'un saldırıların Esad tarafından gerçekleştirildiği sonucuna varma biçimini de ortaya koyuyor. Dokümanda şu ifadelere yer veriliyor.

 

Yüksek güvenilirliğe dayanarak, Suriye hükümetinin 21 Ağustos tarihinde Şam'ın banliyölerinde muhalefet unsurlarına karşı kimyasal silah saldırısı gerçekleştirdiği değerlendirmesini yapıyoruz. 21 Ağustos saldırısının muhalefet tarafından yapıldığı senaryosunun hayli ihtimal dışı olduğu değerlendirmesini yapıyoruz. Bu değerlendirmeyi yapmak için kullanılan bilgiler arasında rejimin bu saldırı için hazırlıklar yaptığı ve teslimat araçlarıyla ilgili istihbarat, saldırının kendisi ve etkisi hakkında pek çok istihbarat dalgası, saldırı sonrasındaki gözlemlerimiz ve rejim ile muhalefetin kapasiteleri arasındaki farklar bulunmaktadır.

 

Yukarıdaki alıntıyı tahlil ederken, Suriye'deki olayları yakından takip eden herkesin, bu sonucun kusurlu önermelere ve açık yalanlara dayandırıldığını hemen anlayabilmesi gerekir. Öncelikle, kimyasal silah saldırısının muhalefet tarafından gerçekleştirilmesinin “hayli ihtimal dışı” olduğu iddiasının öne sürülmesi imkansızdır, zira “isyancıların” daha önce kimyasal saldırılar gerçekleştirdiğine dair bolca kanıt mevcuttur. İsyancıların havan toplarına kimyasal silah yüklediğini gösteren ve yaygın bir şekilde dolaşıma girmiş olan videonun ortaya koyduğu gibi, bu gruplar kapasiteye ve gönderme sistemlerine sahip oldukları gibi, kayda değer düzeyde, kesinlikle saldırıyı gerçekleştirmelerine yetecek kadar kimyasal alımı da gerçekleştiriyorlar. Dahası, Nusra Cephesi ve diğer aşırıcı isyancı fraksiyonların gerçekleştirdiği çok sayıda katliam, bu grupların masum sivilleri toplu halde öldürme konusunda hiçbir tereddüdünün olmadığını gösteriyor.

 

ABD'nin vardığı sonuçları en azından kısmen “rejimin bu saldırı için yaptığı hazırlıklara” dayandırdığı iddiasına gelince, bunu herhangi bir şekilde desteleyecek bir kanıt sunulmadığı için bu da müphem bir iddiadır. Göründüğü kadarıyla Amerika Birleşik Devletleri uluslararası gözlemcilerin böyle bir kanıta sahip oldukları yönünde “sözlerini söylemelerini” istiyor ama, kırılgan kamuoyunun bunu görmesine izin vermemek gerekiyor. Kulağa, Irak savaşı öncesinde Bush'un söylediği yalanlar gibi geliyor.

 

Sözde “saldırı sonrası gözlemler” de yine şüphelidir, çünkü daha önce belirttiğim gibi, ABD BM'nin kimyasal silah denetiminin sonuçlarını beklemeye zahmet etmemiştir. Bu yüzden, bu gözlemler ancak sahada bulunan Esad karşıtı kaynaklardan veya alanda bulunmayıp, aynı rejim karşıtı kaynaklardan kendilerine verilen bilgileri sadece tekrarlayan uluslararası gözlemcilerden gelmiş olabilir. 

 

Adeta okuyucuya kötü bir şaka yapmak için yazılmış gibi duran doküman, inkar edilemez, kanıtlara dayalı bir değerlendirme olduğu iddiasına rağmen gerçekte, rivayet ve dedikodulardan başka bir şeye dayanmamaktadır. İlk sayfanın sonunda, bütün alıntıların içinde en önemlisi saklanmıştır:

 

Yüksek güvenilirliğe sahip değerlendirmemiz, ABD İstihbarat Topluluğunun teyitsiz olarak alabileceği en güçlü tutumdur. [vurgu bize ait].

 

Dolayısıyla ABD, kendisine ya da müttefiklerinden birine saldırmamış bir ülkeye, teyit edilmediği kabul edilen kanıtlar temelinde mi saldıracak? Bu denli korkunç ve suçlu bir şey olmasaydı, gülünç olurdu bu.

 

“Suriye hükümeti tarafından 21 Ağustos 2013 tarihinde kimyasal silah kullanılması hakkında ABD hükümetinin değerlendirmesi”, Suriye'ye karşı, siyasi, askeri ve ahlaki bakımdan meşrulaştırılamaz olan savaşı meşrulaştırmak amacıyla yapılmış, zayıf bir şekilde inşa edilmiş bir girişimdir. Yalanlara, çarpıtmalara, Esad'ın şeytanın tecessümü olduğu, ABD'nin de ahlaki üstünlükle, bir kez daha barış için savaşa girmesi gerektiği yönünde açık propagandaya dayanmaktadır. Bundan daha aldatıcı bir şey olamaz. Bundan daha tiksindirici bir şey olamaz. Bundan daha Amerikalı bir şey olamaz.

 

Çev: Selim Sezer

 

medyasafak.com