El-Sabirin: Gazze’de Hizbullah'a yakın yeni bir direniş hareketi

El-Sabirin: Gazze’de Hizbullah'a yakın yeni bir direniş hareketi
Birkaç gün önce Gazze Şeridi’nde kuruluşu ilan edilen bir örgütün bayrağı ve logosu, Hizbullah’ın şimdi Gazze’de bulunduğunu gösteriyor. Örgüt, Filistin’in Zaferi için El-Sabirin (Sabırlılar) adını taşıyor ve logosu çarpıcı bir biçimde Hizbullah logosuna benziyor. Yerel muhalifler örgütü bir Şii hareketi olmakla suçluyor.

 

El-Sabirin: Gazze'de yeni bir direniş hareketi

 

 

Hani İbrahim

 

 

El Ahbar

 

 

 

 

Birkaç gün önce Gazze Şeridi'nde kuruluşu ilan edilen bir örgütün bayrağı ve logosu, Hizbullah'ın şimdi Gazze'de bulunduğunu gösteriyor. Örgüt, Filistin'in Zaferi için El-Sabirin (Sabırlılar) adını taşıyor ve logosu çarpıcı bir biçimde Hizbullah logosuna benziyor. Yerel muhalifler örgütü bir Şii hareketi olmakla suçluyor, ancak örgütün yetkilileri bu suçlamayı reddediyor ve direniş içindeki konumlanışlarını organize etmek için öteki gruplarla koordinasyon kurduklarını vurguluyor.

 

Gazze- Son on yıl boyunca Filistinlilerin yaşamında meydana gelen bütün büyük dönüm noktalarına rağmen, fraksiyon bölünmelerinin ortadan kaldırdığı birkaç gençlik örgütü dışında hiçbir parti, yeni bir siyasi vizyon ortaya koyamadı. İç bölünme temel olarak El Fetih ve Hamas arasındaydı; geride kalan yedi yıl boyunca her iki örgütün de amacı, işgal altındaki Batı Şeria've Gazze'de siyasi ve ekonomik haritayı kontrol etmekti.

 

Gazze'nin güçlü aile bağlarıyla övünen sosyal karakteri, fraksiyon farklılıklarından ve çatışmalarından etkilendi. Ancak dini düzeyde Gazze, ezici çoğunluğu Sünni Müslümanların oluşturması nedeniyle çeşitliliği tolere etmiyor. Bu nedenle yeni örgütün kurulması, “izleyeceği yol hakkında ciddi kaygılar” yaratıyor. El-Sabirin İsrail'le savaşmaktan bahsediyor, fakat sloganları, bazılarının onu bir “mezhepsel hareket” olarak görmesine sebep olan çağrışımlar taşıyor. Örgütün kuruluşunu ilan etmek için seçtiği koşullar ve zamanlama da, meseleyi daha da karmaşık hale getiriyor.

 

El Fetih ve Hamas arasındaki uzlaşma süreci ilerlerken, İslami Cihad hareketi Direniş'in silahlarıyla ilgili bazı koşullara dair şerh düştü. Arap dünyasında, Arap Baharı çerçevesinde mezhepsel ve etnik zeminde alttan alta gelişen gerilimler bulunuyor. Bu bağlamda yeni örgütün yerleştiği konum pek çok soruya yol açtı ve hatta örgüt pek çok suçlamaya maruz kaldı.

 

El-Sabirin'den kaynaklar, “Filistin'deki ve bölgedeki koşulların zorluklarını gayet iyi bildiklerini”, bu nedenle örgütün kendisini “bütün Filistin'i özgürleştirmek isteyen ve İsrail'le müzakereye dayalı anlaşmalara, hatta uzun vadeli bir ateşkese inanmayan bir Filistin direniş hareketi” olarak sunduğunu söylüyor.  Ancak örgüt kuruluşunu, kadrolarından birinin (Nizar İsa) bir üretim hatası olduğunu söyledikleri bir patlama sonucunda hayatını kaybetmesinden sonra ilan etti. Örgüt, sorumluluğu üstlenebilmek için varlığını ilan etmeye zorlandı, ancak yıllardan beri faal olduğuna işaret etti.

