Pepe Escobar: Bağdat’tan canlı: Irak’ın yeniden doğuşunun sırrı

Pepe Escobar: Bağdat’tan canlı: Irak’ın yeniden doğuşunun sırrı
Mühendis, Saddam Hüseyin’in Kürtlere karşı düzenlediği Halepçe ve Enfal operasyonlarında şahsen yaralanmış. “1991’den sonra Kürdistan’ın kurtarıldığını görmekten” memnun olmuş ve “Kürdistan’da onları savunurken düşen şehitlerimiz var” diye vurguluyor; kendini de, liderleriyle iyi ilişkileri koruyan bir Kürt dostu olarak görüyor. Irak Ordusu ve HSB’lerin yanında İranlı danışmanlar aynı zamanda, “Daeş’in Erbil’i ele geçirmesini de engelledi.”

 

 

Bağdat'tan canlı: Irak'ın yeniden doğuşunun sırrı

 

 

 

Pepe Escobar

 

 

 

Russia Today

 

 

 

 

Geçen haftanın başlarında, Bağdat'ta kum fırtınasının etkisi altına girmiş bir sabahta, Haşdi Şabi'nin, diğer adıyla Halk Seferberlik Birimleri'nin (HSB'ler) efsanevi ikinci lideri ve IŞİD/Daeş'e karşı verilen sayısız saha muharebesinin gerçek beyni olan Ebu Mehdi el-Mühendis, az sayıda bağımsız yabancı gazeteci ve analistle bir araya geldi.

 

Bu, birden fazla bakımdan oyun değiştirici bir andı. Bu, Haziran 2014'te Daeş'in Suriye sınırından içeriye hücum ettiği tarihte, muazzam bir saygı gören taklit mercii ve Irak'taki en üst düzey dini otorite olan Büyük Ayetullah el-Sistani'nin verdiği fetvadan bu yana Mühendis'in verdiği ilk ayrıntılı röportajdı. Söz konusu fetva, gevşek bir çeviriyle söylemek gerekirse, “Ülkemizin mukaddesatını savunmak için Irak Silahlı Kuvvetleri'yle gönüllü olarak çalışmak, silah taşıyabilen her Iraklının üzerine vazifedir” diyordu.

 

Mühendis, hususen bu görüşme için zaman ayırıp savaş sahasından ayrılmıştı ve sonrasında doğruca El-Kaim'e gitti. Daeş'in elinde bulunan ve örgütün Suriye'deki kalesi Elbu Kemal'e bağlanan kritik önemdeki Irak sınır kasabasından söz ederken,  “El-Kaim'in birkaç gün içinde geri alınacağından” emindi.

 

Yalnızca dört gün sonra olan şey tam olarak bu oldu: Irak kuvvetleri bir süpürme harekâtı başlattı ve sınırda, ilerleyen Suriyeli kuvvetlerle bir araya gelmeye hazırlandı. Bu durum, hem Irak hem de Suriye'nin toprak bütünlüğünün yeniden sağlanmasının (hızla) ilerleyen bir süreç olduğunun bir diğer kanıtı.

 

Mühendis'le görüşme, devasa bir şekilde tahkim edilmiş Yeşil Bölge – ultra uçucu kırmızı bölge olan Bağdat'tan, ABD'li yüklenicilerin oluşturduğu çok sayıda kontrol noktası ve narkotik köpeğiyle tümüyle yalıtılmış olan, Amerikalıların elinden çıkmış bir balon – içinde yer alan bir bileşkede gerçekleşti.

 

Dramı arttıran bir şey de, ABD Dışişleri Bakanlığı'nın Mühendis'i “terörist” olarak tanımlaması. Bu ise pratikte, Bağdat'taki Irak hükümetinin kriminalize edilmesine varıyor – Bağdat hükümeti ise bekleneceği üzere bu tanımlamayı öfkeyle reddeden resmi bir açıklama yaptı.

