Moon Of Alabama: Trump Suriye'den çıkarak neo-conlara darbe vurdu

Moon Of Alabama: Trump Suriye'den çıkarak neo-conlara darbe vurdu
EUCOM ve NATO’nun kaygısı aslında Türkiye’nin Rusya’ya daha fazla yanaşıp ardından NATO’yu terk etmesiydi. Bu durum şu anda olması istenen bir şey değil. (1991’den bu yana CENTCOM ABD dış politikasının şekillenmesinde büyük rol oynuyor. Savunma Bakanı Mattis bir CENTCOM aygırıdır. Onun ve CENTCOM’ un ağzının payını aldığını görmek güzel.)

 

Trump, ordu ve kongre karşısında kararlı bir duruş sergiliyor

 

Moon Of Alabama

 

21 Aralık 2018

 

Information Clearing House

 

 

Geçtiğimiz Cuma Başkan Trump, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Erdoğan'la bir başka uzun telefon görüşmesi daha gerçekleştirdi. Ardından -tüm danışmanlarının muhalefetine rağmen- Suriye'deki ABD birliklerini geri çekme ve ayrıca hava savaşını sonlandırma kararı aldı.

 

Bu, Trump'ın genellikle Amerikan dış politikasını yönlendiren, yönetimindeki kadrolu neo-con ve müdahalecilerden müteşekkil uzaylı işgalcilere, ordu ve kongreye karşı sergilediği ilk kararlı duruştu.

 

Aldığı bu karar ve ardından sergilediği diretici tutum, onu nihayet ‘başkan' kılmış oldu.  

 

Trump'ın Ulusal Güvenlik Müşaviri John Bolton, Savunma Bakanı ‘çılgın köpek' Mattis ve Dışişleri Bakanı Pompeo bu kararın karşısında olan isimlerdi. Suriye özel temsilcisi ruh hastası James Jefferey, IŞİD'le mücadele uluslararası koalisyonu elçisi ve başkanlık özel temsilci Brett McGurk şoke oldular. Zira Suriye'nin kuzeyinde Kürtlerin yönetiminde kurulacak bir uydu devlet vasıtasıyla ABD'nin buradaki varlığının sürekliğini temin etmek amacıyla durup dinlenmeden çalışıyorlardı.

 

Bu kişiler her ne kadar başlangıçta Trump'ın kararını değiştirmek için çaba sarf etse de şu an itibariyle direnişleri kırılmış durumda.

 

Savunma Bakanı James Mattis, Dışişleri Bakanı Mike Pompeo ve Ulusal Güvenlik Müşaviri John Bolton Trump'ın resmi olarak Suriye'den çekilme kararı aldığının söylendiği pazartesi günü bir buluşma gerçekleştiler. Muhtelif ABD yetkilileri, Birleşik Devletler'in bu ani çekilme kararına itiraz etti ancak Salı gecesinden itibaren Trump'ın fikrini değiştirmeye çalışmaktan vazgeçtikleri söyleniyor. Amerikalı yetkililer, Salı günü müttefiklerine bu kararı ilan etmeye başladılar.

 

Amerikan yönetiminin bu üç kurumuna danışmanlık hizmeti veren bölgeden bir uzman “Savunma Bakanlığı, Dış İşleri ve Ulusal Güvenlik konseyinin direnişi Salı gecesi son buldu” dedi.

 

Biz, Ocak ayında neo-conlar'ın Suriye'nin kuzeydoğusunda bir uydu Kürt devleti kurma planının başarısız olmaya mahkûm olduğunu zaten açıklamıştık.

 

ABD'nin kuzey doğu Suriye'de kurulması için destek verdiği Kürt devletçiği Ankara'nın en ciddi güvenlik kaygısı. Amerikan ordusu -bugün yarın ya da on yıl içinde herhangi bir vakitte- Türkiye'nin yumuşak karnı olan güney doğu sınırından içeri ilerleyebilme ihtimali olan bir Kürt “sınır gücünün” tesis ve teminine çalıştıkça hiçbir (Türklerin bahsettiği türden) “güvenlik bölgesi” işe yaramayacaktır. Amerika bu projesini durdurmadıkça ya da geri adım atmadıkça Türkiye'nin muhalif baskıları gerekirse güç kullanmaya varacak kadar sürecek.

 

Türk halkı Amerikan destekli Kürtlere karşı savaşı onaylıyor ve bunun için bedel ödemeye hazır. Kürt YPG liderleri, taleplerinde oldukça hayalperest ve sahip oldukları siyasi pozisyona olduğundan fazla değer biçiyor. ABD Türkiye'nin müttefikliğine ve Kürt uydu devletçiğine aynı anda sahip olamaz. Bir tercih yapmak zorunda.

