Foreign Policy: Yüz küçük Hizbullah

Foreign Policy: Yüz küçük Hizbullah
Hizbullah’ın bu çalışmada mükemmel olduğunu söylüyor: Lübnanlı örgüt “çok iyi organize olmuş durumda ve şimdi, yasal bir şekilde Suriye’nin her yerinde. Yalnızca bir parti değil, bir devlet gibi örgütlenmiş. Şehitler için bir örgütleri, çocuklar için bir örgütleri, aileler için başka bir örgütleri var.”

 

Yüz küçük Hizbullah

 

 

James Harkin

 

 

Foreign Policy

 

 

Suriye'nin Esad kontrolündeki bölgelerinde, Lübnanlı grup dostlar ediniyor, milis gruplarını etkiliyor ve yeni bir asimetrik savaş modeli geliştiriyor.

 

SEYYİDE ZEYNEB, Suriye  Şam'ın bu güney banliyösünde ölüm kol geziyor. Her gün yeni bir şehit haberi geliyor. Ben taksiden iner inmez cami hoparlöründen bir yenisinin haberi duyuruluyor: Yüzlerce mil uzaktan, kuzeydeki İdlib vilayetinde bulunan Fua'dan olan ve bir süredir burada yaşayan genç bir adam, Şam'ın dış kısımlarında savaşırken hayatını kaybetmiş.

 

Mahalleye adını veren tarihi cami, Peygamber'in torunu Hz. Zeyneb'in mezarını içinde barındırıyor. Cami girişinde onlarca savaşçı esas duruşta bekliyor ve omuzlarında bir tabut taşıyor. Tabut başlangıçta Suriye bayrağına sarılmış, ancak camiye girdiği zaman bayraklar değiştiriliyor ve tabut, Hizbullah'ın ayırt edici yeşil-sarı bayraklarına sarılıyor.

 

Askerler geçit töreni için tabutu yukarıda tutarak caminin önünden geçerken, hepsi yüzlerini ona dönüp Hizbullah'ın ayırt edici, kollar dışarıda, avuçlar aşağıya doğru selamını veriyor ve bunu merasim sloganı izliyor: “Canımız sana feda olsun Zeyneb!” Ardından yürüyorlar.  

 

Bir Şii köyü olan Fua, yıllardır Sünni aşırılıkçıların kuşatması altında. İsyancılar kasaba sakinlerini yalnızca Suriye hükümetini destekledikleri için değil, aynı zamanda Hizbullah'ı içlerinde barındırdığı için suçluyor. Fakat Fua sakinlerinin çoğu için Lübnanlı grup tehlikeli bir istilacı güç değil, şimdiki durumlarında hayati önemdeki bir askeri eğitim ve esin kaynağı.

 

Seyyide Zeyneb'i ziyaret izni şimdi Suriye rejiminden ziyade Hizbullah'la çalışan yerel memurların kontrolü altında. Benim ziyaretim,  Şeyh Ayman isimli bir yerel memurun izniyle oldu. Şeyhin zemin katındaki ofisinde, tatlılardan oluşan bir kahvaltının ardından kendisiyle ve Louay Hüseyin — coşkulu bir basın danışmanı davranışları sergileyen, saçları dökülmüş, güçlü bir adam – ile görüştüm.  

 

Hüseyin'in verdiği bilgilere göre Fua'dan şehit savaşçı Suriye Ordusu içindeydi ve Guta'da — Şam'ın dış kısımlarında bulunan, onun kadar yoksullaşmış, büyük ölçüde isyancıların kontrolünde olan tarım kemerinde —El Kaide bağlantılı Nusra Cephesi tarafından öldürüldü. Hüseyin, “Nusra ateşkesi her günü ihlal ediyor” diye yakındı. Devamında savaşçının orduda olabileceğini, ancak “sadakatinin Hizbullah'a ve Şiilere” olduğunu söyledi. Arkasından da kendi kendisini düzelterek, “bir Şii'nin sadakatinin Suriye'ye ve inançlarına” olduğunu ekledi.  