 

HSB'ler, Irak Silahlı Kuvvetleri Başkomutanlığı'na bağlı on binlerce gönüllüden oluşan resmi bir yapı. Irak Parlamentosu, Kasım 2016'da çıkarılan 91 sayılı kararla HSB'leri tümüyle yasal hale getirdi (örneğin 4. maddede, “HSB ve bağlaşıkları, bütün açılardan icra edilen askeri düzenlemelere tâbidir” deniliyor).

 

Birimlere bağlı olan ve Şiiler, Sünniler, Hıristiyanlar, Yezidiler, Türkmenler, Şabaklar ve Kürtlerden oluşan 25 tugay, Samarra, Amirli, Calavle, Beled, Selahaddin, Felluce (35 ayrı muharebe), Şirkat ve Musul'da (özellikle Kayara üssünden Irak-Suriye sınırına uzanan batı ekseninde, tedarik zincirlerinin kesilmesinde ve Musul'un Suriye'den gelebilecek bir Daeş girişine engel olmada) Daeş'e karşı verilen savaşta kesinlikle hayati bir rol oynadı.

 

Kerkük'ün birkaç saat içersinde geri alınması

 

Mühendis, HSB'leri Irak Ordusu'nun yanında “tamamlayıcı bir rol” oynayan “resmi bir askeri güç” olarak tanımlıyor. Başlangıçtaki plan HSB'lerin bir ulusal muhafız gücü haline gelmesiydi ki şimdi gerçekten de böyle oldular: “Elimizde, ordunun sahip olmadığı keşif amaçlı insansız hava araçları ve mühendislik birimleri var. Bize jandarma denilmesini önemsemiyoruz.” Mühendis, HSB'lerin “konvansiyonel olmayan bir savaş” yürütüyor olmasından, “askeri ve moral açıdan” liderliği elinde tutmasından ve “rekor zamanda zaferler elde etmesinden” gurur duyuyor. Ve “Suriye'nin aksine”, bu durum doğrudan Rus desteği olmadan gerçekleşti.

 

Mühendis, İran'ın Daeş'e karşı savaşını destekleyen tek ülke olduğu konusunda net. Irak buna Suriye'ye yardım ederek, “İran uçaklarının uçuşunu kolaylaştırarak” karşılık verdi. Washington ve Bağdat arasında Kuvvetlerin Statüsü Anlaşması (SOFA) hükümleri olmadan, “Amerikalılar elinde Abrams tankları bulunan şirketleri geri çekti.” Mühendis, “2014 yılında AK-47'lerimiz bile yoktu. İran bize bunlardan verdi. ABD büyükelçiliğinin elinde, Bağdat'ın Daeş'in eline geçmesi halinde diplomatları taşımaya hazır 12 Apache helikopteri vardı” şeklinde konuşuyor.

 

Bir yıl sonra, HSB'ler olmasa “Bağdat işgal edilecekti”: “Bu, sizin hastanede olmanız ve kana ihtiyacınızın olması gibi. Amerikalılar, artık çok geç olduğu zaman kan nakliyle gelecekti.” Mühendis net bir dille, Daeş'e karşı yürütülen genel savaşta “ABD'nin tek bir kurşun bile vermediğini” söylüyor. Bununla birlikte “Irak hükümetinin buna karar vermesi halinde ABD Irak'ta kalabilir. Benim bu konudaki şahsi kanaatim malumdur” diyor.

 

Mühendis, Batı medyasının Haşdi Şabi'ye karşı yürüttüğü savaşı  “başından itibaren normal” olarak görüyor: “Terörizmi destekleyen ülkeler bir halk gücünün ortaya çıkmasını algılayamayacaktı ve Irak'taki yeni sistemi kabullenmedi.” Bunu belirtirken, kederli bir şekilde, “petrol kokusu alabilirsiniz” diye ekliyor.

 

Mühendis, Saddam Hüseyin'in Kürtlere karşı düzenlediği Halepçe ve Enfal operasyonlarında şahsen yaralanmış. “1991'den sonra Kürdistan'ın kurtarıldığını görmekten” memnun olmuş ve “Kürdistan'da onları savunurken düşen şehitlerimiz var” diye vurguluyor; kendini de, liderleriyle iyi ilişkileri koruyan bir Kürt dostu olarak görüyor. Irak Ordusu ve HSB'lerin yanında İranlı danışmanlar aynı zamanda, “Daeş'in Erbil'i ele geçirmesini de engelledi.”