 

Ebu Yusuf olarak bilinen bir El-Sabirin sözcüsü, El Ahbar'a verdiği demeçte mezhepsel aidiyetleriyle ilgili meseleyi ele alarak şöyle konuştu: “Biz İslam birliğine inanıyoruz ve her türlü mezhepsel söylemi reddediyoruz. Her kim ki bu meseleyi gündeme getirirse, düşmanlarımız olan Siyonistlere ve onların arkasında olan, bu ümmeti bölüp parçalamak isteyen küresel kibire hizmet etmiş olur.” Diğer yandan sözcü şunları da ekledi: “Biz, İslam hukuku bağlamında Allah'a ibadet etmek için hangi mezhebi seçecekleri konusunda üyelerimizi serbest bıraktığımızı inkar etmiyoruz. Fakat sanki bir sorunmuş gibi bu meseleyi vurgulamak, farklılıkları sömürmek ve nifak tohumları ekmek isteyenlerin stratejisidir.”

 

Ebu Yusuf, devamında şöyle konuştu: “Logolar arasındaki benzerlik, bizi Şii olmakla suçlamak için bir sebep teşkil etmez. Bizim seçtiğimiz logo, bir elin sıkıca tuttuğu tüfek, Kudüs'ü işaret eden bir Filistin haritası ve biz barış ve hümanizm taraftarı olduğumuz için Dünya gezegenine referans gibi, ortak semboller içeriyor.”

 

Filistin direnişi 1960'larda 27'den fazla askeri ve siyasi örgüte bölündü. Bunlardan bazıları bugüne kadar hayatta kalırken bazıları daha az önemli hale geldi. Bazı örgütler varlıklarına son verirken bazıları siyasi aktivizme yöneldi. İsrail'e karşı mücadele tarihindeki her dönüm noktası, yeni bir fraksiyonun ilan edilmesiyle karakterize oldu. El Nakba sonrasında Arap yenilgisi, Filistin Halk Kurtuluş Cephesi'nin (FHKC) ve El Fetih olarak da bilinen Filistin Kurtuluş Hareketi'nin kuruluşuna yol açtı. Bölgede komünist hareketin gerilemesiyle FHKC'nin rolü de geriledi; El Fetih'in rolü de, Beyrut'u terk etmesi ve Filistin'i çevreleyen coğrafi bölgeye uzak kalması sonucunda geri çekildi.

 

El Fetih siyasi eyleme yönelmeden, bir halk hareketi olarak başlayan Birinci İntifada (1987) iki İslami direniş hareketinin önünü açtı: Hamas ve İslami Cihad. İkinci İntifada'nın başlamasıyla, yarı resmi bir kararla silahlanan El Fetih, El Aksa Şehitleri Tugayı ve Ahmed Ebu el-Riş Tugayları üzerinden askeri mücadeleye geri döndü. Fakat başkan Mahmud Abbas bu iki yapıdan ilkinin rolünü ve varlığını küçülttü, ikincisi ise dağıldı. O tarihten bu yana, küçük askeri örgütler dışında, yeni bir siyasi programa sahip herhangi bir Filistinli örgütün kuruluşu ilan edilmedi.

 

 

Hizbullah bağlantısı mı?

