Al-Mayadeen: Enis Nakkaş’ın son programı

Al-Mayadeen: Enis Nakkaş’ın son programı
Al-Mayadeen, Enis Nakkaş’ın çekimlerine son kez konuk olduğu “Ateşten On Yıl” adlı programının bazı bölümlerinden kesitler sundu. Merhum Enis Nakkaş, 2000 yılı sonrasında bölgede yaşanan önemli gelişmeler hakkında şunları kaydetmiş:

 

 

2 Mart 2021

 

 

Al-Mayadeen, Enis Nakkaş’ın çekimlerine son kez konuk olduğu “Ateşten On Yıl” adlı programının bazı bölümlerinden kesitler sundu. Merhum Enis Nakkaş, 2000 yılı sonrasında bölgede yaşanan önemli gelişmeler hakkında şunları kaydetmiş:

 

 

Her şey 2000 yılında Güney Lübnan’ın kurtuluşuyla başladı

 

Bölgemizdeki savaş aslında 2000 yılındaki Güney Lübnan zaferinden [Hizbullah’ın Lübnan’ın güneyindeki Siyonist rejim işgalini sonlandırması] sonra başladı. Halkın bu zaferden sonra kalabalık kitleler halinde işgalden kurtulan topraklara hücum ettiği sahneler Siyonist rejim, Batı ve bunların müttefikleri için çok korkunç manzaralardı. Zira bu Direniş Okulunun tüm dengeleri alt üst edeceğini anlamışlardı.

 

2000 zaferinden sonra da Filistin’de silahlı intifada sahneye çıktı. Uyguladığı şiddet ve verdiği mücadele itibarıyla yüksek bir seviye yakaladı ve bu durum Filistin halkının İsrail’in kudretinden çekinmediğini gösteriyordu.

 

Bununla aynı dönemde bölgedeki halk yığınları ve halk direnişi karşısında Batılı ve Siyonist güç çöküşe geçmişti ve aynı şekilde Batı’da da bölgedeki petrol için yoğun bir susuzluk baş göstermişti.

 

Suudi Arabistan’ın petrolünü güvende görüyorlardı, Irak petrolü ise dünyadaki en kaliteli hafif petrol olmasına rağmen onlar açısından güvende değildi. Böylece Siyonist rejimin güvenliğini sağlama hedefiyle Batı’nın bölge petrolüne duyduğu ihtiyaç üst üste geldi.

 

Irak işgalinin hedefi Suriye’yi teslim almaktı

 

Suriye’nin hedeflenmesi Irak işgaliyle başlamıştı. Colin Powell Irak’ın devrilmesinin Suriye’yi teslim almaya yeteceğine inanıyordu ve Şam’a giderek tüm küstah şartlarını Başkan Beşar Esad’ın masasına koydu.

 

Fakat Suriye Cumhurbaşkanı bu şartları reddetti ve bu onlar için “ilk sürpriz”di… Bu nedenle aldıkları ikinci karar Direnişi bastırmak için 2006’da Lübnan’ı vurmak oldu.

 

İsrail 2006’da Lübnan’da yenilgiye uğrayınca bu sefer yeni bir senaryo denediler. Arap bölgesini içerden ele geçirmek istediler ve bu amaçla da uyduruk Arap Baharı senaryosunu yürürlüğe soktular. Arapların durumunu güzel başlıklar altında havaya uçurmak için politik ve medyatik güçleri seferber ettiler. Fakat asıl amaç Bağdat’ı düşürmelerine rağmen askeri olarak hâkim olamadıkları bölgeyi içeriden tahrip etmekti

 

İsrail’in bu on yıllık ateş dönemi hadiselerindeki rolü

 

İsrail; İran, Suriye ve Hizbullah’ın kendisi için yarattığı tehlikeleri doğru analiz ediyordu. Bunların kapasitelerini geliştirdiğini gözlüyordu ve 2006’daki yenilgisini unutmamıştı. Ve bu yenilginin Lübnan’ın sağlam direnişinden, Suriye ve İran’ın direnişe verdiği destekten kaynaklandığının da farkındaydı.

 

Bu nedenle Suriye devletinin her kim eliyle olursa olsun devrilmesini umuyordu, zira bundan sonraki krizi nasıl yöneteceğini biliyordu. Asıl hedefi Suriye Ordusunu tasfiye etmek, Suriye devletini devirmek ve Batılı projeye bağlı kalacak grupları ülkeyi yönetmek için iktidara taşımaktı.

 

Yüzeydeki tüm muhalefetin Arap petrol devletleri ve Batılı devletler tarafından finanse edilip desteklendiklerini ve medyanın bunlar tarafından nasıl seferber edildiğini hep beraber gördük.

 

Suriye’de özgürlük elde etmek istiyorsun tamam, ama bu özgürlüğü Batı ya da Siyonizm eliyle elde edemezsin, demokrasinin ne olduğunu bilmeyen Arap krallıklarının petrol parasıyla özgürleşemezsin. Gerçekten özgür olmak istiyorsan Direniş Eksenine katılmak zorundasın.

 

Direniş Ekseni ve Suriye Savaşı

 

Direniş Ekseni Suriye devletini çökertmeye dönük bir senaryo olduğunun farkındaydı ve bundaki amacın da Direniş Eksenini çökertmenin ilk sütunu olarak düşünüldüğünü biliyordu.

 

En başta hedefin cumhurbaşkanlığı, ordusu, halkı ve tüm bileşenleri ve coğrafi konumuyla Suriye yönetimi ve devleti olduğunu biliyordum, bunda hiç şüphe yoktur.

 

Bu nedenle başlangıçtaki mesele şuydu, kimi muhatap alıp konuşacaktık? İlk başlarda Direniş Ekseninin bir iç reform senaryosu olmadan harekete geçip müdahalede bulunması çok zordu, çünkü ilk gösteriler olurken bazıları “Bunlar da diğer ülkelerdeki benzer gösterilerden farklı değil” diyordu.

 

Fakat silahlı gruplar müdahil olunca, Suriye’deki işleri bitince başka yerlere de gelecekleri herkes tarafından anlaşıldı. Putin bu nedenle açıkça “Suriye’de bulunmamızın nedeni terörizm bize ulaşmadan onunla savaşmak istememizdir. Bu asıl nedenlerinden biridir” demişti.

 

Bu nedenle Suriye’deki çatışmaların başlangıcında, Direniş şehre girip Kusayr’ı kurtardığında, Amerikan büyükelçisi [Robert] Ford birden fazla kez “Hizbullah Kusayr’a girer girmez senaryomuzun iflas ettiğini anladım. Biz bunu hiç hesap etmemiştik” diye itiraf etmişti.

 

Suriye Savaşını “dünya savaşı” olarak adlandırmak abartı değildir ve Direniş Ekseninin bu savaşı püskürtme zaferinin yankıları da küresel ölçektedir. Bu zafer küresel bir gücün yenilgiye uğratılması ölçeğinde büyük olacaktır.

 

 

 

Medya Şafak