 

Bununla birlikte, “tek taraflı bir referandum sonrasında Irak'ın devlet otoritesini tesis etmesi gerekiyordu.” Kerkük'ün geri alınması – ki bu büyük ölçüde bir HSB operasyonuydu – “birkaç saatlik bir mesele” idi; HSB'ler “çatışmadan kaçındı ve yalnızca Kerkük eteklerinde kaldı.” Mühendis daha önce operasyon detaylarını Peşmerge güçleriyle paylaştı ve hem İran hem de Türkiye'yle tam koordinasyon vardı: “Kürt liderlerin Türkiye'ye bel bağlayabileceği, yanlış bir düşüncedir.”   

 

Felluce nihayet emniyete alındı

 

HSB'ler, Daeş yönetimi tarafından ülke içinde yer değiştirmeye zorlanan en az 120 bin aileden müteşekkil Şabak, Yezidi ve Türkmenler kastedilerek, etnik azınlıkların korunmasına mutlak surette vurgu yapıyor. Özgürleştirme muharebeleri kazanıldıktan sonra HSB'ler bu ailelere gıda, giyecek, oyuncak, jeneratör ve yakıt temin etmiş.  Bu bağışların çoğunun ülke çapındaki HSB savaşçılarının ailelerinden geldiğini teyit ettim.

 

HSB'nin öncelikleri arasında savaş mühendisliği ekiplerinin mayın ve patlayıcıları temizledikten sonra aileleri kendi bölgelerine geri getirmesi ve ardından hastane ve okulları yeniden açması da bulunuyor. Örneğin Selahaddin'de 67 bin aile, Diyala'da da 35 bin aile evlerine geri yerleştirildi.

 

Mühendis, “Selahaddin ve Havice'de Daeş'e karşı yürütülen savaşta tugay komutanları Sünni'ydi” diye vurguluyor. HSB'lerin içinde bir Hıristiyan Babil tugayı, bir Yezidi tugayı ve bir Türkmen tugayı bulunuyor. Mühendis, “Yezidiler Sincar'da kuşatma altındayken en az 30 bin kişiyi kurtardık” diyor.

 

Toplamda, HSB'lerin içinde 20 binden fazla Sünni savaşçı var. Bunu, Daeş'in Irak'taki intihar bombacıların yarısının Suudi vatandaşı olduğu gerçeğiyle kıyaslayın. Felluce'deki Sünni âlimlerin lideri Şeyh Muhammed el-Nuri, “Bu, Vehhabi ideolojisine karşı yürütülen bir ideolojik savaş. Bizim Vehhabi ekolünden uzaklaşmamız ve bilgimizi yeniden öteki Sünni ekollere taşımamız gerekir” diye doğruladı. Bunun Hadise'de sahada nasıl işlediğini (“camileri kontrol edebildik”) ve 30 dakika mesafedeki Felluce'de insanları motive ettiğini izah etti: “Felluce bir Irak şehridir. Biz, bir arada yaşama inanıyoruz.”

 

Felluce'nin emniyet içinde olmadığı 14 yılın ve hızla yayılan Hadise deneyiminin ardından Şeyh Muhammed, “Irak'ın teröre karşı farklı bir savaş ilan edeceği” kanaatinde. 

 


Kapsayıcı yaklaşım, Selahaddin'deki HSB tugayının lideri Yezen Meşan el-Ceburi tarafından da teyit edildi. Bu hayati bir önemde, zira kendisi, tarihsel olarak Saddam Hüseyin'e hasım olan önde gelen Sünni Ceburi ailesinin bir ferdi; babası, şu anda Tikrit valisi. El-Ceburi, “Sünni bölgelerindeki devlet yozlaşmasından”, “adaletsizlik izleniminden” ve Daeş'e göre “Kendilerini takip etmeyen Sünnilerin de öldürülmesi gerektiğinden” yakınıyor. “Suudilerin gelişkin silahlar biriktirmesi” konusunda endişeli olan Ceburi, “Bunların bölgeye karşı kullanılmayacağını kim garanti edebilir?” diye soruyor. Ayrıca, Batı'nın kendilerini İran projesinin parçası olarak görmesine karşı çıkıyor. 