 

Trump bu projeyi sürdürmeyi asla istemedi. O her zaman IŞİD'e karşı zafer kazanmaktan ve ardından ayrılmaktan söz etmiştir. Projeyi uzatmakla bunun önüne geçmeye çalışansa malum uzaylı taifesiydi.

 

Fakat Ortadoğu kazanında kaynamakta olan daha büyük jeopolitik kazanlar var. Trump, Sovyetlerin dağılmasıyla birlikte ortaya çıkan, ABD'ye ‘tek taraflı hareket' imkânı sağlayan ve tüm bunlarla yegâne süper güç oldukları zamanların sona erdiğini biliyor. Rusya geri döndü ve Çin yükseliyor. Trump'ın ABD kuvvetini azaltma politikası, Çin'in hızlı yükselişine imkân sağlayan ‘küreselleşmeyi' bitirmeye yönelik. Trump dünyayı iki etkili kutup oluşturacak biçimde jeopolitik bir bölünmeye götürmek istiyor. Bu iki kutup politik, ekonomik, teknolojik ve askeri açılardan birbirinden ayrılacak.

 

Suriye'nin kuzeydoğusu konusu, devasa bir gelişme olarak önem arz etmiyor, bu yeni büyük oyun içerisinde sadece tali bir mesele olarak yer alıyor. Çok daha büyük ve daha fazla ehemmiyete şayan olanı,  ABD'nin NATO'daki 70 yıllık müttefiki olan Türkiye. Eğer Trump, neo-conlar'ın Suriye politikasını sonlandıran ve ABD'nin Suriye'yi terk etmeye yönelik kararını almamış olsaydı ABD Türkiye'yi kaybetmiş olacaktı:

 

“Erdoğan'ın yerinde olsam ben de NATO'dan ayrılıp Rusya, Çin ve İran ittifakına katılırdım. ABD rotasını değiştirmedikçe ve Kürtlerle oynamayı terk etmedikçe Türkiye eski ittifakıyla bağını koparmaya devam edecektir. Türk ordusu şu ana kadar ülkenin NATO'yla arasına mesafe koymasına engel oluyordu ancak Erdoğan karşıtı subaylar dahi şu an onun yanında.

 

Eğer ABD Türkiye'ye gerçek bir teklifle gelirse ve yeni bir pozisyon benimserse bu, Türkiye'nin geri dönmesini sağlayabilir ve onu NATO'nun bağrına yeniden çekebilir.

 

Trumplı Beyaz Saray, İsrail/Kürt yanlısı sesleri bastırmaya ve onları bu realist bakış açısına yeniden çekmeye muktedir mi?

 

Eğer bunu beceremezse o zaman ‘Türkiye'yi kim kaybetti?' sorusunun cevabı bellidir.”

 

Trump, Türkiye'nin NATO'dan ayrılmasına ve Rusya-Çin-İran ittifakına daha derin biçimde eklemlenmesine mani olmanın Ortadoğu'nun hudutlarında daha fazla oynaşmaktan ziyadesiyle mühim olduğuna karar verdi. Bu son derece isabetli bir karardı.

 

Kürt devletçiği kurma fikri ayrıca Birleşik Devletler Avrupa Komutanlığı (EUCOM) ile Merkezi Komutanlık (CENTCOM)  arasında bir takım çatlak seslere yol açıyor. Ortadoğu ve Batı Asya, CENTCOM komutası altındayken Türkiye (ve İsrail)  EUCOM sahasında. Geçtiğimiz yıl içerisinde CENTCOM'un Suriye planlarına karşı EUCOM'un ses yükselttiğini müşahede ettik:

 

Eleştiriler içerisinden ön plana çıkanı, Avrupa Komutanlığının başı ve Avrupa'daki en büyük İttifak kumandanı General Curtis Scaparrotti'ninkiydi.[...] Scaparrotti, Mart ayındaki Washington ziyaretinde Mattis'le ayaküstü bir sohbet esnasında, ABD-Türkiye ilişkilerindeki yükselen gerilimle alakalı kaygılarını dile getirdi. Ayrıca Avrupalı komutan, CENTCOM'un başı, meslektaşı General Joseph Votel'le yaptığı muhtelif görüşmelerde aynı kaygılarını ifade etti.

 

EUCOM ve NATO'nun kaygısı aslında Türkiye'nin Rusya'ya daha fazla yanaşıp ardından NATO'yu terk etmesiydi. Bu durum şu anda olması istenen bir şey değil. (1991'den bu yana CENTCOM ABD dış politikasının şekillenmesinde büyük rol oynuyor. Savunma Bakanı Mattis bir CENTCOM aygırıdır. Onun ve CENTCOM' un ağzının payını aldığını görmek güzel.)

