Irak’ın bölünmesi: Her şey İsrail için

Irak’ın bölünmesi: Her şey İsrail için
Ve şu anda bu hedefler, Tahran’la “fazla yakın” olan ve 2011’de ABD’nin Irak’ta 30 bin askerini bırakmasına izin verecek Kuvvetlerin Statüsü Anlaşması’nı (SOFA) imzalamayı reddeden Maliki’den kurtulmaktır. SOFA’nın reddedilmesi Maliki’nin yazgısını belirlemiş ve onu ABD'nin düşmanı haline getirmişti.

 

 

Mike Whitney

 

Counterpunch.org

 

 

“IŞİD'in, ABD'nin kasıtlı olmayan beceriksizliklerinin sonucu olduğunu iddia etmek artık akla yatkın değil. Bu, ABD'nin İran-Irak-Suriye-Hizbullah ittifakını kırma stratejisinin açık bir parçasıdır. Şimdi bu strateji başarısız olduğunu gösterebilir ve geri tepmeyle sonuçlanabilir, fakat yanılmamak gerekiyor: IŞİD, stratejinin kendisidir.”

 

Lysander, Moon of Alabama, yorumlar kısmı

 

“ABD emperyalizmi, Irak savaşı ve işgalindeki böl ve fethet stratejisinden Suriye'de Esad'ı devirmek için mezhepsel iç savaşı körüklemeye kadar, bölgede mezhepçiliğin başlıca kışkırtıcısı oldu. Bir tarafta Suriye'de Sünni İslamcı isyancılara kinik bir destek verirken diğer taraftan Irak sınırının öteki yanında aynı güçleri ortadan kaldırmak için bir Şii rejimini desteklemesi, Ortadoğu'yu, Salı günü Birleşmiş Milletler'de düzenlenen bir panelde ikazda bulunulduğu gibi “bölgesel bir savaşın dönüm noktasına” getirdi.

 

Bill Van Auken, Obama yaklaşık 300 ABD askerinin Irak'a gitmesini emretti, World Socialist Web Site

 

Barack Obama Nuri el-Maliki'ye şantaj yaparak, Irak Başbakanı istifa edinceye kadar askeri destek vermeyeceğini söylüyor. Bir başka deyişle, Washington'un senaryosunu hazırladığı yeni bir rejim değişikliği operasyonunun orta yerindeyiz. Bu operasyonda farklı olan şey, Bay Maliki'nin kafasına silah tutmak için, Bağdat'ın 50 mil yakınına kadar gelmiş küçük bir cihadçı teröristler ordusunu kullanmasıdır. Şaşırtıcı olmayan bir şekilde el-Maliki, işbirliği yapmayı reddetti, bu ise giderek gerilen durumun bir iç savaş halini alabileceği anlamına geliyor.  İşte Guardian gazetesinin, yerinde bir şekilde “Irak Başbakanı Maliki: IŞİD militanlarına karşı ABD saldırılarının şartı olarak istifa etmeyeceğim” başlığını taşıyan haberinden bir alıntı:

 

“Irak Başbakanı Nuri el-Maliki'nin bir sözcüsü, Maliki'nin ülke çapında şimşek hızıyla ilerleyen Sünni militanlara karşı ABD'nin hava saldırısı düzenlemesinin şartı olarak istifa etmeyeceğini söyledi.

 

Irak Dışişleri Bakanı Hoşyar Zebari Çarşamba günü el-Arabiye televizyonunda ABD'nin hava saldırısı düzenlemesi için açıkça çağrıda bulundu, ancak önde gelen ABD'li politikacılar  Barack Obama'ya Maliki'yi, bir isyan karşısında başarısız olmuş liderlik olarak gördükleri şeyden feragat etmeye ikna etmesi için baskı yapıyor…

 

