ÖZEL: Suudi Krallığı uzmanı Lübnanlı araştırmacı-yazar Ali Mourad ile Suud-Katar krizi üzerine söyleşi

ÖZEL: Suudi Krallığı uzmanı Lübnanlı araştırmacı-yazar Ali Mourad ile Suud-Katar krizi üzerine söyleşi
Hasan Sivri, Medya Şafak için görüştü...

 

Suudi Krallığı uzmanı Lübnanlı araştırmacı-yazar Ali Mourad ile Suud-Katar krizi üzerine söyleşi

 

 

 

Hasan Sivri: Kriz hakkında çok şey söylendi, çok şey yazıldı. Dolayısıyla bu röportajımızda daha çok Suud ve Suud'un bölgede yer aldığı denklemlere etkilerini konuşalım. Giriş olması mahiyetinde size göre krizin arkasındaki ana sebepler neler? Ve Niye şimdi?

 

Ali Mourad: Suudi Arabistan bugün “Katar'a saldırı'' mevzusunu ihraç eden baş ülke. Emirlikler ise bu yönde ikinci oyuncu diyebiliriz. ABD başkanı Trump'ın da katıldığı Riyad zirvesinden sonra çok açık ki ABD'den yeşil ışık alıp harekete geçen bir Suudi Arabistan var. Veya bu projeye liderlik etmesi, yani Körfez'in yeniden tertibi için ABD tarafından vekalet verilen bir Suud var. Biliyoruz ki Katar geri kalan Körfez ülkelerinden bağımsız bir hat izliyor. Bu hat Suudilerin başını çok ağrıttı. Dolayısıyla ABD'den alınan yeşil ışıktan sonra Körfez'in yeniden tertibi ile birlikte Körfez'de Suud iradesi dışında hareket edecek her ülkenin “disipline'' edilmesi amacıyla Suudiler tarafından yürütülen bir proje söz konusu. Bu tertibin Katar ile başlaması planlanmıştı ve belki Katar'dan sonra sıra Kuveyt ve Umman Sultanlığına gelecek. Çünkü Suudiler İran'a karşı, kendi kanatları altında veya yanında duran, herkesi kapsayan tek bir ses istiyor. Bundan sonraki hedef ABD'nin de desteğiyle İran olacak.

 

 

“Arap Baharının'' Körfez ülkelerine taşındığı, Suudiler ile Katar arasındaki krizin de başlangıç olduğuna dair yorumlar var. Bu teorilere katılıyor musunuz? ABD müttefiklerini ateşe atar mı? Farklı aıklamalar duyduk ama  ABD ne istiyor?

 

Biz çok net biliyoruz ki Körfez halkları veya Körfez halklarının çoğunluğu, 2011 başlarında Tunus ve Mısır'da yaşananlardan etkilendi. Suudiler 2011'de Körfez'deki Arap zirvesinde, Arap Baharının kendi ülkelerine ulaşmasını engellemek amacıyla bazı tedbirler aldı. Körfez Arap ülkelerinin orada topluca aldığı bir karar vardı: “Arap Devrimleri'' Körfez'e uğramayacak. Misal 2011 Mart'ında Umman Sultanlığında bir hareketlilik vardı ve gidişatın kontrolden çıkma olasılığı mevcuttu. Körfez zirvesinde Katar, Suud ve Birleşik Arap Emirlikleri Umman Sultanlığını 22 milyar dolar ile destekleme kararı aldı. Umman Sultanlığı bazı ekonomik hamleler yaptı, maaşları arttırdı ve bu şekilde Körfez'in 22 milyar dolarlık desteği ile krizin fitilini söndürdüler. Çok açık ki Körfez rejimleri ‘'devrimlerin'' kendi ülkelerine ulaşmaması üzerinde anlaşmıştı. Benim kişisel görüşüm, ABD'nin “devrimlerin'' bu Körfez ülkelerine ulaşması ile ilgilenmediği yönünde. Özellikle şimdiki Trump yönetimi bunu hiç istemiyor. Biz biliyoruz ki Trump yönetiminin İran'a karşı mücadelede koçbaşı olarak Körfez ülkelerine ihtiyacı var. Çünkü Körfez'deki herhangi bir boşluk durumunda İran'ın, kaosa doğru sürüklenen Körfez sokakları üzerinden Körfez'de var olacağını düşünüyorlar. Bunun yanısıra ABD ile Suudiler arasındaki tarihi ilişkiler, ABD'ye süregelen politik ilişkileri muhafaza etmeyi dayatıyor. Evet Suudiler ile ABD arasındaki ilişkilerin temelinde hafif değişiklikler var ama ABD'nin üzerinde düşünebileceği ve Suud ailesini devirecek herhangi bir alternatifi bulunmuyor. Dolayısıyla bugün ABD, Katar'a karşı Suud ve Emirlikleri destekliyor.