 

Fakat Türkiye'nin Rusya ve İran'la ilişkilerini bitireceğini ümit etmek hayal kırıklığı ile sonuçlanır. Türkiye, Rus ve İran doğalgazı ve ithalat pazarına bağlı. Kendisine yönelik darbe girişimi sonrasında Erdoğan, ABD cephesine güvenmiyor. Dahası,  bu pozisyon ona büyük bir esneklik sağlıyor ve onun için her iki bloğun kendisine kur yapmaya devam etmesi imkânını sunan bir çeşit kaldıraç görevi görüyor. Her iki taraftan da en iyisini almak için aralarında gidip gelmeye devam edecektir.

 

Yönetimdeki neo-con unsurlar ve onların Siyonist destekçileri bozguna uğradı. Craig Murray bu unsurların hedeflerini şöyle ifade ediyor:

 

“Tuhaf bir şekilde neo-conların asıl istediği, bu tutarsız ve amaca ulaşmayı imkânsız kılan stratejinin yarattığı kaostur. Amaçları Ortadoğu'daki savaşın ve istikrarsızlığın namütenahi devam etmesi. Neo-conlar bugün Arap nüfusu fakir ve siyasi bölünmüşlük içerisinde tutmanın İsrail'in güvenliğini ziyadesiyle artıracağına inanıyorlar ve istikrarsızlaştırılan Irak ve Libya'da karşılaştığımız gibi Batılı şirketlerin bölgenin doğal gaz ve petrolüne erişimlerini kolaylaştırıyorlar.”

 

Bu yeni-muhafazakâr ve yayılmacı grup ABD'yi, IŞİD'le mücadele bağlamında geçici olarak Suriye'de tutmaya çalışmanın Trump'ı İran'la çatışmaya sevk edeceğine inandılar:

 

Bazı eski ve hâlihazırdaki ABD yetkileri, bilhassa ABD'nin Suriye elçisi Jim Jeffrey ve amiri olan Levant bölgesinden sorumlu Dış İşleri Bakan Yardımcısı Joel Rayburn İranlı şahinlerin sınırları aştığını iddia ederek kamuya, ABD kuvvetlerinin İran Suriye'den ayrılmadan burayı terk etmeyeceğini ilan etmişti.

 

Trump'a çalışan insanlar -Bolton, Rayburn ve şu anda Jeffrey- Trump'ın feci kararını yetkililere açıklarken “İşleri daha da kötü hale getirecek olan Suriye'de (İran gibi) imkânsız hedefler peyda etmek bizi orada sonu belli olmayan bir kalışa itecek.” dedi. Yetkili, bu argümanların “ordumuzun gerçekçi amaçlarıyla bir bağlantısı yok” diyerek  “Biz IŞİD'i yenme ve onun tekrar ortaya çıkmasını önleme hedeflerimizin ötesine” geçtik' diye kaydetti.

 

Ama İran'ın Suriye'deki varlığı o kadar az ve ABD'nin pozisyonu o kadar zayıf ki, bu fikir zaten her zaman aptalcaydı:

 

Bir İran uzmanı ve aynı zamanda John Quincy Adams Society'nin direktörü olan John Allen Gay, “ABD kuvvetlerini IŞİD'e karşı Suriye'de tutmak giderek yönetimdeki müdahalecilerin İran'a saldırmak zorunda olduğumuz yönündeki argümanlarına yol açıyor gibi görünmeye başladı” sözlerini sarf ederek Trump'ın,  aldığı kararın herkesin en azından geçen sene kabul ettiği şeyi onaylamaktan ibaret olduğunu iddia etti.

 

TAC'a “IŞİD'in yenilmesinin ardından birlikleri orada tutmaya devam etmek doğal bir misyon olarak öne çıksa da bu, aynı zamanda İran'ın üzerine yürümek isteyen yönetimdeki şahinlerin koştuğu bir attır” diye konuştu.

 

Gay ayrıca “Artık bir tarafta Türk kuvvetleri ile öteki tarafta İranlılar, Ruslar ve Suriyeliler arasındaki birkaç bin herifin peşinde koşmaya devam etmenin İran'ın bölgesel rolü üzerinde asla belirleyici etkisi olmayacaktı. Ayrıca beraberinde bir takım gerçek riskleri ve hiç bitmeyecek bir oyunu getirecekti. Öte yandan Amerikan halkının da Doğu Suriye de dâhil herhangi bir yerde İran'la büyük bir savaş hususunda iştahlı olduklarını düşünmüyorum” dedi.