 

Askeri zafer siyasi zaferle buluşuyor

 

Terörist” klişesinden epey uzak olan Mühendis, rahatlatıcı derecede zeki, esprili ve içten. Ve tüm varlığıyla bir Irak yurtseveri: “Irak şimdi, evlatlarının kanıyla kendi pozisyonunu yeniden tesis ediyor. Bir iç tehditle savaşabilecek askeri bir güce ihtiyacımız vardı. Dini, ulusal ve insani bir vazifeyi yerine getiriyoruz.”  

 

Askerlerin dışında, HSB'nin binlerce dış gönüllüsü ücret almıyor. Parlamento üyeleri ve hatta bakanlar, savaş sahasında aktifti. Mühendis, “ordu gibi bir emir-komuta zincirlerinin olmasından”, HSB'lerin kolej derecesine sahip binlerce insanı barındırmasından”, “onlarca sahra hastanesini, yoğun bakım ünitelerini” idare etmelerinden ve “Irak'taki en güçlü istihbarat yapısına sahip olmalarından” gururla söz ediyor.   

 

Bağdat'ta, HSB'leri eski başbakan Nuri el-Maliki'nin özel ordusu olmakla itham eden anlatısının saçmalık olduğunu bizzat teyit ettim. Eğer öyle olsaydı Büyük Ayetullah el-Sistani'nin suçlanması gerekirdi, zira HSB'lerin fikir babası odur. Güçlü Bedir Örgütü'nün genel sekreteri olan ve Daeş'e karşı savaşta son derece aktif olan Hadi el-Amiri, HSB'lerin “Savunma Bakanlığı'yla entegre olmuş güvenlik sisteminin parçası” olduğunu vurguladı. Fakat şimdi “üniversitelere ve eğitime vurgu yapmaya ihtiyaçlarının olduğunu” ifade etti.   

 

Washington'daki Ulusal Savunma Üniversitesi Uluslararası Güvenlik Meseleleri Koleji'nden Pakistanlı Prof. Hasan Abbas, kendisiyle yalnızca Irak ve Suriye'yi değil aynı zamanda Afganistan ve Pakistan'ı da konuşurken daha da ileri giderek, “Irak'ın şimdi demokratik, çoğulcu bir topluma doğru yönelmede eşsiz bir konumda olduğunu”, bunun da “mezhepçiliğe verilecek en iyi yanıtın dinsel uyum olduğunu” kanıtladığını ifade etti. Abbas'a göre “Tekfircilikle mücadeledeki bu kapsayıcılık” şimdi sokaklarda “hukuk devletiyle ve adil bir yargı sistemiyle” temas etmelidir. Abbas, Irak'ın yeniden inşasının temelinin bilimsel soruşturmaya dayanan kamu gücünü tesis etmek olduğuna işaret ediyor: “Polislik, ilk savunma hattıdır.”   

 

Bağdat, neredeyse eş zamanlı olarak iki büyük oyun değiştiriciyi elde edebildi: Musul'da askeri bir zafer ve Kerkük'te siyasi bir zafer. Eğer Irak istikrarlı hale gelip Daeş'in ölüm kültünü yok ederse, Suriye de aynısını yapacaktır. El-Ceburi'nin belirttiği gibi, “şimdi her topluluk pastadan bir pay almalıdır.” Bağdat en az 7 milyon kişiye çalışan ve emekli maaşı ödüyor. İnsanlar, düzenli olarak ödenen ücretlerin karşılığı istiyor. Bu, ülke genelinde doğru düzgün bir güvenlikle başlar. Mühendis, Daeş'e karşı yürütülen kilit mücadelelerin mühendisiydi – kendisinin mesleği de bu. Bağdat'ta, o olmadan Daeş'in Yeşil Bölge'ye sağlam bir şekilde yerleşeceği yönünde geniş bir fikir birliği bulunuyor.