 

 

Türkiye'nin Katar'ın yanında yer alan pozisyonunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Katar'ın pozisyonun güçlendiğini düşünüyor musunuz? Katar şimdi bu saldırıya karşı koyuyor gibi görünüyor.

 

Suud, Emirlikler, Mısır ve Bahreyn'in müşterek “saldırısının” ilk günlerinde Katar'ın pozisyonu zayıftı. Pentagon'dan ve ABD'den gelen bazı açıklamalar ABD'nin pozisyonunu net vermiyordu. Lakin Trump'ın attığı ilk tweetler (Trump'ın “Bir araya geldiğim ülkeler teröre destek mevzusunda Katar'ı işaret ettiler'' tweet'i) birlikte ABD'nin bu saldırıya yeşil yaktığı açıkça görüldü. Ardından bazı gelişmeler yaşandı. Türkiye parlamentosu Katar'a asker gönderme kararını onadı. Bu karar, öncelikli olarak müttefik Katar'a manevi bir destek anlamına geliyor. İkinci olarak da müzakere şartlarını Katar açısından iyileştirme olarak okunabilir. İran'ın pozisyonu da esas olarak Körfez'de Suud/Emirliklere karşı Katar'ı destekleyici yönde şeklinde okunabilir. Katar'ın yalnız bırakılıp saldırıya uğraması birkaç sebepten dolayı İran'ın çıkarına değil. Bu sebeplerin ilki ekonomik. Çünkü İran ve Katar'ın ortak gaz sahası var. İkinci sebep ise karar bağımsızlığı. İran her zaman Körfez ülkelerinin Suud'a bağlılık yerine bağımsızlıkları için çalıştı. Katar evet bugün krizin başlangıcından biraz daha iyi bir pozisyonda. Türkiye ve İran'ın duruşu, ABD destekli Suud hamlesine karşı Katar liderliğine biraz destek verdi. Benim görüşüm, en nihayetinde arabulucular ile bir çözüme ulaşılacak. Çünkü biliyoruz ki bölgedeki en büyük ABD askeri üssü Katar toprakları üzerinde bulunuyor. Yaklaşık 10 bin Amerikan askeri bu üste. Bu üs ABD'ye olduğu gibi Suud ve diğer Körfez ülkelerine de dolaylı olarak güç veriyordu. Katar, Türk askeri Katar'a gelse bile ABD ve ABD iradesine karşı durup çatışacağım diyemez.

 

 

Türkiye buradan nasıl etkilenebilir? Suud-Türkiye ve Suud-Körfez İşbirliği Konseyi ilişkileri nasıl etkilenir?

 

Bu sorunun önemli olduğunu düşünüyorum. Bugün Trump yönetiminin Katar krizinde neden bu pozisyonu aldığını anlamamız için bazı işaretler var. Biliyoruz ki Katar tarihsel olarak ABD ile öne çıkan bir ilişkiye sahipti. Trump yönetiminin bugün İhvan-ı Muslimin cemaatini ve bölgede bu cemaati destekleyen eksende yer alan ülkeleri izole etmek ve çevrelemek istediğine dair bir teori var. ABD destekli Suud hamlesi Katar'ı izole edebilir ve Müslüman Kardeşler cemaatinden vazgeçmesini sağlarsa, sonraki saldırı Türkiye'ye doğru olacak. Türkiye ve Erdoğan hükümeti, Katar izole edilirse sıranın kendilerine geleceğini iyi biliyor. Dolayısıyla bu saldırıya karşı Katar'ın yanında saf almak Türkiye'nin çıkarına.