 

Birleşik Devletler Dışişleri Bakanlığı, Suriye'deki vatandaşlarını zaten tahliye ediyor. 4.000 ile 5.000 arasındaki ABD askeri ve özel güvenlikçiye toparlanıp gitmek için 60-100 gün arasında bir zaman tanındı. (Bazı kaynaklar 30 gün olduğunu söylüyor ama bu biraz hızlı olur.)

 

Devir teslim için Rusya'yla koordine içinde olacaklar. Arap ve Kürt aşiret birliklerini IŞİD'e karşı mücadelede komuta eden ABD yeşil berelileriyle Rus danışmanlar yer değiştirebilir. Rusya, Türkiye'yi artık Suriye'nin doğusunu işgal altında tutmaya gerek olmadığı konusunda ikna etmeye çalışacak. Kürt kuvvetleri silahsızlandırma sözü verecek, veya onları Suriye ordusuna entegre edecek. Hava kuvvetleri de, hâlihazırda Fırat çevresini kontrol altında tutan, kalan 2.000 ya da daha çok IŞİD savaşçısını bombalamakta olan ABD ve diğer ülkelerin hava kuvvetleriyle yer değiştirecek. Suriye Kürtleri Şam'la iyi geçinmek zorunda kalacaklar. Gidebilecekleri başka bir yer yok. Evet, Rojava otonomu hayalleri buna dönüşmüş olacak. Suriye sadece merkezi devlet yönetimi ile ayakta kalabilir, hiçbir zaman federe olmayacak. Kuzeydoğu'daki yerel Arap aşiretleri muhtemelen züppe Kürt liderlerinin ABD desteğini kullanarak oğullarını IŞİD'e karşı savaşta zorla askere almalarının intikamını almaya çalışacaklardır. YPG liderleri, Kandil Dağları'ndaki PKK'lı kardeşlerinin yanında saklanabilmek için tüyecekler gibi görünüyor.

 

El Kaide'yi önümüzdeki baharda İdlip vilayetinden söküp atma planı içerisindeki Suriye Ordusu, şimdi birliklerinin bir kısmını Kuzeydoğu'ya kaydırmak zorunda kalacak. IŞİD'i Fırat'ın Irak sınırı yakınlarına hapsetmek ve nihayet tamamıyla yok etmek yeni öncelik. Muhtemelen Irak Ordusu bu konuda yardımcı olacaktır. Petrol ve doğalgaz bölgelerini ve diğer ekonomik varlıklarını yeniden ele geçirmek bir diğer önemli konu olacak.

 

Rusya ve İran, Türkiye'yi elde tutma becerilerine bağlı olmak kaydıyla ABD'nin çıkışı ve Suriye'de bir Kürt devleti kurulması tehlikesinin azalması gerekçelerini öne sürerek Erdoğan'ı işgal planlarını durdurma konusunda ikna edebilecekler.

 

Trump'ın nihayet malum neo-con iradesinden kurtulması ona kendini yeniden hayat bulmuş gibi hissettirdi. ABD'nin Suriye'den çekilmesiyle seçim vaatlerinden birini de yerine getirmiş oldu.

 

“Donald J. Trump @realDonaldTrump - 11:42 gmt - 20 Aralık 2018
Suriye'yi terk etmek bir sürpriz değil. Yıllardır bu yönde kampanya yürütmekteyim ve altı ay önce açıkça bunu yapmak istediğimde, daha uzun kalmaya karar verdim. Rusya, İran, Suriye ve diğerleri IŞİD'in yerel düşmanları. Orada bir işimiz vardı, şimdi eve dönme ve yeniden yapılanma zamanı #MAGA”

 

Trump'a oy veren insanlar bu hareketi memnuniyetle karşılayacak. Trump'ın bir de Suudi Arabistan ve İsrail'in politikaları üzerindeki etkisini azaltarak bu politikasını daha da geliştireceği umulabilir.

 

Kampanya süreci boyunca Trump ayrıca Rusya'yla daha iyi ilişkiler kuracağını iddia etmişti. Ama malum güruh politikalarını tam aksi yöne itti. ABD'nin Suriye'den ayrılması Rusya'yla arasındaki ihtilaflı bir hususu ortadan kaldırmış oluyor. Acaba Trump yeni keşfettiği bu dayanakla malum tayfayı bertaraf etmeyi ve nihayetinde Rusya'yla daha iyi ilişkiler tesis etmeyi başarabilecek mi?

 

An itibariyle bu kulağa pek mümkünmüş gibi gelmiyor. Ama Cuma günkü karar büyük bir sürprizdi. Diğerleri için bizi izlemeye devam edin.

 

 

Çeviri: Medya Şafak