 

Haşdi Şabi şimdiden bir Irak pop fenomeni oldu ve bu, süper star Ali El-Delfi'nin dev  hit şarkısına da yansıdı. Poptan siyasete geçiş tümüyle farklı bir mesele. Mühendis, HSB'lerin siyasete girmeyeceğini ve “doğrudan seçimlerde yarışmayacağını” net bir dille söylüyor ve ekliyor: “Eğer birileri bunu yapacaksa, ki bazı bireyler şu anda çok popüler haldeler, Haşd'dan ayrılmaları gerekecektir."

 

Melez savaştan ulusal yenilenmeye

 

Haşdi Şabi personeliyle görüşerek ve aktif bir istihdam süreci ve sosyal medyada yoğun bir varlıkla iç içe geçecek şekilde karmaşık bir melez savaş sahasında nasıl faaliyet yürüttüklerini gözlemleyerek geçen günlerin ardından, HSB'lerin şu anda Irak'ın devlet güvenliğine, çokça ihtiyaç duyulan tıp hizmetleri de dâhil olmak üzere bir dizi istikrar programına ve en önemlisi Irak'ın neredeyse otuz yıldır tümüyle yabancı olduğu bir etkililik ölçümünün getirilmesine zemin sunan bel kemiği haline geldiği açık hale geliyor.

 

Bu, bir direniş etiğinden doğan bir tür devlet inşası mekanizması. Adeta, 3,1 milyon insanın ülke içinde yer değiştirmesine sebep olmuş meşum Daeş tehdidi kolektif Irak alt-bilincini sarsıp kendine getirmiş, Irak'ın Şii proletaryasını/mahrum kitlelerini uyandırmış ve kültürel dekolonizayonu hızlandırmış gibi. Ve bu karmaşık gelişme, dinsel bağnazlıktan ileri gelemezdi.

 

Wilson methiyelerinin ve Marshall Planı'na yapılan göndermelerin orta yerinde, Dışişleri Bakanı İbrahim el-Caferi de HSB'lerin sıkı bir destekçisi. Caferi, bunun “incelenmesi gereken bir deneyim”,“yasal bir çerçevede işleyen beşeri bir temele sahip yeni bir olgu” olduğunu ve “Irak'ın yıllardır muzdarip olduğu yalnızlık kuşatmasını kırabildiğini” vurguluyor.   

 

Caferi, Daeş'e düzenlenen hücumdan söz ederken öncelikle “Irak'ın suç işlemediğinin” altını çiziyor, bunun yanında “bu deneyimi pekiştirebilecek yeni nesil gençler” olmasını ümit ettiğini ifade ediyor. Uzlaşma sonrasında vurgu noktası şimdi, “bir ulusal katılım çağı.” Net bir dille, Daeş üyelerinin ailelerinin onların hatasının bedelini ödememesi gerektiğini” ifade ediyor. Daeş muhbirleri, usulüne uygun şekilde yargılanacak.    

 

Dışişleri Bakanı'na, Bağdat'ın Washington ve Tahran arasında ölümcül çapraz ateşte kalmaktan korkup korkmadığını sordum. Verdiği yanıt dikkatle ölçülmüştü. Bakan, Washington'daki “radikal” neo-con'larla uğraşma konusunda yeterince deneyime sahip olduklarını söyledi. Aynı zamanda, HSB'lerin ve İran'ın Irak'ın egemenliğinin yeniden tesis edilmesindeki rolünün tümüyle farkındaydı. Yüzündeki sıcak tebessüm, kara ölümün küllerinden doğan Irak'ın yeniden doğuşunun tam manasıyla işler halde olduğu yönündeki kanaati vurguluyordu.  

 

 

Çeviri: İlyas Halitoğlu

 

 

www.medyasafak.net