 

İkinci ve diğer önemli nokta şu: Başarısız darbe girişiminden sonra Körfez ve özellikle Suud ve Emirlikler ile Erdoğan hükümeti arasındaki ilişkilerde soğuma olduğu çok açıktı. Erdoğan'ın geçen günlerde “Kimin darbe istediğini biliyoruz'' şeklinde bir açıklaması oldu ve bazı Körfez ülkelerinin darbe başarılı olsaydı mutlu olacağını söyledi. Son iki yıl içerisinde de Suud ile Türkiye arasındaki ekonomik ilişkiler iyiydi, birçok anlaşma vardı ve ticaret hacmi büyüktü. Lakin karşı taraftaki Katar'ın da uzun vadede gaz odaklı ve Türkiye'nin “yatırım'' yapabileceği bir serveti var. Suudi Arabistan'ın ciddi bir ekonomik krizde olduğunu da biliyoruz. Bugün Suud ekonomisini besleyen Aramco üzerinden satışta sıkıntılar çektiğini biliyoruz. Türkiye bunları değerlendirdi ve çıkar esaslı hareket etti ve Suudilerle müşterek bazı yatırım projelerini kurban etme pahasına da olsa Katar'ın yanında yer aldı.

 

 

Türkiye'nin asker gönderme kararından sonra askeri çatışma olasılığı nedir?

 

Az önce dediğim gibi Katar'a asker gönderme mevzusunun askeri bir çatışmaya doğru gelişeceğini düşünmüyorum. Türkiye, Katar, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirliklerinin ABD ile ilişkileri olduğunu biliyoruz. Türkiye bir NATO üyesi. Katar'ın ABD ile iyi ilişkileri var ve aynı zamanda ABD'nin üssünü barındırıyor. Suud ve Emirliklerin de ABD ile öne çıkan ilişkileri var. Askeri seçeneğin masaya yatırılmadığını düşünüyorum. Suud ve Emirliklere bağlı askeri güçlerin, ABD'nin üssünün olduğu Katar'a girdiğini düşündüğümüzde ABD açısından ''utandırıcı'' bir fotoğraf olacaktır bu durum. ABD mevzunun herhangi bir askeri noktaya gelişimine izin vermeyecek. Türkiye'nin bu adımını dediğim gibi iki nokta ile okuyabiliriz: Katarlılara manevi güç verirken Suud ve Emirlikler karşısında müzakere şartlarını da Katar açısından iyileştiriyor.

 

 

Katar Yemen'e karşı kurulan Arap Koalisyonundan güçlerini çekti. Emirlikler ve Katar arasında Yemen güneyinde bir rekabet vardı. Hegemonya savaşı vardı. Suudiler şimdi Yemen sınırına doğru güç kaydırıyor. Yemen nereye?

 

Yemen nereye gidiyor diye sormadan önce bugün Katar'a yönelik saldırının, Yemen'de olanlarla ilgili olduğunu bilmemiz lazım. Yemen'de Katar ile Birleşik Arap Emirlikleri arasında sorun şuydu: Katar'ı, Yemen'de daima kendisine karşı iş yapmakla suçlayan bir Emirlikler vardı. Katarlılar, Birleşik Arap Emirliklerinin Yemen'deki askeri üslerinin koordinatlarını Husilere vermekle suçlanıyordu. Husilerin Maareb-Safer askeri üssünü hedef aldığı saldırıda çok sayıda Emirlik askeri öldü. Ayrıca Bab Mendeb yakınlarında Emirliklere ait bir askeri üs vuruldu. Bu saldırıda Emirliklerin birçok askeri öldü. Aralarında Emirlikler Özel Kuvvetler Komutanı vardı. Dolayısıyla Emirlikler tarafından Katar hakkında güçlü ithamlar söz konusu. Emirlikler bu durumu ''Katar haince bir rol oynadı'' şeklinde ifade ediyor. Katar'ın, Yemen'e karşı kurulan Arap Koalisyonuna ihanet ettiğini söylüyorlar.

 

Katar gerginlikler üzerinden de oynayarak Yemen'de yer edinmeye çalıştı. Yemen'de Katar vardı ama bir yandan da Ali Abdullah Salih ile Husiler arasındaki iletişim kanallarını ve hatlarını korumaya çalışıyordu. Misal karşılıklı esir değişimleri Katar aracılığıyla sağlanıyordu. Suudiler, Yemen'de sonuç elde etme konusunda umutsuz bir noktaya geldi. Suudiler bugün Yemen'deki askeri operasyonlarda ve savaşta, doğruluğundan ve bağlılığından şüphe duyduğu tarafları uzak tutmak istiyor. Katar kendisi askerlerini çekmiş demek biraz yanlış olur, Katar'dan askerlerini ve güçlerini Yemen'den çekmesi istendi. Hatta bu durum bir anlamda Katar'ın Yemen'den kovulması şeklinde okunabilir. Katar'ın Yemen'e karşı askeri sürece katılımı da sadece 1000 asker ile gerçekleşti. Bugün Suudiler sınıra güç gönderiyor. Bu önceden denenenin tekrar denenmesidir sadece. Daha önce bu şekildeki güç yığmaları ile hiçbir netice alamadılar. Suudilerin Yemen'de askeri bir başarı elde etmeleri mümkün gözükmüyor. Suudilerin askeri başarı elde edememenin nedeni olarak Katar'ı göstermeleri ve suçu Katar'a atmaları da gerçekçi değil.

