Washington’un Ramadi'deki kukla gösterisi / ABD Halk Seferberlik Güçleri’nden niçin korkuyor?

Washington’un Ramadi'deki kukla gösterisi / ABD Halk Seferberlik Güçleri’nden niçin korkuyor?
ABD’nin Halk Seferberlik Güçleri’ni kenara itme girişimleri...

 

 

Alwaght.com

 

 

Geçtiğimiz Salı sabahı, Amerikalıların denetimi altındaki Iraklı savaşçı güçler, Irak'ın en büyük eyaleti El Anbar'ın merkezini özgürleştirme operasyonunun son safhasını başlattı ve kısa süre sonra Ramadi şehrinin merkezine ulaşmayı başardı. Gelen haberler ve sahadaki gelişmeler, terörist IŞİD grubunun kesinlikle yenileceğini gösteriyor. Grup, eyaleti yaklaşık sekiz ay önce ele geçirmişti.

 

Ramadi'nin kaybedilmesi, terörist IŞİD grubunun Tikrit'te aldığı yenilginin ardından bu gruba indirilen ikinci ağır darbe olarak görülüyor. Fırat Nehri yakınlarında bulunan Ramadi, Güney Irak'ın içme sularının kaydadeğer bir kısmının temin edildiği bir barajı içinde barındırıyor. Şehir ayrıca Bağdat'tan Suriye'ye ve Ürdün'e uzanan önemli bir besleme hattı olarak görülüyor ve bu hattın kesilmesi, IŞİD'in hem Irak hem de Suriye'deki faaliyetlerine büyük bir darbe indirilmesini ifade ediyor.  

 

El Anbar eyaletinin merkezinin yeniden alaınmasına ilişkin haberler, buranın teröristlerin eline geçtiğine ilişkin haberler kadar şaşırtıcı oldu. Mayıs 2015 ortasında Irak ordusuna bağlı Özel Kuvvetler, tanımlı bir neden olmaksızın Ramadi'nin savunma hattından geri çekilmiş, Amerikalılar durumu uzaktan izlerken şehir, dakikalar içinde IŞİD grubundan militanların eline geçmişti. Şehrin düştüğü gün Irak ordusundan ve sivillerden yaklaşık 500 kişi hayatını kaybetmişti.

 

O gün Iraklı güçlerin Ramadi'deki mevzilerini neden terk ettiği konusunda yapılan araştırmalar hiçbir zaman doğru sonuçlar vermedi ve Irak Başbakanı Haydar el-Abadi'nin bu yönde söz vermesine karşın sorumlular hiçbir zaman mahkemeye çıkarılmadı. Bazı medya kuruluşları Irak ordu kuvvetlerine geri çekilme emrinin yüksek otoritelerden geldiğini söylerken, bazı başka kaynaklar o gün ABD'nin savaş uçaklarının IŞİD konvoylarını bombalamadığını, bu durumun da Iraklı güçlerin gözünü korkuttuğunu ve çok kısa süre içinde çökmelerine sebep olduğunu ileri sürdü. Daha sonra Amerikalılar o gün havanın fırtınalı olduğunu ve ABD savaş uçaklarının Iraklı güçleri destekleyecek hava saldırıları düzenlemesinin imkansız olduğunu iddia etti.  

 

Amerikalıların bu gerekçeyi ileri sürmesiyle paralel bazı haberler ise Amerikalıların IŞİD'in Ramadi'ye düzenleyeceği saldırıyı önceden zaten bildiğini ileri sürüyor. 28 Mayıs 2015 günü ABD merkezli blomberg.com sayfası, yayınladığı bir haberde ABD'li kaynakların ve istihbarat yetkililerinin sözlerine yer vermişti. İsimlerinin açıklanmaması kaydıyla konuşan bu kaynakların, IŞİD'in Ramadi'ye yönelik yaklaşan saldırısı hakkında önceden kaydadeğer bilgilere sahip olduklarını söyledikleri aktarıldı.

 

ABD, zaten zayıf olan güvenilirliğinden geri kalanı da kaybetme pahasına da olsa Ramadi'yi IŞİD'e teslim etmeyi kabul etmiş gibi görünüyor. Ramadi'nin düşüşünün ardından ABD'ye duyulan güvensizlik, Iraklı Sünniler arasında bile arttı. Habbaniye şehrinde ABD'ye duyulan güvensizliğin gözle görülebilir düzeyde olduğunu söyleyen  Washington Post'un El Anbar muhabiri, Mayıs ayı sonlarındaki bir haberinde El Anbar belediye meclisi başkanı Falih el-İsavi'nin “Ben Anbar'da Amerika Birleşik Devletleri'nin en büyük müttefikiydim; fakat Obama bir yalancı, çünkü o Anbar'ın düşmeyeceğini söylemişti” dediğini aktardı. İsavi, devamında “Anbar'ın ittifak için iki seçeneği vardı: İran ve ABD. Biz, güçlü bir ülke olduğu için ABD'yi seçtik, ama yanılmışız” diyordu.

