"ABD Seçimlerinin Nihai Kazananı İsrail Lobisidir"

"ABD Seçimlerinin Nihai Kazananı İsrail Lobisidir"
Bir analist, ABD başkanlık seçimini kimin kazanacağından bağımsız olarak ülkenin, bankerler, petrol konsorsiyumları ve İsrail lobisi tarafından kontrol edildiğini ve daha fazla borç, askeri maceracılık ve müdahaleci dış politikaya doğru sürüklendiğini söylüyor.
ABD Seçimlerinin Nihai Kazananı İsrail Lobisidir

Bir analist, ABD başkanlık seçimini kimin kazanacağından bağımsız olarak ülkenin, bankerler, petrol konsorsiyumları ve İsrail lobisi tarafından kontrol edildiğini ve daha fazla borç, askeri maceracılık ve müdahaleci dış politikaya doğru sürüklendiğini söylüyor.


Press TV, konuyu daha derinlemesine tartışmak için eski bir ABD Senatosu adayı olan Mark Dankof’la bir röportaj yaptı.

Programda iki konuk daha görüşlerini ifade etti: Wall Street işgali hareketi organizatörü Mark Mason ile aktivist ve işgal hareketine katılmış eylemcilerden Caleb Maupin.

Aşağıda bu röportajın hemen hemen tam bir çözümlemesini bulabilirsiniz.

Press TV: Mark Dankof, bu meblağı (ABD başkanlık seçimi kampanyası için harcanan parayı) duydunuz, ne düşünüyorsunuz? Dökülen bu paralara bakınca elbette akla, karşılık verilmesi gereken yardımlar geliyor, siz mesela Romney’in önde gelen bağışçılarının Goldman Sachs, JP Morgan ave Morgan Stanley olması hakkında ne düşünüyorsunuz?

Dankof: Evet bu, bilmeniz gereken her şeyi size anlatıyor. Daha büyük sorunun göstergesi olarak Las Vegas’taki Sands Kumarhanesinin Siyonist sahibi olan [Amerika’nın sekizinci zengini] Sheldon Adelson’a ve Newt Gingrich’i, onun resmi kampanyasından yasal olarak uzak olabileceği varsayılan bu süper siyasi eylem komiteleri üzerinden finanse etmesine bakın. Romney için aynısını yapmıyor.

Adelson, bu süper siyasi eylem komitesi üzerinden Romney’in çalışmaları için 100 milyon dolar vereceğini söyleyerek böbürleniyor ve bütün bunlar kötü bir şaka. Satın alıp para veriyor ve günün sonunda insanlar hem Cumhuriyetçi hem de Demokrat Parti’nin bu denli yozlaşmış olduğunu görüp şaşırıyorlar. Sorunun kökeninde olan şey net olarak bu.

Press TV: Mark Dankof, ister Obama, isterse Mitt Romney olsun, adayların Afganistan’dan çok bahsetmedikleri veya buna pek vurgu yapmadıkları görülüyor. Belki bunun tek istisnası Obama’nın şurada burada, iki savaşı bitirdiğinden bahsediyor olması. Peki ama ufukta ne var? Amerikalılar ne görüyorlar? 14 trilyon gibi, kâğıt üstünde dünyanın en fazla bütçe açığıyla karşı karşıya olan bir ülkeden söz ediyoruz. Kim seçilirse seçilsin dört yıl daha her şey aynı kalacak denilebilir mi?

Dankof: Olacak olan tam olarak bu ve bana öyle geliyor ki burada önemli olan bütçedeki 16 ya da 17 trilyon dolarlık ulusal borç değil, sosyal güvenlik ve sağlık ile fon ayrılmayan diğer yükümlüklerin getirdiği bütçe dışı 222 trilyon dolarlık borç.

Ve şimdi, ister dört yıl önce savaş karşıtı bir aday olarak gelip şimdi George Bush veya Dick Cheney’nin koyu renkli versiyonuna dönüşmüş olan Barack Obama’ya, ister savunma harcamalarını GSYİH’nin yüzde dördüne getirmek isteyen ve İran’la savaşı açıkça Obama’dan bile fazla isteyen Mitt Romney’e bakalım, Amerikan halkı bakımından bütünüyle umutsuz bir durum olduğunu düşünüyorum.

Ufukta daha fazla borç, askeri imparatorluğun daha fazla genişlemesi, daha sorumsuz bir dış politika ve ülke dışına yönelik olarak daha müdahaleci bir dış siyaset görünüyor. Seçimi kimin kazanacağından bağımsız olarak ABD’nin ekonomik ve kültürel altyapısının dağılmasını görüyoruz.  