 

 

Katarlılar ile İsraillilerin son zamanlarda görüştüklerine dair haberler vardı. Bazı yetkililer de bunu açıkça duyurdu. Katar-Suud krizinden sonra İsrail'in Suudilere daha yakın olduğunu gördük. Bunun son Riyad zirvesi ile ilişkisi var mı?

 

İsrail'in, Katar karşısındaki Suud-Mısır-Emirlikler-Bahreyn hattını açıkça desteklediğini gördük. Hamas'ın korunduğu, kollandığı Katar İsrail'i tedirgin ediyor. Böyle bir düşünce var. Lakin bu durum önceki senelerde İsrail açısından bir sorun teşkil etmiyordu. Katar ve İsrail arasındaki ilişkilerin kadim olduğunu da biliyoruz. Doha'da da İsrail'in 90'lardan beri faaliyette olan ekonomik temsilcilik ofisi var. İsrail'in değişen pozisyonunu, son zirvede Trump ile Kral Selman'ın imzaladığı son Suud-Amerikan ittifakı ile birlikte okumak gerekiyor. İsrail ile bir koordinasyon söz konusu. Trump Riyad'dan Tel Aviv'e uçtuğunda açık bir şekilde Suudilerden İsrailillere ve Netenyahu'ya bir mesaj taşıdığını söyledi. Bu mesajda Suudiler, yanlarına Körfez ülkeleri ve Arap ülkelerini alarak İsrail ile normalleşmeye ve barış anlaşmasına hazır olduklarını iletiyordu. Bu İsrailliler açısından, İsrail ile Suud rejimi arasındaki ilişkileri ortaya çıkarmak, alenileştirmek için bir fırsat. Önümüzdeki süreçte de İsrail ile Suud rejimi arasında yüksek düzeyli ve ABD destekli bir koordinasyona şahit olacağız.

 

 

Suudilerle rekabet halindeki İran bu krizden nasıl yarar sağlayabilecek? Trump'ın Riyad ziyareti ile hedefe İran'ın konduğunu gördük. İran ile Suud arasındaki rekabet bu krizden sonra nasıl etkilenecek?

 

İran'ın, Suud saldırısına karşı Katar'a destek vermesi kendi çıkarına. ABD destekli Suud saldırısının amacının Körfez bölgesini yeniden hizaya getirmek olduğunu söyledik. Körfez evinin tertibi de ABD ve Suud'un sonraki aşama için bir hazırlığıdır.  Katar'ın, Irak ve Suriye'de devam eden savaşlardan çekilip alınması İran'ın çıkarına. Suriye'de, Katar'ın destek verdiği silahlı gruplar var. Türkiye'nin de desteklediği gruplar var. Bu silahlı grupların aynı zamanda siyasi sürece dahil edilmesi ve askeri operasyonların durdurulması üzerinde Astana'da Rusya'nın gözetiminde İran-Türkiye arasında bazı uzlaşılar sağlanmıştı. Bugün Katar'ın da bu sürece dahil edilmesi İran'ın çıkarına. Önümüzdeki süreçte Katar-İran görüşmeleri de görebiliriz. Özellikle Doğu Guta konuşulabilir. Katar'ın, gıda yardımı yapan ve pozisyonunu destekleyen İran'ın çıkarına olacak şekilde Suriye'de tavizler vermesi söz konusu olabilir. En son gıda yardımı ile dolu 6 İran uçağı Katar'a vardı. Suudilerin sınırı kapatma hamlesine karşı bir meydan okuma var. Biliyoruz ki Katar'a ulaşan gıda ve tüketim malzemelerin yüzde 80'i Suud üzerinden geliyordu. Bugün bunlar hava ve deniz yoluyla İran'dan geliyor. Türkiye ile de koordineli halde tabii. Türkiye ve İran, saldırıya karşı Katar'a destek konusunda bir uzlaşı sağladı.