 

İran ordusuna bağlı İslam Devrimi Muhafızları komutanı Tümgeneral Kasım Süleymani, ABD'nin kendi amaçlarına ulaşmak için Ramadi'de IŞİD'le oynadığı kanlı oyun konusunda ikazda bulunmuştu. Kamuoyuna yönelik ender hitaplarından birinde ABD'yi “komploda suç ortağı” olmakla suçlayan General Süleymani, ABD Başkanı'na seslenerek “Bay Obama, nasıl oluyor da askeri üsleriniz Ramadi'ye yalnızca birkaç kilometre mesafedeyken ülkede böyle bir katliam yaşanabiliyor? Siz ülkeye halkı destekleme gerekçesiyle geldiniz ama hiçbir şey yapmadınız. Bunun adı nedir?” diyordu.

 

ABD'nin Ramadi'nin düşüşündeki dahli o denli açık ve inkar edilemez nitelikteydi ki, durum ABD medyası tarafından bile sorgulandı. BBC, bir analizinde Amerikalıların IŞİD'le mücadele konusunda çelişkili tutumlar aldığını, bir yandan binlerce sorti yaparak grubun mevzilerini vururken, diğer yandan grubun Ramadi saldırısı sırasında, plandan önceden haberdar gibi görünmelerine karşın hiçbir tepki göstermediğini belirtti. 

 

ABD'nin Halk Seferberlik Güçleri'ni kenara itme girişimleri

 

ABD'nin Ramadi'de benimsediği planlar, iki ana hedefe hizmet ediyor gibi görünüyor. Bunlardan birincisi Halk Seferberlik Güçleri'ni marjinalize edilmesi, ikincisi ise meşruluk sağlamak ve Musul'u özgürleştirme operasyonunu kendi tekelini almaya çalışmak. İlave olarak bazıları, Amerikalıların kendi eylemleriyle uzun vadeli bir hedefin peşinde koştuğuna ve Irak ve Suriye'yi taksim etmek yoluyla Irak'ın batısında ve Suriye'nin doğusunda bir Sünni devleti kurmaya çabaladığına inanıyor. Bu planın Suudi Arabistan kadar hayalini kuran başka bir ülke yoktur.

 

ABD neden Halk Seferberlik Güçleri'nden korkuyor?

 

İçinde bulunduğumuz dönemde Washington'un en önemli kaygısı terörist IŞİD grubu değil, büyük ölçüde Halk Seferberlik Güçleri adı altında bir araya gelmiş olan ve İran'dan destek alan, içlerinden bir kısmı ise çağın Velayet-i Fakih'i olarak İran'ın dini lideri Ayetullah Seyid Ali Hamaney'e resmen bağlılık yemini etmiş Iraklı Şii güçlerdir. Halk Seferberlik Güçleri, IŞİD militanlarına karşı savaşta büyük bir rol oynadı ve Amirli, Beyci ve Tikrit çarpışmalarında dayanıklılıklarını kanıtladı. Bu grup, Irak'ta sahada teröristlerle mücadelede en önemli güç olarak biliniyor.

 

Bu güçler Irak'ta Washington'dan bağımsız hareket ettikleri için Amerikalı yetkililer onları kendilerinin Irak'taki çıkarlarına karşı tehdit olarak görüyorlar. Halk Seferberlik Güçleri'yle işbirliği yapmamaları için hem yerel Sünni aşiretlere, hem de Irak merkezi hükümetine baskı yapıyorlar. Her ne kadar Irak Başbakanı Haydar el-Abadi Mayıs ayı ortasında Ramadi'nin düşüşünden iki gün sonra halk güçlerine El Anbar eyaletinin merkezinin yeniden alınmasını desteklemek üzere alarm düzeyine geçmeleri talimatı verdiyse de, Amerikalılar bölgesel müttefikleriyle birlikte bir dizi hile yoluyla, özellikle de bir propaganda savaşı başlatmak yoluyla, Halk Seferberlik Güçleri'nin Ramadi'nin yeniden alınması operasyonunda inisiyatif almasını engellemeye çalıştı. Halk Seferberlik Güçleri Temmuz ayı ortasında Felluce şehrini geri almaya hazırlanırken, bazı Batılı ve Arap medya kuruluşları onlara karşı büyük çaplı bir propaganda savaşı başlattı. Felluce Bağdat'ın 50 kilometre batısında yer alıyor ve Anbar'ın en önemli şehirlerinden biri; buranın geri alınması da Anbar savaşında kaydadeğer bir etki yaratabilirdi. O tarihte Washington Post gazetesi bir haberinde, İran destekli Şii militanların bir Sünni Irak şehri olan Felluce'yi geri alma operasyonu başlatmak için hazırlıklar yaptığını yazmıştı. Gazete ayrıca Felluce yerel meclisi başkanı İsa el-İsavi'nin sarfettiği, Felluce'nin özgürleştirilmesi operasyonuna Şii militanların öncülük etmesine izin verilmesi halinde daha fazla yıkıma ve kana tanık olunabileceği şeklindeki sözlere yer vermişti.