 

Şeyh Ayman — bodur, saç ve sakalları yoğun, gülümsemeyen bir figür — Halep'in bir diğer kuşatma altındaki köyü olan Zehra'dan. ABD ve Rusya'nın korumaya çalıştığı, bocalayan ateşkes konusunda Hüseyin'in kötümserliğini paylaşıyor. Bana, silahlı Suriyeli isyancılara anlaşmanın imkansız olduğunu, gerçek bir ateşkesi sağlamanın da imkansız olduğunu söyledi. “Bir sürü farklı grup var, hepsiyle konuşamayız” dedi.

 

Peki kendisi kimi temsil ediyor? “Ben resmi olarak Hizbullah'tan değilim, fakat Hizbullah'ın inancına sahibim” diyor.

 

Şeyh temel olarak şehitlerin aileleriyle ilgilenme ve hizmet sağlama alanlarında çalışıyor. Hizbullah'ın bu çalışmada mükemmel olduğunu söylüyor: Lübnanlı örgüt “çok iyi organize olmuş durumda ve şimdi, yasal bir şekilde Suriye'nin her yerinde. Yalnızca bir parti değil, bir devlet gibi örgütlenmiş. Şehitler için bir örgütleri, çocuklar için bir örgütleri, aileler için başka bir örgütleri var.”

 

Hizbullah Suriye'deki savaşa 2012 yılında girdi ve askeri becerileri, o dönemde çatışmanın yönünün değişmesinde belirleyici bir rol oynadı. Hareket, 2013 yazında Lübnan sınırı üzerinde bulunan El Kuseyr kasabasının geri alınmasında öncü rol oynadı.

 

Fakat çatışma ilerledikçe, Hizbullah'ın öneminin cephe hattının ötesine geçtiği açık. Hizbullah, ülkenin dört bir yanında hükümet yanlısı paramiliter güçler arasında hayati önemde bir hocalık rolü oynuyor.

 

Gerilla uzmanları

 

En azından Seyyide Zeyneb'de, Hizbullah'ın örgütsel modeli, Başkan Beşar Esad'ın aşırı gerilmiş devletinin sağlayamayabileceği hizmetlerin sunulmasına yardımcı oluyor. Belki de en önemlisi, kendisini model alan yeni nesil yerelleşmiş, otonom milis gruplarına ilham veriyor. 

 

Suriye mezhep, etnisite ve aşiret temellerine çekilirken, Hizbullah'ın gayrinizami harp uzmanları olarak sağladığı hizmetlere devasa talep var. Bu sadece Suriye'nin küçük Şii azınlığı için gerçeri değil: kriz, pek çok başka dini grubu da tehdit ediyor – ama aynı zamanda cesaretlendiriyor da. İsyan içindeki saldırgan bir İslamcılığın yükselen dalgasıyla karşı karşıya olan bu gruplar, Hizbullah tarzı “özsavunma güçleri” halinde örgütleniyor. Süveyde'deki Dürzilerden Humus kursalındaki Süryanilere ve Lazkiye ve Tartus kıyı şehirlerindeki Alevilerin öncülüğündeki “Suriye direnişi” oluşumlarına kadar bu gruplar kendilerini inançları için ölüm kalım savaşına girmiş görüyor ve Suriye devletiyle öfkeli, paramiliter ilişkiler kuruyorlar.

 

Geçmişte bazı azınlıklar Suriye güvenlik devleti tarafından ayrımcılığa uğramış olsa da ve sadakatsizliklerinden şüphe edilmiş olsa da, şimdi durumlar değişti ve statülerini ortaya koyuyorlar. Yükselen İslamcı isyan dalgasıyla karşı karşıya olan azınlıklar, artık devletle düşman olmadıklarını ve Suriye güvenlik devletinin elde edebileceği bütün dostlara ihtiyaç duyduğunu biliyor. Şam'da görüştüğüm bir Dürzi kadın bana, “bu, hapisten çıkış kartı almak gibi” dedi.