 

El-Sabirin'in resmi sözcüsü, özellikle sosyal medya haberlerini takip eden Filistinliler arasında örgtün kimliğiyle ilgili ihtilaflar doğduktan sonra, Hizbullah'la olan ilişkilerinden söz etti: “Bizimle Hizbullah arasında hiçbir bağlantı yoktur. Hizbullah Lübnanlı bir örgüttür, biz ise Filistinli bir hareketiz.”  Arkasından şunları ekledi: “Hizbullah'tan kardeşlerimizle anlaşıyoruz, çünkü biz aynı yolu seçtik. Bu yol direniş yoludur; biz aynı eksene aidiz, aynı düşmanla karşı karşıyayız ve Filistin'i özgürleştirme yolunda buluşuyoruz. Diğer yandan söylediklerimiz, onların ve başka örgütlerin deneyimlerinden öğrenmek için onlarla birlikte çalışmaya karşı olduğumuz anlamına gelmez.”

 

2008 yılında Batı Şeria'da Filistin Hizbullahı adında bir örgütin kuruluşu ilan edildi, ancak Filistin Yönetimi ve Hamas bu girişimi şüpheyle karşıladı. Fakat kendisini “Sünni cihadi İslamcı ve siyasi sürece karşı” bir örgüt olarak tanımlayan bu grup varlığını çok uzun süre devam ettirmedi ve bir daha kimse bu örgüte dair bir şey duymadı. İlave olarak Gazze'de İmad Muğniye Grupları isimli bir askeri hücre, çok sayıda operasyonun sorumluluğunu üstlendi. Daha sonra bu hücrenin El Fetih'le bağlantılı olduğu ortaya çıktı.

 

Bu örgütlerin İran ve Hizbullah'la bağlantılandırılması, Gazze'de çok hassas bir meseledir. Bu yüzden bazı Arap ve İsrailli medya kuruluşları, direniş hareketlerini bazı mezhepsel durumlara bağlamaya çalışıyor. Örneğin iki yıl önce yaşanan bir olayda böyle olmuştu: Hamas hükümetiyle bağlantılı Filistin polisi, Gazze'nin kuzeyinde Hazreti Hüseyin'in şehadetinin kırkıncı günü vesilesiyle bir etkinlik düzenleyen bir gruba saldırmıştı. Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus şehri geçtiğimiz aylarda, İslami Cihad duruma müdahil oluncaya kadar devamlı olarak Suriye rejimine, İran'a, Hizbullah'a ve İslami Cihad üyelerine saldıran bir Selefi din adamının takipçileri arasında sert kavgalara ve silahlı çatışmalara tanık oldu.

 

Filistinli fraksiyonlar arasındaki koordinasyon çabalarını yakından bilen güvenlik kaynakları El Ahbar'a, El-Sabirin ve Hamas arasında, El-Sabirin'in çeşitli örgütler arasındaki anlaşmaların genel çerçevesine bağlı kaldığı müddetçe Gazze'de faaliyet yürütecek bir Filistin direniş hareketi olarak statüsünü ortaya koymak üzere bir toplantı yapıldığını söyledi. Fakat kaynaklar, El-Sabirin temsilcilerinin fraksiyonlar arası koordinasyon komitesine katılımı ve silahsızlanmaya bakışları gibi konularda ayrıntılara girmediler. Yeni örgüt, diğer partilerle ve hükümetle iyi iletişim kanalları kurduklarını söyledi.

 

Gazze'deki güvenlik durumu, uzlaşma çabalarının ve güvenlik meselesinin ne derecede tükeneceğinden bağımsız olarak, Hamas Gazze'deki en büyük direniş hareketi olduğu için tüm siyasi ve askeri grupları Hamas'la koordinasyon kurmaya zorluyor. Hükümetle bağlantılı iç güvenlik teşkilatı ve Hamas'ın askeri kanadı El Kassam Tugayları'yla bağlantılı özel güvenlik teşkilatı, bu örgütleri yakından izliyor.