Beyaz Saray Maliki'ye gitme çağrısında bulunmadı, fakat sözcü Jay Carney, Irak'ı Maliki de yönetse, onun yerine geçecek başka bir lider de yönetse ‘o lidere mezhebi yönetimin reddedilmesinin kesinlikle gerekli olduğunu kabul ettirmek için agresif bir şekilde girişimde bulunacağız'  dedi.” (Irak Başbakanı Maliki: IŞİD militanlarına karşı ABD saldırılarının şartı olarak istifa etmeyeceğim, Guardian)

 

Elbette Beyaz Saray El-Maliki'ye gitmesini dolaysız olarak söyleyemez, aksi halde bu, “demokrasi taraftarları” olarak güvenilirliklerini olumsuz etkileyecektir. Fakat adım kesinlikle atılmıştır ve yönetimin Maliki'yi devirme planı işlemektedir. Wall Street Journal'dan şu kupüre bakalım:

 

“Giderek artan sayıda ABD'li kanun koyucu ve onların Arap müttefikleri, özellikle de Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri, Maliki'ye olan desteğini çekmesi için Beyaz Saray'a baskı yapıyor. ABD'li ve Arap diplomatların söylediğine göre içlerinden bazıları Irak'ı istikrarlı hale getirmeye destek verme karşılığında değişim istiyor.” (ABD, Irak Başbakanı Maliki'nin gitmesi gerektiği sinyallerini veriyor, Wall Street Journal)

 

Son cümleye özellikle dikkat ediniz: “İçlerinden bazıları Irak'ı istikrarlı hale getirmeye destek verme karşılığında değişim istiyor.” Bu bana epey şantaj gibi geldi.

 

İşte sahne arkasında olanların can alıcı noktası bu. Barack Obama ve yardımcıları, görevden ayrılmaya zorlamak için Maliki'nin kolunu büküyor. Perşembe günü yapılan basın toplantısı buna dairdi. Obama, IŞİD denilen grubu terörist olarak tanımladı, hükümet için ağır bir tehdit teşkil ettiğini kabul etti ve ardından lakayıt bir şekilde, yardım için kılını kıpırdatmayacağını belirtti. Neden? Neden Obama Yemen, Pakistan ve Afganistan'dan terörist olduğundan şüphe edilen kişileri havaya uçurmaya bu kadar hevesliyken Irak'ta bunu yapmak istemiyor? Mesele Obama'nın gerçekten de teröristlerle savaşmaya kararlı olmaması, terör numarasının yalnızca küresel tahakküm gibi daha büyük planlar için bir kılıf olması olabilir mi?

 

Elbette ki öyle. Herhangi bir durumda, Obama'nın, Washington'un daha geniş stratejik hedeflerine ters düşmesi halinde Malki'ye yardım etmeyeceği açıkça görülebilir. Ve şu anda bu hedefler, Tahran'la “fazla yakın” olan ve 2011'de ABD'nin Irak'ta 30 bin askerini bırakmasına izin verecek Kuvvetlerin Statüsü Anlaşması'nı (SOFA) imzalamayı reddeden Maliki'den kurtulmaktır. SOFA'nın reddedilmesi Maliki'nin yazgısını belirlemiş ve onu Amerika Birleşik Devletleri'nin düşmanı haline getirmişti. Washington'un onu görevden uzaklaştıracak adımlar atması yalnızca zaman meselesiydi. İşte Obama'nın Perşembe günü düzenlediği basın toplantısından, bu işlerin nasıl yürüdüğünü gösteren bir alıntı:

 

Obama: “Hem Suriye hem de Irak'ın anahtarı, ülke içinde olanların birleştirilmesi, ılımlı Suriye muhalefetiyle birlikte çalışmak, kapsayıcı bir Irak hükümetiyle birlikte çalışmak ve bölgedeki bütün ülkeleri aynı yöne çekecek, daha etkili bir anti-terörizm platformu için çabalara girişmek olacaktır. Bizim yapmamız gereken şey, bu teröristlerin ortaya çıkabileceği her yerde dalgakıran dövmek değil, etkili ortaklıklar inşa etmektir.”

 

Bu, hepimizin anlayabileceği dilde ne anlama geliyor?