 

Eski bir ABD istihbaratı görevlisi olan Michel Prigent kısa süre önce yayınlanan bir makalede, Şii güçlerin Irak merkezi hükümetinin kontrolünden ziyade İran'ın kontrolünde olduğunu ileri sürdü. Geçtiğimiz Çarşamba günü businessinsider.com sitesine konuşan Prigent, Şii güçlerin yeşil baş bantları taktıklarını, kollarında da Ayetullah Hamaney'in resimlerini taşıdığını söyledi ve Sünni nüfusa kasıtlı olarak, çok şeyin değiştiğini ve artık kontrolün kendilerinde olduğu mesajı verdiklerini ileri sürdü.

 

Bu türden medya propagandaları ve bunun yanısıra ABD'nin Irak merkezi hükümetine uyguladığı doğrudan baskı, Başbakan Haydar el-Abadi'nin Ramadi savaşında Halk Seferberlik Güçleri'nin rolünü sınırlamasına yol açtı. Onlarca askeri danışman gönderen ABD, operasyonun inisiyatifini eline almaya çalıştı. Şimdi Ramadi'nin geri alınma süreci gerçekleşince, ABD'li yetkililer kendi rollerini vurgulamaya ve Halk Seferberlik Güçleri'nin rolünü marjinal olarak betimlemeye çalışıyor. ABD öncülüğündeki koalisyonun sözcüsü Albay Steven Warren, 23 Aralık Çarşamba günü video-konferans yoluyla düzenlenen bir basın toplantısında Amerikalı gazetecilerin Halk Seferberlik Güçleri'nin varlığı konusundaki bir soruya cevap verirken, Ramadi operasyonuna katılan Şii güçlerin olmadığını, bunun Irak hükümeti tarafından alınmış bir karar olduğunu söyledi. Warren, böyle bir karar alınması için ABD hükümetinin Irak hükümetine baskı yapıp yapmadığı sorulduğunda ise yanıt vermekten kaçındı.  

 

İtibar kazanma

 

Amerikalıların, kendilerine yönelen eleştiri dalgasını azaltmak ve aynı başarıyı Musul vilayetinde tekrar etmek amacıyla, Ramadi'nin geri alınması operasyonunu başarılarının kanıtı olarak betimleyeceği öngörülebilir. ABD'deki Demokrat Parti'nin sitesi olan politico.com, bir analizinde, Ramadi'nin yeniden alınmasını ABD için ve şahsen Barack Obama için önemli bir atılım olarak betimlemeye çalıştı. Haber sitesi, 2010-2012 yılları arasında ABD'nin Irak büyükelçiliğini yapmış olan ve eski ABD Başkanı George W. Bush'un ulusal güvenlik danışman yardımcılığını yapmış olan James Franklin Jeffrey'in sarfettiği, bunun Şii militanlar olmadan elde edilmiş “büyük bir başarı” olduğu, bu modelin faydalı olduğunu gösterdiği ve mücadelenin Sünni Araplarla birlikte yürütülebileceği şeklindeki sözlere yer verdi.  

 

Ancak Amerikalıların Halk Seferberlik Güçleri'nin marjinal rolüne ilişkin iddialarına karşın ortaya çıkan haberler, bu güçlerin Ramadi operasyonunda kaydadeğer bir rol oynadığını, fakat hassasiyetler nedeniyle bu rolü görünmez tutmaya çalıştıklarını ortaya koyuyor. Bu hafta başlarında newsweek.com sitesi, Irak Savunma Bakanlığı ve ordu üniformaları giymiş haldeki Halk Savunma Güçleri'nin Ramadi operasyonuna kitlesel çapta katıldığından söz etti. Halk güçlerinin bu adımı, onların ABD'nin niyetlerinin farkında olduğunu ve topraklarının bir kısmını Amerikalılara emanet edemeyeceklerini gösteriyor. 

 

ABD'nin, Ramadi'nin düşüşünden yeniden alınmasına kadar olan süreçteki performansı, Washington'un IŞİD'i yok etme arayışında olmadığı gibi, aynı zamanda bu terörist grubun militanlarını, kendi kukla gösterilerini sergilemek için kullandığını gösteriyor. Bu gösteriler ise, Ramadi de dahil olmak üzere bölgenin farklı noktlalarında, masum insanların katledilmesi pahasına oluyor.  

 

www.medyasafak.net