 

Hizbullah'ın davasının destekçilerine göre örgüt bu yerel sakinlere, devleti yok etmeye kararlı cihadçılara karşı kendilerini savunmaları için gerekli eğitim ve lojistik uzmanlığı sunmak yoluyla yardım ediyor.  

 

Şeyh Ayman, “Hizbullah yalnızca bir Şii camisini savunmak değil, aynı zamanda Sednaya'yı da [Şam'ın dış kısımlarındaki bir Hristiyan kasabası] savunmak istiyor, Kalamun'daki sınırı üzerinden Lübnan'ı korumak istiyor” şeklinde konuşuyor.

 

Hizbullah savaşçılarının Halep'te de bulunduğunu belirtmek gerekiyor. “Halep zorlu, tehlikeli bir bölge”. Bunun yanısıra İsrail'in komşusu olan ve Hizbullah'ın “İsrail tarafından desteklenen Nusra'ya karşı savaşmaya” davet edildiği Golan bölgesi var. Suriye sınırı üzerinde bir dizi olası düşmanla karşı karşıya olan İsrail'in, yaralılarını tedavi ettirmek yoluyla bazı İslamcı isyancı gruplara yardım ettiği rivayetleri burada bolca duyuluyor.

 

Şeyh Ayman ve Hüseyin, Hizbullah'ın Suriye'ye kalabalık sayılar halinde girdiğini ve çok sayıda şehidinin olduğunu memnuniyetle kabul etti, ancak her ikisi de partinin temel rolünün cephe hatlarında savaşmaktan ziyade, eğitim ve tavsiye olduğunu savundu.

 

Şeyh, “Burada Lübnan'dan sadece liderler var” dedi: “Onlar Suriyelilerin ‘özsavunma' ve ‘direniş' grupları halinde savaşmasına yardım ediyor. Savaşçıların çoğu Suriyeli.”

 

Haklılık payları var. Suriye Ordusu'nun bütün düşmanlarını kolayca “yabancı teröristler” olarak betimlemesi gibi, Suriyeli isyancılar da Lübnan Hizbullahı'nı  ve bu gruptan eğitim ve ilham alan yerel milis gruplarını fazla şişiriyor. Yakın zamanda İslam Devleti örgütünden kurtarılan Palmira şehri etrafındaki ağır çatışmalar esnasında orada bulunan bir Suriyeli gazeteci bana, Hizbullah'ın varlığının görece az sayıdaki danışmanla sınırlı olduğunu, Afganistan'dan gelmiş olan ve inanç coşkunluklarının kendilerini ideal ölmeye hazır askerler kıldığı Şii Hazara savaşçıların onlardan çok daha fazla sayıda olduğunu söyledi.

 

Bir nefret mıknatısı

 

Hüseyin ve ben Şeyh Ayman'ın ofisine doğru yürüdük ve burada Kuzey Suriye'den çok sayıda Şii ile konuştum. Yol arkadaşım, Irak'tan gelen az sayıda savaşçıya işaret etti. Ancak hemen hemen herkes, Suriye Ordusu'nun tercih ettiği haki kıyafetlerden ziyade, Hizbullah'ın ayırt edici benekli, koyu yeşil üniformasını giyiyordu.

  

Şam standartlarına göre bile bölge – yarı bitmiş yüksek ve yanmış binalarla dolu bir bölge – lağım ve yoksulluk kokuyor. Çatışmanın sonucu olarak burası mültecilerle şişmiş ve savaşın gidişatı içinde nüfusu ikiye katlanarak 150 bine çıkmış. Bölgenin nüfusunun ezici çoğunluğu Suriye'nin başka yerlerindeki mezhepsel bölünmeden kaçarak buraya sığınan Şiiler oluşturuyor – burası küçük azınlıkları için doğal bir yuva. Aynı nedenden ötürü bölge, İslam Devleti örgütünün Şii nefreti için bir mıknatıs haline gelmiş. Yılın başından beri Seyyide Zeyneb, İslam Devleti örgütünün düzenlediği ve yüzlerce kişinin ölümüne, yüzlercesinin de yaralanmasına yol açan iki dev intihar saldırısıyla sarsıldı.

