Erbain buluşması ve yeni bir bloğun yükselişi

Erbain buluşması ve yeni bir bloğun yükselişi
Erbain ziyareti, en geniş ulusal ve dinsel çeşitliliği kendi bünyesinde barındırıyor. Bu özellik, bölgedeki Şii siyasi-askeri ağı için de geçerlidir. Şii güçler hiçbir biçimde istikrarsızlaştırıcı değildir ve kolaylıkla başka inançlardan insanlarla ve gruplarla anlaşabilmektedir.

 

 

Alwaght.com

 

 

Dünyanın her yerinden Müslümanlar, Erbain için Irak'ta bulunan kutsal Kerbala şehrine gidiyor. Aşura Günü'nden kırk gün sonra gerçekleşen Erbain (Arapça "kırkıncı"), Hazreti Muhammed'in torunu Hüseyin bin Ali'nin şehadetini anma günüdür.

 

Erbain buluşması, bu jeo-kültürel sahanın kültürel kapasitelerini ve potansiyellerini temsil eder. Bir başka deyişle bu uluslararası etkinlik, Şii siyasi-askeri ağının Batı Asya bölgesinde üzerine kurulu olduğu kültürel bağların derinliğini gösterir. Bu bölgelsel ağ, kendisini benzer rakiplerinden ayıran özelliklere sahiptir. Bu ayrım da, kültürel coğrafyasındaki en önemli kültürel etkinlik olarak Erbain buluşmasında kendisini gösterir. Erbain'in farklı boyutlarına odaklanmak, 1979 İran İslam Devrimi'ni izleyen yıllarda Şii jeo-kültürünün siyasi aktivizminin kültürel sahalarını göstermemize yardımcı olacaktır.

 

1. Uluslararası barış ve güvenliğin korunması

 

Her zaman Erbain buluşmasıyla birlikte kullanılan “barışçıl” kelimesi, Şii jeo-kültürel gücünün barışçıl doğasını temsil eder. 2003 yılında Saddam Hüseyin'in başında olduğu Baasçı hükümetin devrilmesinden bu yana her yıl, milyonlarca insan İmam Hüseyin türbesini ziyaret etmek için kutsal Kerbela şehrine seyahat ediyor. Yalnızca 2004'te Kerbela'daki ziyaretçierin sayısı, Hac ziyaretçilerinin sayısına eşitti, yani 4 milyondu. Fakat bu sayı, 2004'ten sonraki yıllarda muazzam bir yükselişe tanıklık etti. 2009 ve 2010 yıllarında, kutsal Kerbela şehri 10 ila 14 milyon ziyaretçiyi ağırladı. 2015 yılında bu sayı daha da kabararak 20 milyona ulaştı.

 

Dünyada katılımcılarının sayısının Erbain ziyaretçilerini geçtiği tek buluşma, Hindistan'da gerçekleşen, Hindu inancının Kumbh Mela ziyaretidir. Bu, her dört yılda üç defa, iki ay içinde gerçekleşir. Erbain günü 20 milyon ziyaretçiyi ağırlarken, Japonya'daki çok önemli bir Budist tapınağı olan Senkouji Tapınağı, bütün bir yıl boyunca yabancı turistler dahil 20 ila 30 milyon ziyaretçiyi ağırlıyor. Suudi Arabistan'da bulunan, Müslümanların iki kutsal şehri olan Mekke ve Medine, bütün bir yıl boyunca 7 ila 10 milyon arası insana evsahipliği yapıyor. İlave olarak, her yıl Vatikan'ı ziyaret eden Hristiyanların sayısı zar zor 18 milyona varıyor. 

 

Bu geniş kalabalık [Erbain ziyaretçileri], teröristlerle yürütülen tam kapsamlı bir savaşa yalnızca onlarca kilometre uzaklıktaki bir bölgede bir araya geliyor. Benzerlerinden birkaç kat büyük olan Erbain ziyareti, uluslararası hukuka ve sınırlara saygı gösteriyor. Kendi kültürel kimliğini değiştirmiyor ve en geniş ulusal ve dinsel çeşitliliği kendi bünyesinde barındırıyor. Bu özellik, bölgedeki Şii siyasi-askeri ağı için de geçerlidir. Şii güçler hiçbir biçimde istikrarsızlaştırıcı değildir ve kolaylıkla başka inançlardan insanlarla ve gruplarla anlaşabilmektedir.

 

 

2. Batı Asya bölgesinde ulus-üstücü model

 

Her ne kadar Erbain buluşması Irak ve İran hükümetleri tarafından korunuyor olsa da, herhangi bir resmi kuruluş tarafından düzenlenmemektedir ve gerçekleşmesi için herhangi bir çağrı da yapılmamaktadır. Hükümetler yalnızca ziyaretçilere güvenlik sağlanmasından sorumludur. Dünyanın 60 ülkesinden insanlar, herhangi bir hizmet almadan, hatta Irak'ta bulundukları süre içinde sıradan seyahat hizmetlerinden bile yararlanmadan buluşmaya katılmaktadır. Geçen yıl, ritüel için yalnızca Bahreyn'den 60 bin kişi Kerbela'yı ziyaret etti. Bu, Bahreyn hükümeti 2011 Arap ayaklanmalarıyla başlayan İslami uyanıştan bu yana Şii vatandaşlarına karşı sert güvenlik önlemleri uygularken oluyor.