 

Bu, “ya takımdasın ya da takımın dışındasın” anlamına geliyor. Eğer ABD takımındaysanız, “ortaklığın” faydalarından yararlanırsınız, yani ABD (Körfez müttefikleri üzerinden) kendisinin silahlandırdığı, finanse ettiği ve lojistik destek sağladığı terörist gruplara karşı kendinizi savunmanız için size yardım eder. Eğer “takımın dışında” iseniz – ki Bay Maliki öyle görünüyor – gaddarlar sürüsü askerlerinizin kafasını keserken, şehirlerinizi yakıp küle çevirirken ve ülkenizi yönetilemez anarşiye sürüklerken, Washington kafasını öteki tarafa çevirecektir. O yüzden bir seçim yapılması gerekir. Ya işbirliği yapar, emirlerini yerine getirirsiniz ve “kimse incinmez”, yahut burnunuzun dikine gider ve sonuçlarına katlanırsınız.

 

Anlaşıldı mı? Obama, bazı beş para etmez mafya bozuntularının taktığı örtüler gibi bir koruma raketi kullanıyor. Burada yalnızca benzetme yapmıyorum. Gerçekten de işler böyle ilerliyor. Amerika Birleşik Devletleri Başkanı, demokratik yoldan seçilmiş bir lideri tehdit ediyor; bu lider de her dediklerine kafa sallayacak kadar itaatkar olmadığı için Bush yönetimi  tarafından bir kenara çekilmiş ve damgalanmıştı. Bu yüzden şimdi onun yerine, Çelebi gibi başka bir yoz maşayı getireceklerdir. Bu doğru, kaypak Ahmed Çelebi, örümcek deliğinden çıktı ve Maliki'nin yerini almak için çaba gösteriyor.  New York Times şunları yazdı:

 

“Iraklı yetkililer Perşembe günü, siyasi liderlerin Başbakan Nuri Kemal el-Maliki'yi görevden uzaklaştırmak ve ve yerine ülkenin derinleşen mezhepsel ve etnik bölünmelerinin üstesinden gelecek bir hükümet geçirmek için yoğun çabalara başladığını, bunların liderlik değişimi için destek sinyali veren Amerikalı yetkililerle yapılan ve cesaretlendirici toplantı adı verilen toplantılar tarafından teşvik edildiğii söyledi…

 

Şu ana kadar ortaya çıkan isimler — Adil Abdül Mehdi, Ahmed Çelebi ve Bayan Cabir — Parlamento'daki toplam sandalye sayısının en büyük payına sahip olan Şii bloğundanlar.” (ABD'nin onayıyla Iraklılar yeni lider arıyor, New York Times)

 

Çelebi'yi hatırladınız mı? Neo-con'ların favorisi olan Çelebi. Business Insider'ın belirttiği gibi, “ABD'nin on yıldan uzun zaman önce aldığı, Irak diktatörünü ortadan kaldırma kararında merkezi bir figür” olan ve “1998 yılında Bağdat'ta rejim değişikliğini resmi ABD politikası haline getiren Irak'ın Özgürleştirilmesi Yasası'nın geçmesine yardım eden” bir kişi o. “Çelebi, Saddam'ın ABD için yakın bir tehdit olduğunu ve hem kitle imha silahlarına sahip olduğunu, hem de bu silahları geliştirdiğini iddia ediyordu, (bu ise) önce istihbarat topluluğunun, arkasından da ABD Kongresi'nin çoğunluğunun görüşü haline geldi. Bush yönetiminin ilk dört yılı boyunca Çelebi'nin Irak Ulusal Kongresi, ABD hükümetinden 39 milyon dolar aldı.” (Business Insider)

 

Böyle bir şeyi kafadan atamazsınız.