  

Yanımızdan hızla geçen ve başka bir yaralı savaşçıyı taşıyan bir ambulans, neredeyse bizi deviriyordu. İzciler gibi giyinmiş ve küçük trampetler taşıyan okul çocuklarından oluşan bir koro, Fua şehidinin cenazesi için prova yapıyordu. Merkezi bir geçitte, İslam Devleti örgütünün Şubat ayında yaklaşık 100 kişinin ölümüyle sonuçlanan saldırısının gerçekleştiği yerden geçtik. Bu saldırıda bir bomba savaşçılarla dolu bir minibüsü hedef alırken, diğeri yol boyu uzanan pazarın orta yerinde patlamıştı. Pazar çalışanlarındna biri olan 10 yaşındaki bir çocuk tamamen hareketsiz bir şekilde, bacakları bir çürük elma gibi katlanmış halde oturuyordu; bomba vücudunun bir tarafını tamamen felç etmiş. Ben oradan ayrıldıktan üç hafta sonra, 25 Nisan tarihinde İslam Devleti örgütünün bir başka bombalı araç saldırısı yaklaşık 15 kişinin ölümüne sebep olurken çok sayıda kişiyi de sakat bıraktı.  

 

Tarihi caminin girişinde güvenlik yoğundu. Ülke dışından gelen ziyaretçiler ve savaşçılar yeşil atkılarla dolanıyordu, ancak muhafızlar işi şansa bırakmıyordu: telefonlar alınıyor, vücutlar didik didik aranıyordu. Zengin dekoratif İran tarzıyla inşa edilen ve altın bir kubbeyle kaplı olan cami, çatışmadan önemli ölçüde zarar görmemiş halde kalmış. İç kısımlar kristal camlarla parlıyor. Hüseyin, “Kendinizi huzursuz hissettiğiniz zaman buraya gelip dua edersiniz” diyor.

 

Bir kısmı Irak'tan, bir kısmı daha da uzaklardan olan, askeri kıyafetler giymiş genç savaşçılar, türbeye dokunmak için sıraya giriyor veya sessiz dualarında el açıyor. Dışarıda ise eller uzanmış, genç adamlar Kuran okuyor ve sessizce dua sözcüklerini terennüm ediyor.

 

Tırpanlı yerel sakinler

 

Orta bölgedeki Hama vilayetinin kalbinde bulunan ve İsmaili cemaatinin kadim yuvası olan küçük bir kasaba olan Selamiye'de, ana caddeleri aynı türden şehit afişleri süslüyor ve “direniş” hakkındaki konuşmalar, Şam yakınlarındaki türbedeki söylemlerle ayırt edilemeyecek kadar benzerlik taşıyor.

 

Burada 2011'deki ayaklanmanın başlangıcında Suriye rejimine karşı gösteriler olmuştu, ancak bugünlerde bu türden toplu yakınmalara rastlanmıyor. Kasaba, İsmailileri sapık olarak gören, İslam Devleti'nden ve Nusra'dan savaşçılar tarafından kuşatılmış halde. Tıpkı Seyyide Zeyneb'de olduğu gibi Selamiye'nin  de nüfusu çatışmanın patlak vermesinden bu yana iki katına çıkmış, zira İsmaililer başka yerlerdeki ayrımcılıktan kaçıyor ve doğal bir yurt olarak gördükleri yere dönüyor.

 

Kasabada, Hama yerel yönetiminden bir muhafız beni, Suriye Sosyal Milliyetçi Partisi isimli, tüm-Suriye'ci bir hareketin üyesi olan iki yaşlı adamla tanıştırdı. Bu parti, iktidardaki Baas Partisi ve paramiliter Ulusal Savunma Güçleri ile birlikte, Nusra Cephesi'ne ve İslam Devleti'ne karşı savaşında yardım etmek üzere Suriye Ordusu'na binlerce yerel gönüllü sağlıyor.

 

Bir kahvehanedeki duvarın üzerindeki süs amaçlı küçük bir tırpanı gösteren adamlardan biri, vaziyetlerin çaresiz hale gelmesi durumunda savaşmak için bunu bile kullanacaklarını söyledi. Adam, “Bizim öldürüleceğimizi söylüyorlar” diye konuştu ve ekledi: “Her şeyi yapacağız.” 