 

Bu buluşmanın kendiliğindenliği, Batı Asya bölgesindeki ulus-üstücü kapasiteleri ortaya koymaktadır. Ulus-üstücülük, uluslararası sahnede yeni bir olgudur. Bölgesel düzende şu anda içinde bulunulan geçiş döneminde etkili bir rol oynamaktadır. Şii ulus-üstücülüğü gelişen bir süreçtir ve bölgede bağımsız bir siyasi kimlikle varlık bulan bir jeo-kültürü gözler önüne sermektedir. Bu siyasi kimlik, İran İslam Devrimi'ni izleyen yıllarda güçlenmiştir. Bölgede barışçıl yaklaşımlara sahip ulus-üstücü aktörlerin yükselişini müjdelemektedir.

 

 

3. Tekfirciliğin karşısında kültürel çeşitlilik

 

Haberler, Sünni Müslümanların kitlesel bir şekilde bu dev buluşmada Şiilere katıldığını aktarıyor. Islamicfinder.com web sitesi, Erbain'in özelliklerinden birinin, hemen hemen bütün inançların ve küresel ırkların temsil bulması olduğunu söyledi. Yalnızca Hristiyanlar, Yahudiler ve Mandeanlar gibi İbrahimi dinlere inanlar veya Zerdüştçüler ya da Ezidiler gibi bölgesel inançlarda olanlar değil, aynı zamanda Doğu ve Güney Asya'dan Hindular ve Budistler bile, insanlığın en büyük dini ritüeli olan Erbain'i anmak üzere Irak'a temsilciler gönderiyor. Analistler, Erbain buluşmasının Irak'taki bütün inançları bir araya getirdiğini ve bu boyutuyla bu ülkede ulusal birliği güçlendirebileceğini savunuyorlar.

 

Son iki yılda, Irak Hristiyanlarının liderleriyle birlikte bir Vatikan heyeti de diğer ziyaretçilerle birlikte bir kilometre öncesinden başlayarak Kerbela yürüyüşüne katıdı. Iraklı kaynaklar, Irak'a gelen bir Vatikan heyetinin bu yıl kutsal türbeyi ziyaret etmek için bir araya gelen öteki ziyaretçilere katıldığını söyledi. Hristiyan heyetin başındaki kişi, Monstinior Libero Andriata. Heyettekiler bir kilometre uzaklıktaki Nasıriye şehrinden Kerbela'ya düzenlenen yürüyüşe katıldılar. Bazı Iraklı Hristiyanlar da onlara eşlik etti. Bu çeşitlilik, IŞİD'in ve öteki tekfirci grupların Hristiyan ve Ezidi kadınları köleleştirdiği ve Şiiler ve Sünnilerin öldürülmesini kendileri için meşrulaştırdığı bir bölgede vuku buluyor. Şii güçler geçmiş yıllarda hem askeri hem de siyasi sahnelerde, Direniş Ekseni'nin parçası olarak, başka etnik ve dinsel azınlıklarla yanyana, İsrail rejimi ve IŞİD teröristleri gibi düşman güçlerle birden fazla kez karşı karşıya geldi. Onlar, düşmanlarına karşı elde ettikleri başarıları, etnik ve dinsel azınlıklarla ilişki kurma biçimlerine borçlular. Bu gerçeklik, Şii jeo-kültürünün çeşitlilik arz eden ve hoşgörülü kültürel kimliğinden ileri geliyor.

 

 

4. Ekonomik ağın yayılmasına duyulan ihtiyaç

 

Şii jeo-kültürü kendi büyüklüğüyle, son derece hassas olan Batı Asya bölgesinde yükselen bir aktör rolü oynuyor. Ulus-üstü olduğu için ve uluslararası klasik mekanizmaya uymadığı için yeni olarak görülüyor. Şii politikaları, İran'ın İslam birliğine duyduğu güçlü inancın yanında Şii jeo-kültürünü destekleme yönündeki çabaları, İran liderinin bu alandaki “zekice” yaklaşımları, bölgesel gelişmeler ve hassas uluslararası sistemin koşulları, bu bölgesel aktörün ortaya çıkmasına ve büyümesine yardım eden en önemli faktörlerdir. Bu aktör kaydadeğer siyasi ve kültürel başarılar elde etmiş ve varlığını muarızlarına kabul ettirmiştir. Batı Asya şimdi, kendi rolünü etkili bir şekilde oynayan Şii jeo-kültürünün sağlam bir şekilde kurulmuş ulus-üstü siyasi ve kültürel ağıyla karşı karşıyadır. Ancak Şiilerin bölge ekonomisinde etkililiği mevcut değildir.

 

Her ne kadar kültürel ve siyasal sahalar halen kaydadeğer potansiyellere sahip olsa da, Şii jeo-kültürünün yayılması için gerekli olan çok önemli bir faktör ekonomik boyuttur. Ekonomik sahalar kısa süre içinde, kültürün yarattığından daha derin bağlar yaratır ve siyasetin hassasiyetlerini taşımaz. Şii çoğunluklu İran ve Irak'ın her ikisi de OPEC'in (Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü) önemli üyeleridir. Kuveyt gibi, Fars Körfezi'ndeki bazı Arap devletlerideki Şiilerin ekonomik koşulları ise daha bile iyidir. Irak ve Lübnan'daki Şii nüfusun ekonomik statüsü de bir gelişmeye tanıklık ediyor. Şii jeo-kültürü, Fars Körfezi bölgesi, Akdeniz ve Avrupa, Hindistan altkıtası, Kafkaslar ve Orta Asya gibi kilit önemdeki ekonomik bağlantı noktalarına yakın. İlave olarak Şii nüfus, bölgenin ekonomisinde etkili olabilecek dev bir tüketim pazarı arzediyor. Bu potansiyellere odaklanmak, Şii siyasi ve kültürel ağının bağlarını derinleştirebilir ve bu şekilde Şiilerin Batı Asya'nın geleceğindeki konumunu daha ileriye taşıyabilir.

 

 

Çev: Selim Sezer

 

www.medyasafak.net