Doğruyu söylemek gerekirse benim öngörüm, kıl payıyla da olsa seçimi Obama’nın kazanacağıdır. Cumhuriyetçiler ise Temsilciler Meclisi’ni kontrol edeceklerdir. Senato’da hemen hemen yarı yarıya bir dağılım olacaktır.

Tüm bunlar bir tıkanma senaryosu anlamına gelmektedir ve bu tıkanma, Amerikan siyasi ve ekonomik süreçlerinin geleneksel aktörler, yani bankerler ve gayet güzel aktardığınız gibi petrol ve doğalgaz konsorsiyumları, diğer çokuluslu şirketler ve İsrail lobisi tarafından kontrol edilmesinin devamını sağlayacaktır.

Bence çok açık ki kazananlarla kaybedenleri yan yana koyduğunuz zaman, sağ, sol ya da merkez görüşlü, iyi niyetli ve tüm bunlardan bihaber olan ortalama bir Amerikalı, tıpkı yaşamları bu politikalar tarafında yıkılan dünya çapındaki milyonlarca masum insan gibi, mutlak kaybeden konumundadır.

Press TV: Mark Dankof, taraflar bu ciddi meseleleri dikkate almıyorlar ve bazı analistlere göre listenin en başında işsizlik geliyor, fakat Amerika Birleşik Devletleri’ndeki yaşam düzeyine bakıyorlar. Eminim son dört hafta içinde Empire States binasında meydana gelen bazı sansasyonel vurulma vakalarını duymuşsunuzdur; bir vaka da New Jersey’deki Eski Köprü’de meydana gelmişti, ondan önce de New York City’de elinde bir bıçakla koşturan bir adamın vakası vardı ve dört hafta boyunca Chicago’da olanlar da biliniyor.

Elbette bunlar sadece kayıtlara geçen örnekler. Kastettiğim şu ki bu meselelere değinilmesi gerekiyor ve belki de Wall Street İşgali Hareketi Amerikalıların en hafif deyimle canını sıkan çok farklı alanların en iyi göstergelerinden bir tanesi. Neden Obama da Mitt Romney de işgal hareketi meselelerine değinmiyor?

Dankof: Sanırım diğer konuklarınız buna benden daha iyi yanıt verdi. Adayları finanse eden ve partilerin sahibi olan kişilere baktığınız zaman, bu tür meseleleri neden ele almadıklarını çok açık bir şekilde görürsünüz.

ABD’deki son vurulma vakalarına gelecek olursak, kısa süre önce Fars Haber Ajansı’nın programında ve arkasından Press TV’de de söylediğim gibi kişisel olarak, ABD’deki en büyük sorunun, uyuşturucunun ve 1960’ların cinsel devriminin belli düzeyde yarattığı ailesel yıkım, ahlaksızlık ve şiddet olduğunu ve şimdi bunların ekonomik sıkıntılarla birleştiği zaman artan oranda kanunsuzluk, artan oranda nefret ve umutsuzluk temelinde anarşi yarattığını ve tüm bunların da bu trajedileri kolaylaştırdığını düşünüyorum.

Beni gerçekten korkutan şey şu ki, bu Kasım ayında yapılacak seçimlerde büyük yöneticilerin vereceği karar doğrultusunda kazanacak olan Barack Obama veya Mitt Romney’in büyük bir şaşırtma taktiği uygulayacağı yönünde ciddi şüphelerim var.

Doğrusu, bu şaşırtma taktiği bana göre Ortadoğu’da tutuşturucu bir savaş olacak ve bunun kıvılcımı belki ABD’de, belki Fars Körfezi’nde çakacaktır. Ortalama Amerikalılara ekonomi, iş, bütçe açıkları, sosyal ve kültürel çözülme ve yozlaşma konusunda verecekleri cevapları olmadığı için, sunabilecekleri tek şey dikkatleri başka tarafa çekecek bir savaş olacak ve 11 Eylül’ü kullanmalarına benzer bir şeyi kullanacaklardır.

Bu kez ülke içinde veya dışında bunun daha büyük bir örneğini göreceğiz ve bu bizi, Ortadoğu’daki devam eden emperyal savaşlara devam etme şeklindeki çılgınca politikada yeni aşamaya götürecektir. Diğer konuklarınızın da işaret ettiği gibi bu savaşın kazananları, hep bu savaşların galipleri olarak gördüğümüz bankerler olacaktır.

medyaşafak