 

Burada Hizbullah müdahalesine dair hiçbir kanıt görmesem de, bu “tırpanlı yerel sakinlerin” asimetrik savaşta Hizbullah'ın deneyiminden yararlanmaları çok muhtemel – değilse de yakında yararlanacaklardır. En azından Lübnan'da Hizbullah ve SSNP bir süredir yakın işbirliği içinde çalışıyor.

 

Güney Lübnan'da İsrail ordusuna karşı konvasiyonel olmayan bir savaşta önde gelen savaşçı güç olarak yükselmiş olan Hizbullah da bu türden bir çatışma içinde kendini inşa etmişti. Seyyide Zeyneb'deki belediye ofisine dönüp de  Şeyh Ayman'a Hizbullah üyelerinin Suriye Ordusu askerlerinden daha iyi savaşçılar olup olmadığını sorduğumda şeyhin cevabı diplomatik oldu: “Onlar bu türden gerilla savaşında daha fazla deneyime sahipler.”

 

Şeyh Ayman, Suriye'deki savaş bittiği zaman bu imaj dahilinde örgütlenen binlerce yerel gönüllünün işlerine ve ailelerine geri döneceğini, Hizbullah'ın da Lübnan'a döneceğine savundu. Ayman, “burada baş etmemiz gereken başka meselelerimiz var” diye ekledi.

 

Kendisine, Hizbullah'ın Suriye rejiminin Kuneytra ve Golan'ı savunmasındaki çok tartışılan rolünün İsrail'e karşı ikinci bir cephe açmasının mümkün olup olmadığını sorduğumda, gülümseyerek “Her şey mümkün” cevabını verdi.

 

Kısa vadede bu yanıt serbest atıştan fazlası değildi. Hizbullah'ın Suriyeli müttefiklerinin faaliyetlerine hayatta kalma arayışı gölgesini düşürüyor ve İsrail'e saldırmak asla düşünülmüyor. Fakat her zaman ertesi günü düşünmekte de fayda var.

 

Hizbullah'ın Suriye'ye müdahil olması asker kaybına ve onların Suriye rejiminin yanında yer alma kararından şikayet edenler arasında uluslararası şöhret kaybına yol açtıysa da, grup yeni dostlar da edindi ve yeni askeri konseptler geliştirdi. Eğer bu çatışmadan muzaffer çıkarsa, son kertede yeni otoritesini cansızlaşmış Suriye Ordusu'nu veya onun yerini alacak herhangi bir şeyi canlandırmakta kullanabilir.

 

Seyyide Zeyneb sokaklarında, Hizbullah'ın popülerliğini inkara mahal yok. Mahalleden çıkarken, taksi şoförümüz, çok yakınımızdan geçip ters yönde giden hevesli savaşçılarla dolu birkaç kamyona işaret ediyor.

 

“Ceyş el-Hur” diye espri yapıyor: Özgür Suriye Ordusu yani. Suriyeli kara mizahı bu. Özgür Suriye Ordusu onun düşmanı ve yakınlarda bir yerde onların savaşçıları yok.

 

Seyyide Zeyneb'de tanıştığım hemen hemen herkes gibi onun da Kuzey Suriye'deki Şii bölgelerinden birinden olduğu ortaya çıkıyor. Orada, taksi kullanırken silah da taşırmış. Bana, memleketi olan Zehra'da önce Özgür Suriye Ordusu'yla, ardından da  Nusra Cephesi ve radikal İslamcılarla savaştığını anlatıyor ve ekliyor: “Fakat Zehra halkı güçlüydü ve hepsini öldürdü.”

 

Komşu köylerden yerel Sünni sakinlere bir daha güvenebileceğini düşünebiliyor mu? “Güven yok, ama korku da yok.”

 

Peki kimin için savaşıyor? “Hizbullah.”

 

 

Çev: Selim Sezer

 

www.medyasafak.net