 

İranlıların tarihine dönüp baktığımızda geçmişte de benzer hamleleri olduğunu görebiliriz. Suud-Katar arasında 1992 yılında sınır krizi vardı. Sınırda karşılıklı ateş açıldı ve iki Katar askeri öldü. İran o sıralarda Katar'a ortak savunma anlaşması ve 30 bin İran askeri göndermeyi önerdi. Lakin Katar bunu o zaman kabul edecek pozisyonda değildi. Katar rejimi o zamanlar, Emir Temim'in dedesi olan Şeyh Halife Al-Hamad döneminde Suudilere daha çok yakındı. Sonraki senelerde anlaşma imzalandı ama ABD üssünün bulunduğu Katar'da İran askeri görülmedi. Bugün Körfez'deki her bir ülkenin karar bağımsızlığı İran'ın çıkarına. İran bugün Katar'a destek veren pozisyonu ile bu noktaya doğru yol alıyor.

 

 

Ruslar Suriye'deki savaşın bittiğini duyurdu. Lakin Suriye doğusunda Rus-ABD kavgası var. Bu kriz Suriye'deki savaşını nasıl etkileyecek? Suudilerin Suriye'deki rolleri nereye doğru evrilecek?

 

Suudilerin Suriye'de başarısızlığı ilan etmeme ısrarı var. Başarısız olduklarını söylemeyecekler. Wikileaks'ta Suudi İstihbarat başkanlığı, Dışişleri, Savunma ve İçişleri bakanlıklarının hazır bulunduğu toplantıya dair bir belge var, 2012 yılından. Bu toplantıda açıkça “Suriye'de İran rejimi ile süren savaşın hiçbir şekilde başarısız olmasına izin verilmemelidir'' diyorlar. Aksi halde bumerangın Suudi Arabistan'ın içlerine dönüp kendilerini vuracağını düşünüyorlar. Bugün Suudilerin Suriye'de, Trump yönetimi ile birlikte yenilenmiş bir projeleri var. Suudiler, Trump yönetimini Suriye güneyinde Ürdün ve Irak sınırı ile birlikte o bölgenin kuzeyine doğru tırmandırılacak bir maceraya sokmak için iknaya çalışıyor. Önceki gün Suriye ordusu ile Irak ordusu arasında gerçekleşen buluşma, Suudilerin yenilenen projesine darbe vurdu. Tenef'ten güneye Ürdün sınırına ve Deraa bölgesine doğru geniş bir saha var. Suudiler burada bağımsız bir devlet istiyor. Emrivaki ile bu cepte Sünni bir devlet istiyor.

 

Bana göre bu bölgede Rusların “utandırıcı'' bir pozisyonu var. Buradaki görüntüde, özellikle Astana'da çatışmasız bölgeler mevzusundan sonra Amerikalılarla uzlaşıya varılmışa benziyor. Lakin Ruslar, Irak ile Suriye ordularının koordinasyon halinde sınırı birleştirme operasyonunu da görmezden gelmişe benziyor. Irak ve Suriye ordusunun sınırdaki kontrolü Suudilerin bu bölge ile ilgili projelerine ve gelecek projelerine bir darbe sayılır. İki hafta önce Reuters, Suudi istihbaratının Ürdün istihbaratı ile Tenef ve Badiya (Deyr Zor doğusu) bölgesinde bulunan silahlı gruplara destek için işbirliğine girdiğini duyurmuştu. Deyr Zor'daki aşiretleri de savaşa dahil etme girişimleri var. Amaç burada Hizbullah, Devrim Muhafızları ve Iraklı fraksiyonlarla hareket eden Suriye Ordusuna saldırmak. Bana göre Suudilerin bu yöndeki çabaları da başarısızlığa mahkum. Son senaryo ise ABD koordinasyonlu Suudilerin İsrailliler ile Golan bölgesinde ve Deraa'da direkt işbirliğine girme çabaları olur. Çünkü Badiya bölgesinde (Deyr Zor doğusu) Suriye ordusu, İran ve müttefiklerinin Irak sınırına kadar kontrol sağlama ısrarı karşısında Suudilerin askeri olarak var olması mümkün değil.

 

 

www.medyasafak.net