 

Bu yüzden kıymetli Çelebi, Maliki'nin yerini alma adaylarından oluşan kısa listede yer alıyor. Harika. Bu, Obama'nın Beyaz Saray'ında bu tür meseleler hakkındaki düşünme düzeyini gösteriyor. Birisi bu gelişmeleri objektif bir şekilde izleyip de hala neo-con'ların borusunun öttüğü sonucuna nasıl ulaşamaz bilmiyorum. Elbette ki onların borusu ötüyor. Çelebi, “onların adamı”. Gerçekte, yönetimin peşinden koştuğu hedefler, kesinlikle gerçek anlamda ABD'nin çıkarına bile değil.

 

Bir dakikalığına bana sabredin: Yönetimin, Irak'ta dört ana stratejik hedefe dayandığı şeklindei inancımızda haklı olduğumuzu varsayalım:  

 

1–Maliki'nin görevden uzaklaştırılması
2–Yeni bir Kuvvetlerin Statüsü Anlaşması (SOFA) yoluyla üs kurma hakkı kazanmak
3–İran'ın bölgedeki nüfuzunu etkisiz hale getirmek
4–Ülkeyi parçalara ayırmak

 

ABD bu hedeflere ulaşılmasından nasıl yararlanır?

 

ABD, Ortadoğu çapına yayılmış yığınla askeri üsse ve tesise sahip. Irak'ta bir yenisini açmaktan hiçbir şey kazanmaz. Maliki'nin gitmesi için de aynısı geçerli. Bunun ne sonuç getireceğini kestirmek mümkün değil. Belki iyi olur, belki kötü. Zarın nasıl geleceğine bağlı. Belki zarlar bir-bir gelir, kimbilir? Fakat bir şey kesin: bu, ABD'ye demokrasinin gerçek bir destekçisi olarak duyulan güveni daha da aşındıracaktır. Artık kimse bu masala inanmayacaktır. (Maliki seçimleri kısa süre önce kazandı).

 

“İran'ın bölgedeki nüfuzunu etkisiz hale getirilmesi”ne gelince: Bunun hiçbir anlamı yok. Sünni Baasçıları iktidardan uzaklaştıran ve yerine kasten Şii cemaatinin üyelerini geçiren bizzat ABD'ydi. Önceki makalelerde gösterdiğimiz gibi, iktidarın Sünnilerden Şiilere geçirilmesi, en başından beri çılgınca olduğu görülen orijinal işgal stratejisinin hayati bir parçasıydı. Adeta İngilizler ABD'yi işgal etmiş ve kariyerli politikacılar ile Washington bürokratlarının yerine Los Angeles'ın banliyölerinden deneyimsiz hizmet sektörü çalışanlarını geçirmeye karar vermiş gibi. Bunun bir anlamı var mı? Yarım beyne sahip olan herkesin öngörebileceği gibi sonuçlar felakete dönüştü.  Çünkü plan ahmakçaydı. Hiçbir imparatorluk hiçbir zaman böyle işlemedi. Elbette Bağdat ve Tahran arasında zımni bir ittifak olacaktı. ABD stratejisi bu ittifakı kaçınılmaz hale getirdi! Irak, İran'ın yönünde gitmedi. Bu bir saçmalıktır. Washington Irak'ı İran'ın kollarına itti. Bunu herkes biliyor.

 

O halde şimdi? Şimdi Obama'nın ekibi bir “sil baştan” mı yapmak istiyor? Mesele bu mu?

 

Tarihte sil baştanlar yoktur. ABD'nin başlattığı ve şiddetli isyan bastırma stratejisiyle – ki bu Bağdat'ta sahte BS “dalgası”nın arkasında Sünnilere karşı büyük çaplı etnik temizliği de içeriyordu – desteklediği mezhep savaşı, ülkenin görünümünü tümden değiştirdi. Artık geri dönüş yok. Olan oldu. Bağdat Şiidir ve Şii kalacaktır. Bu da Tahran'la bazı temasların olacağı anlamına gelir. Bu yüzden eğer Obama'nın adamları İran'ın nüfuzunu etkisiz hale getirmek istiyorlarsa, muhtemelen akıllarında başka bir şey vardır. Ve gerçekten de akıllarında başka bir şey var. Otuz yıldan uzun süre önce hazırlanmış bir İsrail planıyla tutarlı bir şekilde ülkeyi parçalara ayırmak istiyorlar.  Plan, Irak'ı İsrail'in hegemonik tutkularının önünde tehdit olarak gören ve bu yüzden de sorunu çözecek bir plan hazırlayan Oded Yinon'un estirdiği beyin fırtınasının ürünüydü. İşte, Yinon'un temel eseri ve Irak'ı bölmek için kullanılacak yol haritası olan,  “Bin dokuz yüz seksenlerde İsrail için bir strateji” başlıklı çalışmadan bir pasaj:

 

“Bir taraftan petrol zengini olan ancak diğer taraftan içeriden parçalanmış bir ülke olarak Irak'ın İsrail'in hedeflerinin arasında yer alacağı kesindir. Bizim için Irak'ın dağılması, Suriye'nin dağılmasından bile daha önemlidir. Irak Suriye'den daha güçlüdür. Kısa vadede İsrail'in karşısındaki en büyük tehdit Irak'ın gücüdür. Bir Irak-İran savaşı Irak'ı parçalayacak ve bize karşı geniş bir cephede savaş yürütmesine olanak vermeden çökmesine sebep olacaktır. Araplar arasındaki her türlü çatışma kısa vadede bize yardımcı olacak ve Suriye ve Lübnan'da olduğu gibi Irak'ın da farklı isimlere bölünmesi şeklindeki önemli hedefimiz doğrultusundaki yolu kısaltacaktır. Irak'ta, Osmanlı döneminde Suriye'de olduğu gibi etnik/dinsel çizgiler üzerinden bölgelere bölünmek mümkündür. Dolayısıyla, üç büyük şehir etrafında üç (veya daha fazla) eyalet var olacaktır: Basra, Bağdat ve Musul. Güneydeki Şii bölgeler de, Sünni ve Kürt kuzeyden ayrılacaktır. Süregiden İran-Irak çatışmasının kutuplaşmayı derinleştirmesi muhtemeldir.” (Bin dokuz yüz seksenlerde İsrail için bir strateji, Oded Yinon, monabaker.com)

 

Tekrar edelim: “Araplar arasındaki her türlü çatışma kısa vadede bize yardımcı olacak ve Suriye ve Lübnan'da olduğu gibi Irak'ın da farklı isimlere bölünmesi şeklindeki önemli hedefimiz doğrultusundaki yolu kısaltacaktır.”

 

Plan budur. Amerika Birleşik Devletleri bu plandan fayda sağlamaz. Amerika Birleşik Devletleri, parçalanmış, Balkanlaşmış, dağılmış bir Irak'tan fayda sağlamaz. Petrol devleri şu anda istedikleri kadar petrol çıkarıyorlar. Irak petrolü, bir kez daha, euro ile değil, dolar ile tanımlanıyor. Irak ABD'ye karşı bir ulusal güvenlik tehdidi ortaya koymuyor. Geriye dönmek, daha fazla karmaşaya yol açmak, savaşı yeniden başlatmak, ülkeyi bölüp parçalara ayırmak için bir sebep yok. Irak'ın dağıtılması için tek sebep İsrail'dir. İsrail, birleşik bir Irak istemiyor. İsrail, kendi ayakları üzerinde duran bir Irak istemiyor. İsrail, Irak'ın hiçbir zaman yeniden bölgesel bir güç olamayacağından emin olmak istiyor. Ve bu hedefe ulaşmanın tek bir yolu var, o da Yinon'un reçetesini takip etmek: “Irak'ta…. Etnik/dinsel çizgiler üzerinden bölgelere bölünmek… Dolayısıyla, üç büyük şehir etrafında üç (veya daha fazla) eyalet var olacaktır: Basra, Bağdat ve Musul.”

 

İşte Obama yönetiminin peşinden gittiği proje budur. ABD bu plandan hiçbir şey elde etmeyecektir. Her şey İsrail içindir.

 

 

Çev: Selim Sezer

 

 

medyasafak.com