 

Ebu Yusuf, Filistin'deki manzaranın yeni bir örgütü gerektirip gerektirmediği konusunda ise şunu söylüyor: “Filistin davasını tasfiye etmeyi amaçlayan yeni komplolar, Arap ve İslam dünyalarının başka meselelerle meşgul olması ve önde gelen iki Filistinli hareketin bir siyasi çözüme yönelmesi karşısında, Filistin davasının yeniden hak ettiği yere gelmesine ve ilerlediği yönü düzeltmesine yardımcı olmak için bir adım öne çıkmanın dini sorumluluğumuz olduğu sonucuna ulaştık. Filistin fedakarlıklara ihtiyaç duyuyor ve bu yola, toprağımız işgal altında olduğu müddetçe devam edilecektir.”

 

Hizbullah'ın liderlerinden biri olan Fevzi Eyüb'ün Suriye'de şehit olduğunu açıklamasından sonra öfkelenen İsrail medyası yeniden, Hizbullah'ın Filistin içindeki örgütleri destekleme rolüne odaklandı. Eyüb 2000 senesinde Batı Şeria'da tutuklanmış ve bir esir değişiminin parçası olarak serbest bırakılmıştı. Tel Aviv her zaman Tahran'ı, Şam'ı ve Hizbullah'ı, Filistinli örgütlere mali ve askeri yardım sağlamak, onların savaşçılarını eğitmek, onlara yardım etmek üzere uzmanlar göndermek ve bekleyiş halinde hücreler kurmakla suçluyor.

 

Ebu İslam, silahlandırılmaları konusunda şunu söyledi: “Biz halen küçük bir grubuz, dolayısıyla kapasitelerimiz sınırlı. Fakat biz, düşmanla savaşımızın temeli olarak gördüğümüz manevi gücümüze dayanıyoruz.”

 

Finansmanları konusunda ise özel bir kaynak belirtmeyi reddetti. Ancak elde ettikleri mali yardımın hâlâ kısıtlı olduğunu ve kişisel bağışlar ile, Filistin halkının destekçileri olarak adlandırdığı yerlerden gelenlerle sınırlı olduğunu söyledi. Gelecekte, “Direniş'i finanse eden taraflarla kanallar açacaklarını ve gerekli desteği elde edeceklerini” söyledi.

 

 

El Sabirin Şura Konseyi'nin genel sekreteri

 

Genel sekreterin savaş adı Ebu Muhammed. Ona yakın kişiler, söylendiği gibi El-Sabirin'i temsil etmediği gerekçesiyle gerçek adını belirtmeyi reddediyorlar ve “Bundan ziyade, örgütteki kararları alan bir Şura Konseyi var. Konsey yeni değil, fakat uzun bir gizli dönemin öncelediği bazı koşullar nedeniyle ilan edilmesi geciktirildi” diyorlar.

 

Gizemli bir figür olması ve gizli hareket etmesi nedeniyle, kim olduğu araştırıldığında Ebu Muhammed hakkında çok fazla bilgiye ulaşılamıyor. Eldeki bilgilere göre Ebu Muhammed 18 yıldır İsrail tarafından aranan bir kişiydi. İsrail güçleri, İntifada'nın başlangıcında Tel Aviv'de 35 İsrail askerinin ölümüyle sonuçlanan bir operasyon nedeniyle onu tutuklamaya çalıştığı zaman ismi direniş çevrelerinde duyulmaya başladı. Fakat onlar gelmeden evini terk etti, bunun üzerine İsrail askerleri altı katlı evini yok etmeye karar verdiler. Bu, babasının şehit olmasına ve ailesinin yaşadığı yeri terk etmesine yol açtı. Ebu Muhammed İran İslam Cumhuriyeti'ndeki etkili figürlerle güçlü ilişkilere sahip olmakla suçlanıyor, bu ise onun Hamas güvenlik kuruluşları tarafından izlendiği anlamına geliyor. Onu birkaç kez göz altına aldılar, ancak aleyhinde herhangi bir delil ortaya koyamadılar. Ebu Muhammed ayrıca 1980'lerde ve 1990'larda İsrail ve Filistin Yönetimi tarafından hapse atıldı.

 

 

medyasafak.com